Gördüm ki çok kişi Selahattin Bey ve Kissenger ile yakından ilgili.
Herkes bir şey soruyor. "Daha derine inin, korkmayın, çekinmeyin" deniyor...
Memleket üzerine bu kadar kafa yoran insana "HAYIR" deme şansımız yok... Madem istiyorlar yazalım o zaman...
Derin yolculuğa hoş geldiniz!
Selahattin Bey ile ilgili doküman bulmak hiç kolay değildir. Elinizin altındaki kaynakları kurcaladığınızda birkaç satır ŞABLON dışında pek bir şey yoktur.
NEDEN?
Biraz geri gidelim. Selahattin Bey'in babası HAYVAN TİCARETİ yapardı. Çok ünlüydü. Çok da para kazanıyordu. Ağrılı olmasına rağmen İstanbul'a yerleşmişti.
1958'de TOPHANE ÇEŞMESİ'nin karşısına o gün için YENİ sayılan bir bina yaptırdı. Çok eleştirilse de geri adım atmadı. İşlerini oradan yürütüyordu. Oğlu Selahattin de büyümüş, evlilik zamanı gelmişti.
Ülkede MENDERES rüzgarı esiyordu. İstanbul hallaç pamuğu gibi atılıyordu. Büyük bir yenileşme hareketi başlamıştı.
Yollar, üst geçitler, kavşaklar, bulvarlar yani aklınıza ne geliyorsa yapımı için START verilmişti. Bütün bu işlerin arkasında ise tek bir isim vardı: SEDAT EROĞLU...
Sedat Bey, her dediğini rahmetli Menderes'e kabul ettiriyordu. Şehrin yüzü değişmişti! Şehir değişirken ZENGİNLER de değişiyordu!
Eroğlu, biricik kızını AĞRILI İŞADAMININ oğluyla yani Selahattin Beyazıt'la evlendiriyordu. Bu evlilik iki aile için de İYİ OLMUŞTU! Önleri açıldı. Yürüdüler!
Selahattin Bey iyi eğitim almıştı. Dil biliyordu. Yine de bunlar yetmezdi, yetmiyordu!
Birinin ellerinden tutmasını bekliyordu. O isim Muharrem Nuri Birgi idi...
Türkiye'nin çok konuşmadığı ve bilmediği BİRGİ bazı odaklarda el üstünde tutulurdu.
Dışarıda "Türk Devleti" denilince akla gelen ilk isimdi!
Büyükelçiydi. Çok kibardı. Güzel sanatlara yakınlığı çok fazlaydı.
Selahattin Bey'in hayatı Muharrem Bey'in kendisini KEŞFİNDEN sonra tamamen değişti. Birgi, NATO'daki Türkiye'ydi! 1958'de Buxton'da yapılan Bilderberg toplantısına katılan ilk TÜRK'tü... Bu toplantılara katılmaktan daha önemlisi ÇEKİRDEK kadroda yer almaktı. Birgi, çekirdeğin çekirdeğindeydi! Her toplantının AĞIR TOPU olan Birgi, yanına ilk olarak Nejat Ezcacıbaşı'nı aldı. Cannes'teki o toplantı çok renkli geçti.
Eczacıbaşı'nı Villa D'Este'deki toplantıya da götüren Birgi'nin asıl yıldızı Selahattin Bey olacaktı.
Ve daha sonra elini hiç bırakmayacaktı!
Muharrem Bey, NATO'da 12 yıl TEMSİLCİ olarak görev yaptı. Paris'te bulunduğu sıralarda Fransa'nın en önemli sanatçılarıyla oturup kalktı.
Türkiye'ye dönerken bir GEMİ DOLUSU paha biçilmez tabloyu SALACAK'taki yalısına getirdi.
SERVET değerindeki eserler büyük bir özenle TADİLATTAN geçen "Belkıs Hanım Yalısı"na çıkarıldı. Gerçek ismi TIRNAKÇI ÇÜRÜKSULU olan yalı 1968'de BİRGİ'ye geçmişti. Birgi, hiç evlenmediği için MİRASINI bırakacak kimse yoktu! Biri hariç!
Muharrem Bey vefat ettikten sonra Türkiye'de kimsede olmayan tablolar yalıyla birlikte Selahattin Bey'e kaldı! Ve o yalı geçtiğimiz hafta Beyazıt Ailesi'nin TOYİKİ oyuncak şirketinin iflası nedeniyle HACİZLE satışa çıkarıldı. Birgi'den Selahattin Bey'e kalan yalı yeni sahibini bekliyordu. Nasıl olsa Beyefendi'nin asıl büyük yalısı KANDİLLİ'deydi...
Derin ilişkiler hem Muharrem Nuri Birgi'nin hem Selahattin Beyazıt'ın önünü açmıştı!
Gazetelerde ve kitaplarda bulmamız mümkün olmadığı için Selahattin Bey'in de neler yaptığını öğrenemiyorduk.
Bilenler de susuyordu zaten...
Kissinger'ın Türkiye'deki en önemli dostu hiçbir zaman BOŞ DURMADI. İnönü zamanında atılan imzalarla Türkiye'yi göbekten ABD'ye bağlayan anlaşmaların gereğini yaptı. Hep ABD tarafında oldu. Bu ülkede yaşayan insanları düşünen olmadı. MİLLİ tavır gösteren tüm devlet adamı ve siyasetçiler TASFİYE edildi.
İşte küçük bir not...
Tarihler 6 Eylül 1980'i gösteriyordu. Demirel'le yakın ilişki içinde olan Erbakan KONYA'da miting düzenledi.
Katılım çok fazlaydı. Faili meçhuller ve yapılan haksızlıklar sonucunda miting, devleti protestoya dönüştü! Tabi kalabalığın içindeki özel görevlilerin katkısıyla! Gariptir, bu mitingin ismi de 28 Şubat'a giden yolu açan gecenin ismiyle aynıydı: KUDÜS...
Birileri bildiğimiz senaryo ile düğmeye basmıştı. Darbenin ayak sesleri geliyordu. Çünkü darbe gelmese ŞERİAT GELECEKTİ!
Bu tarihten kısa bir süre önce tıpkı 28 Şubat öncesinde Çevik Bir ve ekibinin gittiği ABD'ye hem askerler hem işadamları gidiyordu! İşadamlarının başında Selahattin Beyazıt vardı! En büyük şikayetleri Maliye Bakanı Yılmaz Ergenekon'dan kurtulmaktı. Demirel'in çok tuttuğu, sonuna kadar arkasında durduğu BAKAN yüzünden 12'si TÜRK 3'ü Musevi 15 işadamı Washington'a uçtu. Darbe istedi.
Maliye Bakanı'ndan kurtulmak için gerekli girişimlerde bulundu!
İşadamlarını DEMİREL duyunca büyük hayal kırıklığı yaşadı! Liste önüne geldiğinde "hepsini biz zengin ettik" diyordu dudakları titreyerek!..
DERİN DEVLET denildiğinde hep askeri aradık yıllarca. Oysa derin devlet yok, derin PATRONLAR vardı.
Aparat olarak kullandıkları askerler de hep oldu. Laiklik elden gidiyor diye tanklar yürürken birileri ülkeyi göbeğinden esir alıyordu! Bu oyun ne yazık ki hep tuttu. Şimdi ise ASKER darbeyi değil de ülkeyi düşündüğü için HEDEF oluyor. Oyun gazetecilerin saldırısı üzerinden sürüyor...
Ne kadar gider bilmiyorum...
Ama Selahattin Bey anılarını yazsa da her şeyi öğrensek!
Şimdiki BARONUN kim olduğunu söylese, gizli anlaşmaları açıklasa, kurtuluş formülünü gösterse, derin devleti işaret etse fena mı olur!
Ne de olsa yalı sahipleri tarihe geçmiyor!
Memleket sizden HİZMET bekler Selahattin Bey !