BAŞIMIZA gelen bütün kötülükleri duygusal penceremizden değerlendiriyoruz. Ya kişileri ya kurumları ya da ülkeleri ele alırken SEVİP-SEVMEDİĞİMİZE göre yorum yapıyoruz. Bunun sonucunda da istediğimizi DOST istemediğimizi DÜŞMAN ilan ediyoruz...
Oysa karşı karşıya kaldığımız SAHNE dost ve düşman tanımıyla açıklanacak bir şey değil.
Kafamızı kaldırıp dışarı bakalım.
Türkiye'nin içindeki kısır tartışmalardan uzaklaşalım... Böylece hem kimin kimin ayağına bastığını görürüz hem de Türkiye'nin neden hedef olduğunu anlarız... Tarihler Kasım 2012'yi gösterirken, Türk Devleti hiç alışık olmadığımız bir adım attı. Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel, Suudi Arabistan'a gitti. Bunun öncesinde de Suudi Arabistan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hüseyin Bin Abdullah Al Kabil Ankara'ya geldi... 20 yıl sonra Türk Genelkurmay'ı o topraklara gidiyordu. Genelkurmay Başkanı Özel, Suudi Arabistan'da Başbakan Birinci Yardımcısı ve Savunma Bakanı Veliaht Prens Salman bin Abdulaziz, Savunma Bakan Yardımcısı Prens Halid bin Sultan, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Al-Kabil ile görüştü! ASKERİ ittifak masaya yatırıldı.
Tabii bu görüşmeler bizde pek yazılıp çizilmedi. Acaba daha sonra KRAL olan SALMAN'ın bu ziyaretlerle ilgisi var mıydı? Şimdilerde Suudi Kralı'nın ZEHİRLİ darbe ile indirilmek istendiği haberlerinin arkasında acaba ne vardı?
Kim, neden rahatsız oluyordu?
Sadece bu kadar da değildi. Türkiye hiç yapmadığını yapıyor ve ROTASINI sadece Avrupa'ya değil aynı zamanda Ortadoğu'ya çeviriyordu. Katar'a üs kuruyor ve güvenliği sağlıyordu.
Katar DEVLETİ'ni yönetenleri, bizim istihbarat koruyordu. Savaş gemilerimiz oralarda BAYRAK gösteriyor ve 100 yıl önce terk etiğimiz topraklara geri döndüğümüzü dosta düşmana ilan ediyordu.
Tabii bunlar olurken meraklıların çözemediği büyük PARA akışı oluyordu. Mesela 500 daire birden alan Araplar vardı. En küçük örnek bu! Para oradan buraya geliyor Türkiye hem büyüyor hem de kardeşlerine güvence oluyordu. Tabii bundan rahatsız olan çoktu. O zaman ne yapmak lazımdı? PKK ya da IŞİD terörü üzerinden bu gidişatı durdurmak ve KOALİSYON'a kapı aralamak... İşte bunun için geliyorlardı. Bombalarla AK Parti'yi sınırlamak ve etkisiz hale getirmek için...
Neyse...
Türk Devleti bu rota değişikliğini yaparken Kürt'e "kardeşim!" diyor, Barzani ile de işbirliğine gidiyordu.
Kürt petrolünün bizim üzerimizden Akdeniz'e ulaşması için imzalar atılıp start verildiği günlerde GEZİ olayları başlıyordu. Ülke sallanıyor; kimse bir şey anlamıyordu. Kürt petrolünün Akdeniz'le buluştuğu gün de 17 Aralık operasyonu yapılıyordu. Şimdi hem biz, hem Barzani, hem Kral Salman hedefti! Sizce bunlar tesadüf mü?
Devam...
Dünyada CIA, BND, FSB (KGB), MI6, MOSSAD gibi filmleri çekilen adı EFSANEYE çıkmış istihbarat teşkilatları vardır. CIA bunların başında gelir. ALGI da buna çok yardım eder ama neyse... Hiçbir istihbarat örgütünün kendi başına yapacağı bir şey yoktur. Mesela CIA'daki bir yetkili sabah kalkıp Mısır, Nijerya, Brezilya ya da Hollanda gibi bir ülkeyi seçip HEDEF tayin edemez, operasyon yapamaz! Bütün istihbarat örgütlerinin üzerinde bir DEVLET AKLI vardır. Hedefi DEVLET belirler ve istihbarat da bu yöne eğilir ve çalışır.
Düğmeye basar ve istenen operasyonu gerçekleştirir. Türkiye önceden içeriye bakar, kendi insanını AV'lardı. Bu YABANCILARIN pek hoşuna giderdi.
Osmanlı'nın son zamanlarında bile Hindistan'da Pakistan'da operasyon yapan bir DEVLETİN böyle aciz hale gelmesi onları çok mutlu ediyordu.
Şimdi görüyorsunuz hep birlikte saldırıyorlar! Özellikle Erdoğan'ı tasfiye etmek istiyorlar. Acaba Türk Devleti'nin operasyonları canlarını sıkmış olabilir mi? Bu nedenle çok dertli olabilirler mi? Balkanlar'dan Kazakistan'a kadar uzanmamızdan ya da Amerika'daki KIZILDERİLİLER'e bile su götürmemizden rahatsız olmuş olan var mıdır?
Siz söyleyin!
Hep söylüyorum yinelemekte fayda var. Amerika asla ve kat'a bölgede Türkiye'siz adım atamaz. Hele şimdi hiç! Bölgede Türk Devleti'nin olmadığı yer yok. Yüzlerce, binlerce istihbaratçı, asker var. Türk dostu kabileler var.
Kuş uçsa Ankara'nın haberi oluyor.
Bölgede insana dayalı istihbaratta MİT rakipsiz. Bunu herkes söylüyor. Bu nedenledir ki Amerika YPG'ye silah da verse mühimmat da verse Türkiye'nin istemediğini yapmaz, yapamaz.
Gördünüz, Ankara'daki saldırı öncesi TWİT atanları... Twitter hemen gerekli bilgileri Ankara ile paylaştı ve iki isim alındı. İkisi de PKK'lı çıktı... Daha önce Twitter'ın bilgi paylaşmadığına güvenerek mesaj atanlar bu kez yakayı ele verdi. Aynı saatlerde Amerika'nı iki numaralı ismi Joe Biden da ABD Büyükelçimizi ziyaret ediyordu!
Ne tesadüf değil mi!
Devam...
HDP ve Kürt siyaseti üzerinde kafa karışıklığı hala var. Amerika, Kürtler'i bölgede bir araya getirip Ankara'ya bağlamak için iki kez Irak'a girdi. Bunun için bazen PKK saldırılarına destek verdi. Amaç Ankara'ya "Çatışmayın, kollarınızı açın birlikte yürüyün.
Türkiye'yi büyük devlet yapın!" demekti.
Avrupa ise HDP'ye sonsuz destek vererek hem Amerika'nın hem de Erdoğan'ın önünü kesmek istemekte.
Bu nedenle herkesin eli KÜRTLER'in üzerinde. Bakın bizim merkez medyaya... Düne kadar PKK'dan nefret ederdi! Şimdi ise PKK'lı öldü mü canları yanıyor! Neden? Çünkü daha önce ABD etkiliydi. Şimdi Sykes Picot'un değişmemesi için çabalıyorlardı. HDP'nin parlatılma nedeni de bu! Onları çok sevdikleri için değil yani... İşlerine geldiği için...
Türkiye'nin büyümesini önlemek için uğraşıyorlar! PKK da yanlarında...
Haksız mıyım!
Geçenlerde bir dostum geldi. Konu konuyu açtı. Sonra çok güzel bir tespit yaptı: "Aydın Bey ve arkasındaki güç Türkiye'de kendilerine rakip istemez.
Bakın; Dinç Bilgin'in medyası ve bankası vardı! Battı ve gitti! Erol Aksoy'un bankası ve medyası vardı!
Battı ve gitti! Cem Uzan ve ailesinin medyası ve bankası vardı! Battı ve gitti!
Cavit Çağlar'ın bankası ve medyası vardı! Mehmet Emin Karamehmet'in bankası ve medyası vardı! Battı ve gitti!
Bir de korkmaz Yiğit vardı!.."
Ben sözlerini düşünürken izin isteyip gitti... Siz ne dersiniz?
Son not...
Suriye karıştıktan sonra Türkiye tarihi ağırlığını bölgedeki her noktada hissettirdi. Ruslar bile zamam zaman bundan rahatsız oldu. Halep ve İdlip'te zamanında kurulan silah fabrikaları, 45 TIR'la Türkiye'ye taşındı. Esad'ın vurucu gücü, elinden alındı yani. Tabi fabrikaların mimarı Ruslar'dı. 100 Rus mühendisin görev yaptığı tesisler, artık sınırlarımız içindeydi. Operasyon büyüktü. Teknoloji de bizdeydi... Kim diyor bunları, Amerikan basını...
Doğru mu? Bilemem ben onların yalancısıyım...