17. yılında Başbağlar Katliamı
Bundan tam 17 yıl önce Erzincan’ın Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar Köyü haritadan silindi. 33 kişi canice katledildi. 300’den fazla kadın ve çocuk dul ve yetim bırakıldı. Gözünü kan bürümüş teröristler “Sivas Olayları’nın intikamını alıyoruz” diye camiden çıkan erkekleri toplayıp kurşuna dizdiler, kimisini ise canlı canlı yaktılar.
ACILAR TAZE, MEDYA İLGİSİZ
Yakılan köyün ve evlerin ateşi söndürüldü ama yüreklere düşürülen ateş 17 yıldır yanmaya devam ediyor. Evleriyle beraber diri diri yakılan kadınlar ve erkeklerin katilleri ise hala yakalanamadı. Sivas Olayları'nı gündemden düşürmeyen medya ise Başbağlar Katliamı söz konusu olduğunda "Görmedim, Duymadım, Bilmiyorum" şeklindeki tavrını sürdürüyor.
Kimisi kurşuna dizildi kimisi canlı canlı yakıldı
Başbağlar Katliamı, 5 Temmuz 1993'de, Erzincan'ın Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar Köyü'nde 33 sivilin öldürüp köyün ateşe verildiği ve PKK tarafından yapıldığı bilinen bir olay. Köyü 100'e yakın PKK mensubu bastı ve 1.5 saat örgüt propagandası yaptıktan sonra tüm erkekler kurşuna dizildi. Burada 28 kişi öldü. Daha sonra köy ateşe verildi ve 214 ev, köy okulu, köy camisi ve halkevi yakıldı. Bu yangınlarda da 1'i çocuk, 4'ü kadın, 5 kişi öldü.
Katliam nasıl gerçekleşti?
Tarihin en vahşi katliamlarından birine tanık olan Erzincan'ın Kemaliye İlçesi'ne bağlı Başbağlar Köyü, 5 Temmuz 1993 günü akşam karanlığında basılmıştı. Yaklaşık yüz silahlı terörist, köyün giriş ve çıkışlarını tutup telefon bağlantılarını tahrip ettikten sonra savunmasız köylüleri meydanda toplamıştı.
Bir de bildiri bıraktılar
Toplam 33 kişiyi kurşuna dizip ve evleri ateşe veren teröristler, olay yerine "Yaşasın Başkan Apo- Yaşasın PKK" sloganlarının yer aldığı bir bildiri bırakmışlardı. Bildiride olayın Sivas Olayları'na misilleme olarak yapıldığı ifade ediliyordu.
Medya neden Başbağlar'ı görmüyor?
Medyanın açıkça ayrımcılık yaparak yok saydığı Başbağlar'da acı, 17 yıl önceki kadar taze. 1993 yılındaki katliamda hayatlarını kaybeden 33 kişiyi anmak için köylüler ise kendi imkanları ile 600 metrekarelik bir Türk Bayrağı hazırlayarak, Yılan Dağı'na yerleştirdi. Başbağlarlılar, kendilerine sahip çıkılmasını istiyor.
Cesetlere bile işkence ettiler
30 erkeğin 27'si hain kurşunlara hedef olup can verirken 5 kişi de evlerinde diri diri yakıldı. Ölenlerin yüzleri tanınmaz haldeydi. Kiminin kafatası parçalanmış , kimisinin de bağırsakları vücudundan dışarı çıkmıştı. Diğer tarafta tutulan kadınlar sabahın olmasıyla erkeklerini aramaya çıktılar. Köyün yüz metre ilerisinde, köyün tüm erkeklerinin parçalanmış vücutlarıyla karşılaştılar.
Katliamı yaşayanlar anlatıyor
Köyün kadınlarından F.P. olay anını şöyle anlatıyor: "Militanlar, kapının önünden ismen çağırıyorlardı köyün insanlarını. Selim Pato, sen gel dediler. Görümcemin oğluna, Recep sen de gel, dediler. Doğru camiye dediler. Ben içeride pencerenin önünde oturmuş dinliyordum. Birkaç militan sokaklara dizildi. A.C'yi çağırdı. Bu adam yanımızdaki ilçenin köyünde oturuyordu .Bizde tırpan yapıyordu. Onu görünce hayrete düştüm.Daha sonradan biz kadın ve çocukları da topladılar. Derenin yanında toplandık. Başımıza bir kız, bir erkek militan koydular. Erkekleri de öbür tarafa topladılar."
Canlı tanık anlatıyor
Köyün erkeklerinden yaralı olarak kurtulan S.A. : "Camide namaz kılıyorduk/İkisi kadın çok sayıda militan namaz ortasında ellerinde silahlarla camiye girip namazı bozdular.Daha sonra bizi silah zoruyla dışarı çıkardılar. Daha sonra militanların lideri olan kişi telsiz görüşmesi yaptı ve ateş serbest diye bağırdı.Otomatik silahlarla üzerimize ateş açtılar. Aramızda sağ kalanları ayrıca yakından ateş ederek öldürdüler. Ben kenarda kalmıştım.Ölü numarası yaptım. Sırtımdan iki kurşun yedim."
Babası ve dedesi katledilirken henüz 9 yaşındaydı
Olay sırasında dedesi ve babası katledilen ve bugün 25 yaşında olan Eyüp Aydınlı ise adalet peşinde: "O zaman ben 9 yaşındaydım. İstanbul'dan köye gidişimizin ertesi günü teröristler tarafından cami önünde yakalandık. Erkekleri ayrı, kadın ve çocukları ayrı yerlere götürdüler. Yaşadığımız olayda babamı, dedemi kaybettim. Bizim sıkıntımız yıllardır bir ilerleme kaydedilmemesidir. Şu dünyada o adaletin sağlandığını görmek istiyoruz".
Sivas Olayları ile bağlantısı ne?
Olaylarla ilgili olarak 20 kişi gözaltına alındı ve haklarında idam ile çeşitli sürelerde hapis cezası istemiyle dava açıldı. Sanıkların 18'i bu davalardan beraat etti, 2'si mahkum edildi.
Başbağlar Katliamı'nın, 2 gün önce yaşanan Sivas'taki Madımak Olayı'nın intikamı olduğu iddia edildi. Abdullah Öcalan ise itiraflarında Başbağlar Baskını'nı PKK'lı Dr. Baran'ın Sivas Olayları'na misilleme olarak gerçekleştirdiğini söylemişti.
Neden Sivas, neden Başbağlar?
Bundan 17 yıl önce Sivas'ta derin güçlerin provokasyonu sonucunda 37 kişi hayatını kaybetti. Türkiye'yi karıştırma hareketi burada bitmedi. Hemen 3 gün sonra Erzincan'ın Başbağlar Köyü'nde sanki sayılmışçasına 33 kişi yakılıp, işkence edilerek hunharca katledildi. Provokasyon devam etmişti. 33 alevi cana karşılık Başbağlar'da 33 sünni cana kıymışlar, düşmanlık tohumlarını ekmişlerdi.
Kardeşlik ağır bastı
Baskını tezgahlayan kirli ellerin hesaplarına göre göre, bundan sonra Türkiye bir kaos ortamına girecek, daha önce Kahramanmaraş'ta, Çorum'da yaşananların daha fazlası yaşanacaktı. Ama kardeşlik ağır bastı. Oyunları bozuldu. Ülkede Alevi-Sünni çatışması yaratmak isteyenler amaçlarına ulaşamadı.
Sivas Olayları kadar acı
Başbağlar Katliamı her sene Sivas Olayları'nın gölgesinde kalıyor ama en az o olay kadar acı. Başbağlar Katliamı'nın Sivas'tan tek farkı burda ölenlerin ünlü olmamaları, gariban köylü olmaları. Belki de Sivas kadar hatırlanmayışının sebebi de budur.
Sivas kadar bize de sahip çıksınlar
Başbağlar Köyü Derneği eski Başkanı Şerif Gül, ''17 yıl değil, 17 bin yıl geçse de, Başbağlar katliamının faillerinin bulunması için mücadele edeceğiz. Sivas'a sahip çıkıldığı kadar, Başbağlar'a da sahip çıkılsın. İki olay da milletimizi ayrıştırmaya yönelik, Başbağlar katliamını yapanları lanetlediğimiz kadar, Sivas katliamını yapanları da lanetliyoruz. Öyle plan yapmışlar ki, taş taş üstüne, baş baş üstüne koymamışlar'' diyerek çifte standarda dikkat çekiyor.
Akşam ezanı vaktinde katliam
Başbağlar Köyü Muhtarı Ali Akarpınar ise faillerin yakalanmasını istiyor: ''17 yıl önce 5 Temmuz'da 100'e yakın terörist akşam ezanı vakti köye gelerek, erkekleri şimdiki karakolun bulunduğu yere, kadınları da köyün alt kısmına götürerek topladılar."
Birini bile bulamadılar
Akpınar: "Köyü ateşe verdikten sonra otomatik silahlarla taradılar. Camisi, okulu, imam evinin aralarında bulunduğu 200'ün üzerindeki konutu yaktılar. Yetkililerden, bugüne kadar biri bile bulunamayan katliamın faillerinin bulunmasını talep ediyoruz." c
Mahkeme neden olayın üzerine gitmedi?
Konya Milletvekili ve Başbağlar mağdurlarının avukatı Hüsnü Tuna, katliamı gerçekleştirenlerin Ergenekoncularla bağlantılı olduğunu iddia ediyor. Tuna, olaylarin esas müsebbiplerinin ve organizatörlerinin Silivri'de olduğunu savundu.
Katliamı yapanların listesi var mı?
Başbağlar katliamını gerçekleştirenlerin listesinin bulunduğunu ifade eden Tuna, o dönem mahkemenin, olayın üzerine gitmek yerine kapatmayı tercih ettiğini belirtti. Tun ayrıca, Sivas ve Başbağlar olaylarının üç gün aralıklarla yapılmasının Alevi-Sünni çatışmasına yönelik olduğunu söylüyor.
Dış bağlantılı bir katliam mı?
Emekli Askeri Hakim Faik Tarımcıoğlu, "Özellikle 1993 yılında yaşanan Sivas, Başbağlar ve Bingöl saldırısı tam terörün kontrol altına alınacağı bir dönemde gerçekleştirilmiştir. Sivas olaylarında her ne kadar 37 kişi ölse de bunların 2'si gösterici, 2'si ise otel görevlisidir. Provokatif eylemde hedef alınan 33 konuktur. Dış bağlantılı derin lobiler ve gizli servisler, bu operasyonlar ile PKK'nın tasfiyesinin önüne geçti.
33 bir sembol müydü?
Tarımcıoğlu, "Üst üste gerçekleştirilen provokatif eylemlerde vefat edenlerin sayısının 33 olması da dikkat çekici bir durum. 33'ün bir sembol ve mesaj olabilme ihtimali vardır" diyor.
33 Gül toprağa düştü
Başbağlar Katliamı'ndan 14 saat sonra güvenlik kuvvetleri Başbağlılar köyüne ulaşabildiler. Başbağlar Katliamı'nda şehit olan 32 kişi Kemaliye' nin Başpınar nahiyesinde toprağa verildi. Yine aynı gün köyün imamı Adil Torun, Erzincan merkezinde toprağa verildi. Köyde bulunan kadınlar ve çocuklar ise İstanbul'daki akrabalarının yanına gönderildi.