Ben de Canan Barlas'ın programını izleyeyim diye TV'yi açınca gördüm, baştan sona izledim...
Başbakan'ın konuşmalarını izlerken bir yandan da çok eğlenirim, bir yönüyle çok alaycı ve makaracı bir adam Tayyip Erdoğan...
O konuşmalarında muhakkak bir yerde piyasadan değil devletten zengin olmuş patronlarla da dalgasını geçer, muhakkak bir yerde onların kimyasını bozar...
Bir memleketin işadamları gerçek anlamda rekabetçi bir piyasa ekonomisinden yana olmazlarsa, devlete taparlarsa, devlet sayesinde zenginleşirlerse elbette patronların patronu da devlet olur...
Devletin başı da istediği zaman bu ağababalara istediği ayarı verir...
Dün ayar yeme sırası, "Başbakan'la çok yakınız.
Her an irtibat halindeyiz.
Bizim gruba tam destek veriyor" diye iş dünyasında en çok konuşanlardan biri olan Ferit Şahenk'teydi...
Başbakan'la yakın olduğunun kanıtı olarak "Eğilerek tokalaşma fotoğrafı"ndan gurur duyan Ferit Şahenk, kanalındaki dizi yüzünden ayar yedi...
"Kanuni'nin 30 yılı at üstünde geçmiştir. Ben o dizinin yönetmenlerini de o televizyonun sahibini de kınıyorum" dedi Erdoğan...
Zannediyorum şu an Doğuş Grubu'nda paçalar tutuşmuştur... Cem Aydın dört dönüyordur yerinde, sinirleri bozulmuştur... Erman Yardelen'den de fırçayı yemiştir... Sinir bozukluğunu gidermek için çok sevdiği toz şekerlerden istemiş midir acaba?
Doğuş Grubu içinden konuştuğum kaynağım bu konuda bir şey söylemedi ama şahit olduğu bir diyalogu aktardı bana...
Şahenk: Cem hemen bir şeyler yapın, devletle çok işimiz var, alacağımız ihaleler var... Şu Kanuni'yi at üstünde koşturun, gerekirse tüm dizi at üstünde geçsin...
Aydın: Başüstüne efendim, napalım reyting alalım diye Kanuni'yi yataktan çıkarmıyoruz, her bölüm koynuna yeni bir hatun veriyoruz, bol bol alem yaptırıyoruz...
O zaman reyting iyi geliyor...
Şahenk: Yahu bırak reytingi, devletten alacağımız işlerden çok daha büyük paralar kazanırız, sen Kanuni'yi at üstünde sefere yollat...
Gitsin alsın bir yerleri Viyana, Paris, Londra...
Aydın: Efendim Kanuni'ye Londra seferi düzenletelim mi?
Biz de fırsattan istifade sizin özel uçağınızla beraber Londra'ya gideriz, bıktık artık şu badem bıyıklı, sıkmabaşlı Müslümanlar'ın memleketinden...
Gidelim şöyle bir medeniyet görelim, asalet görelim...
Şahenk: Tamam Cem her yere gideriz, yeter ki siz Başbakan'la durumu toparlayın, alacağımız işler var... İyi düşündün şu Kanuni bu bölüm Londra'yı alsın... At üstünde Londra'ya gitsin... Londra'da bir temple bulun, orda duamua etsin... Ya da dur önce Viyana'yı alsın, oradan devam eder...
Aydın: Efendim bu arada asistanım uyarıyor Kanuni Londra'yı almamıştı galiba, Viyana'yı almıştı ama isterseniz Londra'yı da aldırırız...
Şahenk: Yahu nereyi aldıysa aldı herif Cem... I don't care... Only my business matters, nothing else... Başbakan'ın hoşlanacağı ne varsa yapın...
Aydın: Tamam efendim...
Gemiyle New York seferi de yaptırabiliriz, daha görkemli olur...
Şahenk: At üstünde koşması lazım... Başbakan öyle dedi...
Aydın: Manhattan'da, Fifth Avenue'de at üstünde koştururuz efendim, muhteşem olur, Başbakan sever...
Şahenk: Bu arada bak Diana diyor ki bu herifin zamanında USA henüz yokmuş, Viyana'yı da alamamış bu Sülüman, Tebriz mi ne orayı almış...
Aydın: Tebrizze... Nerdeymiş orası efendim, Güney İtalya'da mı? İyi ki Viyana'yı alamamış bu herif efendim yoksa bu badem bıyıklı, sıkmabaşlı Müslümanlar orayı da camiydi, türbeydi, tekkeydi berbat ederlerdi...
Şimdi ne güzel, rüya gibi bir yer...
Şahenk: Bırak bunları Cem...
Devletle yapacağımız çok iş var, bu Sülüman ile Hürrem bana engel çıkarırsa işinden olursun, ne gerekiyorsa yap...
Aydın: Emredersiniz efendim...