İki seçenek

Ergün Diler

ERGÜN DİLER

Eklenme Tarihi 26 Nisan 2016
GAZETELERİ açtığınızda ya da televizyonlara odaklandığınızda neredeyse her gün KİLİS'e sınırın öteki yanından füze geldiğini görürsünüz.
Hiç ara vermeden hem de.
Çocuklar, masum insanlar ölüyor.
Atan kim?
IŞİD!
Belki de değil. Bilmiyoruz.
Ama sınırımızın aşağısından daha önce top mermileri geliyordu, uçağımız düşürülüyordu şimdi de KATYUŞALAR yokluyor!
Sık sık söylediğim gibi bir ADA'da yaşamıyoruz.
Koca büyük mavi bilyenin bir üyesiyiz. Ve burada birileri istesek de istemesek de KAPTANLIK yapıyor.
Putin'i iktidara getiren, koruyan ve büyüten güç Amerika'ydı.
Petrol fiyatlarına tavan yaptırdı.
Putin istediği ülkeyi kurdu.
Aradan 15 yıl geçti. Rusya'da yenilen BARONLAR Nevada'da ortaya çıktı.
1200 banka oraya gitmek için sıraya girdi. İçlerinde 2 Türk bankası da vardı.
Dengeler değişti.
Yenisi tam olarak kurulmadıysa da eskisi rafa kalktı.
Rusya hem Ortadoğu'dan kovuldu, hem de finansal operasyonlarla ayağa kalkamayacak hale getirildi.
Sadece Rusya mı?
Değil elbette!
Brezilya'da da benzer bir durum vardı. İşçi Partisi Genel Başkanı Dilma Rousseff, halkın büyük sevgisini kazanan bir lider. Onun Devlet Başkanı olduğu dönemde zenginler, yüzde 18 daha az kazanmaya başladı. Banka karları, yüzde 16 azaldı. Fakirlerin ise yaşam kalitesi çok arttı.
Rousseff'ten önce Lula vardı.
Lula eğitimsizdi. Ama halkını düşünen bir liderdi.
AK PARTİ, vatandaşa doğrudan yardım modelini buradan almıştı. Kömür ve erzak gibi desteklerin mucidi Lula'ydı. İngilizler "Gelecek 30 yıla Brezilya damga vurabilir!" diyordu.
Ama nedense gelecek vaat eden ülke karışıyordu.
LULA ve Rousseff yolsuzluklara bulaştırılıyordu.
AZ KAZANANLAR ayağa kalkıyor, Amerika'dan buldukları güçle ülkeyi sallıyorlardı.
Halkın içinden gelenler bu saldırılar karşısında fazla dayanamayacak gibi görünüyordu.
Benzeri, Güney Afrika'daydı!
Güney Afrika Devlet Başkanı Jacob Zuma'nın sonunu, IMF ile kavgası hazırladı.
Her devlet başkanı gibi o da evinin giderleri için devlet kasasını kullandı.
Ancak ilk kez bir devlet başkanı bunun için kendini yargının önünde buldu! Muhalefet ayaklandı.
Sokaklar karıştı.
Zuma'nın istifa etmesi çok uzak bir ihtimal değil. Anlayacağınız ALTERNATİF olarak kim paraya elini uzatıyorsa başı belaya giriyordu.
Avrupa da, BRICS de böyle...
Soros'a kulak verdiğinizde "Çin, Asya ve Avrupa ekonomik krizle çalkalanacak. Bir daha kendilerini toplamaları çok zor olacak" sözlerini duyuyorsunuz!
Derinlere inip kulak kabarttığınızda ise "Erdoğan olmasaydı, Ortadoğu'da 11 ülkenin sınırları çoktan değişmişti. Onun gücü operasyonları önlüyor!" itiraflarına şahitlik ediyorsunuz!
Ama bu adamların planlarından vazgeçtiği anlamına gelmiyor!
Saddam döneminden dünyanın tanıdığı diplomat APRIL GLASPIE yine sahnede...
Glaspie büyük bir ekiple Ortadoğu'nun Erdoğan'dan ve Kral Selman'dan nasıl kurtulacağını düşünüyormuş!
Yani Brezilya'ya, Rusya'ya, Güney Afrika'ya, Avrupa'ya, Afrika'ya giren akıl, bir türlü TÜRKİYE'ye gelemedi.
Geldi beceremedi.
Girdi, dayak yiyip çıktı.
Ankara asla ve kat'a kimseye teslim olmadığı için bunlar saldırmaya devam edecek.
Bu bazen Avrupa olacak bazen Amerika...
İkisi de ara vermeden gelecek...
Washington'un Londra'yı yanına alıp BARONLARLA anlaşması üzerine bazı önemli isimler sahneye çıkmak için hazır bekliyor.
Bunlardan biri NATHAN KIRSH!
Rothschild ailesinin büyük oyuncularından...
Para üzerinden bazı ülkeleri sallamak için ekibiyle hazırlıklarını bitirmiş!
Her türlü oyunu kuran bunlar.
Asıl mesele Amerika ile nerede ve ne şartta anlaştılar!
Bunu bilen yok!
1945'ten sonra Avrupa elma gibi ikiye bölündü, yarısı KOMÜNİST oluverdi.
Türkiye BATI İTTİFAKINA düştü.
Ama komünizm korkusuyla uzun süre yaşadık. Oysa anlaşmaya göre koordinatlarımız belliydi. Biz istesek bile komünizm gelemezdi! Şimdi kafa yormamız gereken bu! Bizim için nasıl bir gelecek düşünüyorlar. Yeni pozisyonumuz ne?
Bizi bekleyen senaryolara karşı ilk yapılması gerekenlerden biri, belki de en önemlisi BAŞKANLIK!
Tabii bunu birileri eğip büküyor ve içinden çıkılamaz hale getiriyor.
Erdoğan karşıtı oldukları için konu tartışılamıyor bile...
Ben anlatayım.
Atatürk'ten beri Türkiye'de ikili yapı vardı.
Biri eline Avrupa'ya uzatırken diğeri Amerika'da bir el arardı.
Bunun içinde MİLLİ olmak ve MİLLİ kalmak yoktu.
Çünkü zordu!
Bu denge içerideki iki başlılık nedeniyle hiçbir zaman doğru yönetilemedi.
Direksiyondaki yönümüzü Amerika'ya kırıyor ancak soluğu Avrupa kapısında alıyorduk.
Ya da tam tersi!
Bu çelişkiyi bir türlü atlatamadık.
Üzerimizde hesapları olan güçler de bizden memnun değildi!
Kiminle ortak olacaklarını kestiremiyorlardı.
Devletin içinde hep başka bir model vardı. Ve hep etkiliydi!
Format atılırken birileri belli ki buna özen göstermişti.
Hiç de yakayı kurtaramadık.
Hep ikili yapılarımız oldu.
Yasalar da bu ikili yapıyı besliyordu.
Galiba çıkıp anlatılması gereken bu! Çünkü dünya üzerinde yeni oyun kurulurken, oyun dışı kalmamak, figüran olmamak için kendimizi ayakta tutacak adımları atmalıyız...
KİLİS'e düşen roketler daha öncü!
Büyükleri sırada! Bizi ortaklığa davet edenlerin yöntemi bu!
Geleceklerdi!
Ama içeride bunu anlatırken zorlanıyorduk.
BAŞKANLIK Erdoğan'ın kişisel meselesi değildi!
Konu tartışılırken asıl meseleye giren yoktu.
Bir DEVLET iki kanatın çekişmesiyle yönetilmezdi.
Bir ekip olur, herkes enerjisini buraya aktarır ve hedefe varılırdı.
Ama bunu yaparken çok zorlanıyorduk.
Büyük ihtimalle Erdoğan gibi bir daha bu kadar büyük seçim zaferleri kazanan siyasi lider çıkmayacak. Şimdi bile sistemi dönüştüremiyoruz.
Düşünün artık gerisini.
İçeride tek parça olamazsan kimseyle oturup eşit şartlar altında konuşamazsın!
Hemen birileri içerideki diğer gücü kaşımaya başlar...
Şimdi olduğu gibi..
Reçete bizde.
Ama konuşan yok!


NOT: Amerika'da ilginç şeyler konuşuluyor!
Malezya Havayolları'nın düşen bir uçağı vardı hatırlayın! Ukrayna'da düşmüştü! İddiaya göre o gün hedef PUTİN'in uçağıymış. Olayın yaşandığı gün Putin'in uçağı ile Malezya uçağı, kesişen noktalarda uçmuş!
Varşova üzerinde bu paralellik yaşanmış!
Saldırının olduğu yerden Putin 16.21'de geçti, Malezya uçağı ise 15:44'te geçti ve vuruldu! İki uçak da birbirine çok benziyordu! Ve Putin o gün BRICS zirvesinden Brezilya'dan dönüyordu!
Dedim ya iddia...
Ama ya iddianın temeli sağlamsa!
O zaman dünyadaki kavganın büyüklüğünü düşünün!