"Gülse Birsel sigortasız işçi çalıştırıyormuş!"
Evet, Birsel çifti 11 yıldır kendilerine hizmet veren Muazzez isimli kadını sigortasız çalıştırmışlar. Bunun üzerine... diyeceğim ama aradan bu kadar yıl geçip de temizlikçi hanımın sigortasız çalıştırıldığı yeni mi kafasına dank etti demek daha münasip olacak galiba. Sonuçta 11 sene sonra Birsel ailesine açılmış bir dava söz konusu çünkü.
Muazzez hanımın iddiası ise, durup dururken işten çıkarıldığı yönünde.
Evin diğer çalışanlarının söylediği ise tam tersi. Kendi çıkıp gitmiş. Zaten saat 11.30 da geliyormuş görevine. Yaptığı iş de son zamanlarda pek memnuniyet verici değilmiş.
Sigortasının ödenmediği mevzuna gelince...
Bu davaya bakan hakim de dahil, evinde çalışan kadınları sigorta ettiren kaç patron vardır acaba? Tabii işin doğru olanı uçan kuşu bile mutlaka sigortalamak.
Ama maalesef günümüzde yaygın olan şekli şudur: Sorarsın temizliğe gelen kadına;
"Kızım maaşının şu kadarı sigorta paran, ister al sen yatır, istersen bu miktarı sana vermeyeyim, ben yatırayım!" Çoğu kendi öder bu durumda. Ödemezse de onun problemidir artık. Duyduğum kadarıyla Muazzez hanım, bilinen adıyla Ayşe hanım, sigortasını ödeyemeyenlerden.
'Çocuktan al haberi' misali, bir ünlünün hakkında bir şeyler öğrenmek istiyorsanız, eski kuaförünü, eski bakkalını ama en önemlisi eski hizmetlilerini konuşturacaksın. Magazincinin kuralıdır budur. Eski bir ortak tanış tesadüfen size her şeyi anlatıverir telefonun ucundan. Ve ister tanıyın, ister tanımayın siz de meslektaşlara arka çıkmak istersiniz.
Efendim, Muazzez hanım açtığı davada şahit olarak diğer çalışanları gösteriyormuş!
Çıkarlarsa hakimin huzuruna, şunlar anlatılacak; Önce hepimiz gibi insan muamelesi gördü. Aldığı maaş çok yüksekti. Biz nasıl dışarıdan sigortamızı ödediysek o da aynı şeyi yapabilirdi. Ama o yapmadı. Ayrıca bayramlarda seyranlarda bol bahşiş alırdı.
Gülse hanım, Ayşe'nin oğlunu ve kızını okuttu bunca yıl. Kızı mimar çıktı, oğlu bilmem ne. Böyle bir kapıda çalışmak her insana nasip olmaz. Ayıp etti. Onun yaptığı ekmek teknesine tükürmektir."
* * *
YİNE BATILILAŞAMAMIŞIZ(!)
Acun Ilıcalı'nın 'O ses Türkiye'si dün gece sonuçlandı. İngilizce şarkılar söyleyen kızımız yerine çakma Ahmet Kaya oğlumuz birinci oldu! Bu bir anlamda, alaturka bir ülke olarak kaldığımızın ispatıdır. Diğer yanda oylamanın şekline bakarak da Ahmet Çakıl'ın ipi göğüslemesi kaçınılmazdı. Malum SMS atma alışkanlığı ve sabrı sadece genç kızlarımıza aittir.
Onlar da top yekun oğlanı seçtiler işte...
* * *
BİR EVİN SALONUNDAN...
"... Cem Yılmaz gibi birini aldı neden suratı asık bu kadının?"
"... Mutsuzdur belki!"
"... Hamile kalıp mecburen mi evlendi acaba?"
"... Bu kadar paranın pulun mecburiyeti mi olur şekerim?"
"... Ne olursa olsun cillop gibi oğlanı kaptı, ben olsam sırıtım sırıtım sırıtırdım kameralara!"
"... İnsan bir günden bir güne tebessüm eder be!"
"... Ağzında diş var mı yok mu onu bile bilmiyoruz kızın!"
İşi olmayan çavuşlar misali kadınlarımızın son derdi budur;
Cem Yılmaz'ın karısı Ahu Yağtu neden gülmüyor?