Gerçek Hayat dergisinden Yılmaz Bilgen'in sorularını yanıtlayan Zaxros, PKK'ya ilişkin şok itiraflarda bulundu. Terör örgütüne katılanları Kürtlerin 100 yıldır sistematik bir zulüm ve işkence altında olduğuna ve sosyalist devletin şart olduğuna dönük yoğun telkinlerle inandırdıklarını söyleyen Zaxros'un itiraflarından konu başlıkları şöyle:
EN BÜYÜK SİLAHI AJİTASYON
Zaxros, örgütün PKK militanlarını motive etmek için sık sık ajitasyonlara başvurduğunu söyledi. "Duyguları sömürmeyi çok iyi biliyorlar" diyen Zaxros şunları anlattı: "Örgütün en başarılı olduğu alanlardan birisi ajitasyondu. 15 Şubat 2013'te Kandıra'da Halit Aktaş isimli bir üyemizin Kürtlere yönelik baskıları protesto için kendisini yaktığı açıklandı. Oysa örgütün emirlerine karşı geldiği için yakılarak infaz edilmişti. Ancak olay bir protesto eylemi gibi gösterildi ve toplum buna inandırıldı. Yine Yüksekova'da Cüneyt Ertuş isimli 12 yaşında bir çocuğun 2008'de Nevruz kutlamalarına izin verilmemesini protesto ederken polis tarafından yakalanarak kolunun kırıldığı açıklandı ve bu yönde yoğun bir propaganda yürütüldü. Oysa ortada böyle bir şey yoktu. Bu ve benzeri ajitasyonlarla binlerce insanı sokağa döktüler."
LİCE ESRAR DEPOSU
"Bölgede çok büyük bir uyuşturucu ağı vardı. O yıllarda bu durumdan örgütle birlikte birçok kişi ve kurum da nemalanmaktaydı. Türkiye'nin esrar deposu Lice'dir. PKK buradaki alanlarda kendi belirlediği oranda esrarı ektirir. Sonra taşıması ve pazarlamasını bilfiil üstlenir. Benzer bir uygulama o dönem Bingöl'de de olmuştu. Örgüt maaş vererek kenevir ektirdi ve aynı insanlar bakımını da gerçekleştirdi."
DÜŞMANIN KALBİ İSTANBUL
"Bize hep söylenen bir şey vardı; İstanbul düşmanın kalbidir. PKK'nın kendi tanımlaması böyleydi. Bu sebeple İstanbul'da yakılan 2 araba ya da kundaklanan birkaç banka, Güneydoğuda öldürülen 20 askere bedel görülürdü. Diğer yapılanma ise YDG-H (Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketi) ile birlikte Türkiye'nin 81 ilinde 15'erli timler şeklinde oldu. Bu timler Ege, İç Anadolu ve Karadeniz'de Türk Solu tarafından oluşturulur. Birçok bölgede Kemalist- Sol fraksiyonlardan da destek görüyorduk. Aynı durum İstanbul'un bazı semtleri için de geçerlidir."
CEMAAT ÖRGÜTE HARAÇ VERDİ
"Bazı üst düzey isimlerin çocukları Gülen'e ait dershanelere gidiyordu. Ayrıca Kürdistan'da açılan dershane, okul ve diğer girişimlerinden dolayı örgüte haraç veriyorlardı."
ÖCALAN VİTRİN BAYIK LİDER
İtirafçı Abdullah Öcalan'ın örgüt için hiçbir zaman gerçek lider olmadığını söyledi. "O sadece bir vitrin" diyen Zaxros şu ifadelerde bulundu: "Arka planda gerçek aktör her daim Cemil Bayık olmuştur. Cezaevi sürecinde Öcalan zaten tamamen tasfiye edildi ve etkisi sıfıra indirildi. Elbette tamamen bitmemek adına onun da bazı hamleleri oldu. Bayık figüran olarak da Öcalan'ın bitmesi gerektiğine üst düzey yöneticileri ikna etti ve son darbeyi vurdu. Bu yıl PKK kendi içinde tarihi kararlar aldı. Bunlardan birisi Bahoz Erdal'ın öldürülmesi, diğeri de Öcalan'ın nüfuzun tamamen yok edilmesidir. Örgüt yalanlıyor ancak yaşadığına dair hiçbir emare de koymuyor. Bahoz, en azından ayda bir kez açıklama yapardı. Esed ile işbirliğine karşı çıkıyordu. Bedelini canıyla ödedi. "
ÇEVİK BİR EYLEMİ!
2009'da 25 Haziran günü bize Kandil'den "İstanbul'u cehenneme çevirin" emri geldi. Çatışmasızlık dönemi olmasına rağmen niçin böyle bir emir verildiğini anlamadık. Ertesi gün anladım ki Çevik Bir savcılar tarafından sorguya çağrılmış ve sonra serbest bırakılmıştı.
İNGİLİZ HAMLESİ BÖLGEYİ DEĞİŞTİRİR
PYD şayet Öcalan çizgisinde kalabilirse PKK'dan kalın hatlarla ayrışabilir. İngiliz etkisi egemen olur da Cemil Bayık inisiyatifi kazanırsa her şey farklı gelişir. İngilizler henüz hamlesini yapmadı. Biraz da bunu görmek lazım. Şayet güçlü bir İngiliz hamlesi gelirse bölgede birçok şey daha farklı gelişir. İşte bu noktada da PYD içinde büyük bir temizlik harekâtı gerçekleştirilip tamamen Kandil üzerinden İngiliz hâkimiyeti sağlanabilir. Son sözü söyleyen Cemil Bayık olduğu sürece Öcalan "sempati duyulan etkisiz önder" boyutundan çıkamaz. Şu an olduğu gibi.
İRAN HENDEKLERİ DESTEKLİYOR
Pejak ve İran anlaştı. Şu an Pejak İran adına oradaki Kürt kitleye karşı baskı aracı olarak kullanılıyor. İlişkinin Türkiye kısmında ise Şemdinli Yüksekova, Başkale, Doğubayazıt'la birlikte son dönemde Iğdır hattı silah sevkiyatı için kullanılıyor. İran'ın PKK'ya yoğun lojistik desteği hep sürdü. Türkiye içerisinde birçok can alıcı eylem bu kanaldan gelen silahlar ile gerçekleştirildi. Son hendek savaşları da İran tarafından sevk edilen silahlarla devam ediyor. Bunu yapmaya İngiltere, ABD ya da diğer batılı güçlerin imkânları el vermiyor ancak İran'ın böyle bir imkânı, gücü var. İran ve PKK arasında var olan bir diğer işbirliği kanalı da uyuşturucu naklidir. Afganistan'dan getirilen uyuşturucu İran üzerinden Türkiye'ye girer, uyuşturucu ve silah sevkiyatı ayrı hatlardan yapılır. Uyuşturucu naklinde kullanılan güzergâh Yüksekova- Başkale hattıdır.
PYD YENİ BİR YAPI PEŞİNDE
"PYD ile PKK'nın birbirinden farklı örgüt olduklarını vurgulayan Zaxros, yönetim kadrolarının farklılığını şu sözlerle anlattı: Suriyeli Kürtler daha az politize. Kobani meselesinden dolayı Kandil tamamen yönetime el koymak istedi ve 4 binden fazla kişi buraya sevk edildi. Çatışma döneminde ise çok büyük kayıplar verdi. Örgütün Kandil kadrosundan Kobani'ye gönderdiklerinden yüzde 70'i burada öldü. Şu an ciddi bir ayrışma yaşanıyor. PYD'nin askeri komutanı Redur Halil, PKK'dan kopmak ve daha yerel bir yapı kurmak istiyor. Kandil'in iradesi dışında, Rusya, ABD ve Batılı ülkelerle çıkara dayalı bir yöntem dâhilinde o bölgede bir devlet tesis etmek istiyor. Cemil Bayık ve Kandil ise İngiliz egemen mücadele şeklinin devam etmesinde ısrarcı. Şayet Redur Halil yaşarsa ayrışma yaşanacak. Bahoz Erdal gibi suikasta kurban gitme ihtimali de çok yüksek."
HDP'NİN KANDİL İÇİN BİR DEĞERİ YOK
"Son 10 senedir sürekli güçlenen bir kontrol mekanizması oluşturdular. Güneydoğu'da oy açık verilir. Silahlı timler seçimden 3 ay önce özel hazırlık yapar ve HDP ile tüm yerleşim birimlerini kuşatan listeler hazırlar ve sonuçları karşılaştırarak fire veren köyleri, kasabaları, mahalleleri cezalandırırlar. HDP'ye gönül veren bir taban var. Ancak korkuya dayalı oy oranı da azımsanmayacak düzeyde. Mesela Diyarbakır'da özgür bir seçim yapılabilse en az 200 bin oy HDP'den başka partilere kayar. Hiçbir HDP'linin gerilla, YDG-H mensubu ve KCK'lı nezdinde herhangi bir karşılığı, değeri ve vasfı yoktur. Küçük bir YDG-H'li genç dahi Demirtaş'a hesap sorabilir, hatta onu yargılayabilir."
İSRAİL GEZİ'YE DESTEK İSTEDİ
"Gezi sürecinde İsrailliler benimle görüştü. Gezi'ye katılmamızı istediler ve sonrasında 5 yıllık üst düzey eğitim için İsrail'de bize özel eğitim kampı tahsis edileceği sözü verildi. İngiliz istihbaratından üst düzey bir ekiple olayların ikinci gününde Fatih'teki Burger King'te bir araya geldik. Bana 'Kürtleri buraya çek, hükümet kesin olarak düşecek, sen de kahraman olursun' denildi. PKK üst yönetimi bunu büyük bir fırsat olarak gördü. Ancak ırkçı Kemalistlerle aynı karede yer alıyor olmanın tabanda oluşturacağı rahatsızlık ve bu durumun Kürt tarafına anlatılamaması ve örgütün prestij kaybedeceği yönünde endişeler vardı. 'Her şeye rağmen destek verin' denildi fakat tabandan olumlu tepki gelmedi. Kandil, bize 'Taksim'e inin ve orda olduğunuzu da belli edin' talimatı verdi. Üst yönetimde, şayet hükümet düşecek olursa bizim de kazanımlardan mahrum kalmamamız gerekiyor görüşü hâkimdi. Ben o günlerde Karayılan ve Cemil Bayık'ın hükümetin düşeceğine inandırıldığını gördüm. Gezi bir yanı ile PKK'nın boşa düştüğü çok önemli bir gelişme olarak da görülmeli. Beraberinde büyük bir ders de verdi örgüte."
BİRİNCİ MİSYONU İSLAM'I YOK ETMEK
Örgütün birinci misyonunun İslam'ı yok etmek olduğu net bir biçimde ve sürekli ifade edilir. Eğitimlerimizde İslam peygamberi ve diğer kutsal unsurlar hep alay konusudur. Kötü örnek olarak İslami aidiyetler verilir. İslam'a inanmak küçümsenen alt tabaka zafiyeti olarak görülür. Örgüte yeni gelen birçok genç bu durumdan mutlaka rahatsız olur. Halk nezdinde bu aleni yapılmaz. Kürt kitleye özgürlük-eşitlik sloganıyla gidilir ve propaganda bu temelde yapılır. İslam aleyhinde hiçbir söylem ya da tavır sergilenmez. Bunu zamana bırakırlar. Çünkü Kürt halkı için İslam öyle hemen terk edilecek bir değer değil.