Tarihi 15 Mart 2011

Böyle siyasi parti olur mu?

Polis, mahkeme kararı ile BDP'nin Beyoğlu İlçe Başkanlığı'ndaki bir toplantıyı dinlemiş. Yapılan konuşmalar, insanın kanını donduracak cinsten.
Yer BDP'nin binası, toplantı yapanlar PKK'nın mahalli alan sorumluları. Dile getirdikleri konuşmalar ise, kan, kin ve nefret üzerine Neler söylemiyorlar ki... "Halk savaşından" bahsediyorlar.
Herkesi Libya ve Tunus'taki gibi elde silah ayaklanmaya teşvik için yapılması gerekenleri konuşuyorlar. "İstanbul'u ateşe vermemiz gerekir" diyorlar.
Bir gecede 500 araç yakmanın planlarını yapıyorlar.
Büyük şehirlerde yaşayan insanları canlarından bezdirecek her türlü eylemle birlikte bazı gazetecilere düzenlenecek suikastler üzerine görüş alış-verişinde bulunuyorlar.
Siyasi parti değil, terör yuvası!
Üstelik, öyle bir terör yuvası ki, "İstanbul'u yağmalamaktan" bahsedebiliyorlar. Birlikte yaşadıkları ve yüzlerine güldükleri insanları "düşman" olarak görüp hedef tahtasına yerleştiriyorlar.
***

Bu, bir anda gelişmiş, tesadüfen ortaya çıkmış bir toplantı değil. BDP Binası'ndaki toplantı için günlerce hazırlık yapmışlar.
Ardından da içeri girip dört günlük bir eğitim çalışması yürütmüşler.
Belli ki, BDP'nin de orada ne yapıldığından, kimlerin kimlerle buluştuğundan, ne tür konuların gündeme getirildiğinden haberi var.
Zaten bilinmeyen bir şey değil. PKK ile BDP iç içe. Biri silahla bu devleti tehdit ediyor. Diğeri de siyaset yolu ile aynı amaca ulaşmak için çalışıyor.
Kuruluşundan beri bu partinin yaptıklarına bir bakın...
Sürekli olarak Hükümet'i ve devleti tehdit ediyor.
Abdullah Öcalan'ın sözcülüğünü yapıyor.
Terörün sırtını sıvazlıyor.
Bunlar "siyaset" denilen işi, Abdullah Öcalan'ın rahatı ve cezaevi şartlarının iyileştirilmesine indirgemiş durumdalar.
Abdullah Öcalan bir yana...
Bütün Kürtler diğer tarafa!
Onlar için Abdullah Öcalan'ın rahatı, keyfi, huzuru ve ağzından çıkan sözler, bu ülkede yaşayan bütün Kürtlerin refah ve mutluluğunun önünde.
***

Star Gazetesi yazarı Mehmet Metiner'le Bugün Gazetesi'nde birlikte çalıştık...
Kürt kimliği hep ön planda oldu. Metiner, beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz, Kürtlerin mutluluğu için sürekli olarak çözümler üretmeye çalıştı. PKK'yı "Stalinist taşeron bir örgüt" olarak gördü. Kürtlerin mutluluğu ile birlikte Türk- Kürt kardeşliğini savundu.
Sonuç ortada:
İzlediği bu bağımsız politika PKK'yı rahatsız etti. Abdullah Öcalan'ın eleştiri oklarının hedefi oldu. Durum bu olunca, PKK'nın ve onunla birlikte hareket eden silahlı grupların "düşman" listesine alındı.
Polisin dinlemesine takılan BDP binasındaki o toplantıda Mehmet Metiner'e yönelik suikast planları konuşuldu.
O toplantı dinlenmemiş olsaydı, Metiner'e suikast girişiminde bulunacak kişi yakalanamayacaktı. Metiner, belki de bugün yaşamıyor olacaktı.
***

BDP'liler ise, bütün bu gerçeklere rağmen, hâlâ vatandaşın karşısına çıkıp "kardeşlik" nutukları atabiliyorlar. Sürekli olarak "demokrasi" denilen kavramın ardına saklanıyorlar.
Biz de medya olarak zaman zaman onlara alet oluyoruz.
Oysa, "kardeşlik" ve "demokrasi" söylemlerinin tamamı kamuoyu önünde oynanmaya çalışılan bir tiyatro. "Demokrasi" nutuklarının hepsi hikaye!
Kan, kin, nefret, gözyaşı, tehdit, terör ve silahla demokrasi denilen kavram yan yana gelebilir mi?