Mustafa Kemal, Turgut Özal, Recep Tayyip Erdoğan. Ama idealleri uğrunda en hırslı olanı kuşkusuz bu günkü Başbakanımız Tayyip bey..
Kim bilir belki de taa İstanbul Belediye Başkanlığı sırasında düşündü bunu;
Ülke nüfusunu arttırıp, bir zamanlar Kanuni'nin zapt ettiği Avrupa topraklarında yeniden Müslüman Türklerin söz sahibi olmalarını.
Avrupa ülke nüfuslarının giderek azaldığı ve yaşlandığı gelecekte, bizim genç neslin güldür güldür sokakları istila etmesinin işte tam zamanıdır...
İstilayı yanlış anlamayın bu arada, elde kılıçlarla demiyorum, tam tersi taze ve dolu beyinlerle ve de eğitilmiş bilgiyle elbette.
Peki bunun en kısa yolu nedir? Nüfusu olabildiğince arttırmak tabii ki!
Başbakanın 'Üçten beşe çıkan çocuk sayısı arzusu' bu yüzdendir. Yoksa kendisi de bilmektedir tek bir çocuğun bile ülkemiz şartlarında ne kadar zor yetiştiğini... 'Çoğalarak dünyaya hakim olmak' fikrini ilk biz icat etmedik. Çinlilerin bu konuda 'pirimiz' olduğunu unutmayalım.
Kürtleri de yabana atmayın. Şimdiki çocuk sayılarına bakarsanız, hayatın devam yıllarında ulaşacağı sonucu kolaylıkla görebilirsiniz.
Yoksa kimse kimseden daha az sevişgen değil evelallah.
Hinoğlu hin Alman yöneticilere gelince...
Hitler'den bu yana uygulanan 'Ari ırk' yaratma arzusu, yerini 'devşirme bile olsa çoğunluk olsuna' bırakmış. Yalnız uygulama biraz tuhaf, el şeyiyle gerdek durumu.
Basınımızda çok az yer alan 'Türk çocuklarını ailelerinden koparıp, Alman vatandaşı yapma' rezilliğinin son örneğini dün Takvim'de İbrahim Taş'ın haberiyle öğrendik. Göröz ailesinin 3 evladıyla oturduğu evin rutubetli olmasını, Alman makamları 'çocukların aileden alınma' nedeni saymış ve kardeşleri yurtlara yerleştirmiş.
Üstelik rutubetsiz bir ev bulmak daha az masraflı olacakken.
Şimdi çocuklar ana-babayla görüştürmüyorlar.
Belli ki isimlerini Hans, Gretel diye değiştirip, Hıristiyan okullarda okutup en sonunda dinlerini de değiştirerek kendi 'ordularına' katacaklar.
Bu konuda; TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Başkanı ve AK Parti Milletvekili Ayhan Sefer Üstün, Avrupa'nın değişik ülkelerinde Türk çocukların ailelerinden koparıldığını, Hıristiyan ailelere verildiğini ve bu sayının 5 bini geçtiğini belirtiyor.
Ama her şeyimizde olduğu gibi bu iş yine Tayyip Erdoğan'ın ellerinden öper.
Çünkü bu ne Suriye'ye savaş açmamaya benzer ne de ülkenin doğusunda süregelen Kürt-Türk davasına. Güdülen niyet, ileride doğuracağı sonuçları itibariyle diğerlerinden daha büyük tehlikeler arz etmektedir ve Almanya'yla her şekilde savaşmayı mazur gösterebilir niteliktedir.
Önemli olan Türk ulusunun devamıdır...