Herkes bir şeyler söylüyor. Sıcak bir olayın ardından büyük fotoğrafı göstermek pek kolay değil. Ama yapılması gereken bu! Böyle durumlarda kafa karışıklığını gidermenin en güzel yolunun AKTÖRLERİ sahneye çıkarmak olduğunu düşünürüm.
Gelin bugün de birlikte bir tura daha çıkalım. Yolculuğumuz boyunca bazı isimler bize eşlik edecek.
Bakalım son durakta karşımıza kim çıkacak?
Hazırsanız hareket edelim!
Hatırlarsınız 22 Kasım 2011'de ölene kadar "Bayan Mitterrand" diye bir sorunumuz vardı. Eşi François Mitterrand 1981'de Fransa Cumhurbaşkanı olduktan sonra 14 yıl boyunca ülkeye damgasını vurdu. Ancak Bayan Mitterrand, ülkeye sığmayacak kadar hareketli bir insandı!
Kürtler'e karşı ilgisini hiçbir zaman saklamadı.
Her yerde onların yanında olduğunu açık açık söyledi. Sadece sözde değil özde bir KÜRT dostuydu!
Diyarbakır Belediye Başkanı Mehdi Zana'nın serbest bırakılması için çok çalıştı. Mehdi Bey'in eşi Leyla Zana'yı çok severdi! Kızı gibiydi! Kürtler arasındaki her sorunla çok yakından ilgileniyordu.
1997'de AŞİRETLER arası kavgayı bitirmek için Talabani ile Barzani'yi Paris'e getirtti! Gece uyuklarken bile "Türkiye asla Avrupa Birliği'ne giremez" diyordu! Kürtler'i ne kadar seviyorsa Türkler'den de bir o kadar hazetmiyordu!
Bunun karşılığında "KÜRTLERİN ANASI" ismini alıyordu! Çok eskiye gitmeyin 2009'da ERBİL'e gelerek Fransız kolejini açıyordu.
Tabii ne kadar etkili Kürt varsa çevresine toplanıyordu!
O günün şartları öyleydi!
Neyse bunlar bilinmedik şeyler değil...
Bu BAYAN MİTTERRAND Türkiye doğumlu genç bir delikanlıyı gözüne kestirip korumaya aldı.
Bu genç isim Türkiye'den eğitim için Fransa'ya gitmişti! Kürt'tü! Ancak PKK'lı değildi.
Mitterrand'ın etrafına ördüğü KORUMA KALKANI sayesinde Fransız devletiyle KANKA oldu! Tanımadığı yoktu.
François Mitterrand yani Cumhurbaşkanı, kendisini kapıda karşılayacak kadar seviyordu! Ee cumhurbaşkanı severse İSTİHBARAT da alıp baş tacı ederdi! Öyle de oldu zaten!
Bu isim KENDAL NEZAN'dı...
Fransız istihbaratıyla iç içeydi!
Türk vatandaşlığından çıkarılmıştı ama umurunda değildi! Asla PKK'lı değildi! Tekrar söylüyorum;
PKK'ya öfke duyardı!
Bunun tek sebebi ÖCALAN'ı hiç benimsememiş olmasıydı! Yani Apo'yu sevmediği için örgüte karşı çok soğuktu! Ancak ne gariptir ki Kendal Nezan örgütün liderinden NEFRET EDERKEN, onun emri altındaki RIZA ALTUN'u yere göğe sığdıramazdı!
Altun, ilkokulu bile okumadığı halde ÖRGÜTÜN YÖNETİCİ sınıfına dahil olmuştu! Bu ilkti! Kimse nasıl olduğunu bilmeden yükseliyordu! Nezan, Altun'u alıp Fransa'ya getirdi! Kendisini ilk iş olarak Fransız istihbaratıyla tanıştırdı. Her türlü konfor emrine sunuldu. Nezan, PKK ve Öcalan'a mesafeliyken yine ilginç bir işe imza atıyordu! Örgütü Fransa'ya taşıyıp çalışma imkanı sağlıyordu! Paris Kürt Enstitüsü'nü hayata geçiriyordu.
Hem Öcalan'a, hem örgüte ilgi duymayan biri bunu neden yapıyordu!
Devam...
Nezan'ın kol kanat gerdiği Rıza Altun, Murat Karayılan'ın bile barınmakta zorlandığı Avrupa'da elini kolunu sallayıp dolaşıyordu! Hem bölge ülkeleriyle hem Avrupa'daki PKK destekçisi ülkelerle arasından su sızmazdı! İlkokulu bitirmeyen biri, PKK'nın Avrupa ilişkilerini yürütüyordu! Örgütte hiç güvenilmeyen bir isim olduğu halde, ÖCALAN'a rağmen ilerliyordu! Avrupa'da girdiği her yerde "Öcalan, Avrupa'yı bana emanet etti" diye konuşuyordu! Oysa Öcalan, istediği halde onu durduramıyordu!
Altun'un da kendi ekibi vardı!
En sıkı adamlarından biri SABRİ OK'tu!
Sabri OK, ilginç bir isimdi. Yattığı cezaevinden gizli bir el tarafından ERKEN TAHLİYE edildi. Kimse ne olduğunu anlayamadan bir ilk daha gerçekleşti!
Hapisten çıkan bütün PKK'lılar DAĞIN yolunu tutarken, o askere gidiyordu!
İşte OSLO görüşmelerini SIZDIRAN Sabri Ok, Rıza Altun üzerinden Kendal Nezan'a bağlıydı!
Nezan'ın kimin emrinde olduğunu ise tam olarak bilemiyoruz!
Evet, Fransa'da derin ilişkiler yumağında yürüdüğü kesin! Ama unutmamak gerekir ki PARİS üzerinde çok etkili bazı AVRUPA ülkeleri var! Bu nedenle Fransa'daki Kürt nüfusu ve PKK hareketi sadece PARİS'in etkisinde değil! Avrupa Birliği'nin de kendini etkili şekilde hissettirdiği bir alan!
Oyun kirli ve kanlı...
PKK, Türkiye'nin içe hapsolması için laboratuvarda üretilmiş yapay bir sorun...
Kürt halkının ve Kandil'deki silahlı gücün tek önder olarak kabul ettiği ÖCALAN bile çaresiz kalıyor!
Avrupa'daki o güç, İmralı'ya "Biz olmadan çözemezsin" diyor!
Kim bunlar? İzleri takip ettiğinizde ve ipuçlarını birleştirdiğinizde karşınıza ERGENEKON çıkıyor!
Ve bu güç yani DERİN KÜRTLER ve DERİN TÜRKLER, KÖHNE NOKTALARDA Erdoğan ve Öcalan'ın başlattığı süreci baltalamak için provokasyon pazarlığı yapıyor!
Tek amaçları süreci durdurmak!
Ortadoğu'da önü kesilmek istenen Türkiye'nin de bir cevabı olacak!
İngilizler'in efsane ismi JAMES BOND bile şaşırıp kalacak...
Film daha başlamadı!
Bekleyin biraz...
Umarım faydalı bir seyahat olmuştur!