Bu mektubu sana bir asır sonradan yaşanmış gelecekten yazıyorum. Doğum tarihin yazmıyor, sadece ölüm tarihin var. Belki de hala aynı yaştayız. Ne söyleyebilirim ki sana? Nasıl teşekkür edebilirim? Kelimeler yetersiz kalıyor. Okuman var mıydı bilmiyorum, yine de yazıyorum sana Kahraman Hacı Yusuf. Unutulmadığını bil diye, akıttığın kanının boşa gitmediğini, vatanın için verdiğin kıymetli canının bugün benim yaşamama sebep olduğunu bil diye. Teşekkür ederim. Hayatımı kurtardın.
Damla
İkimiz de aynı yerde doğmuşuz, ikimizin de Conkbayırı'nda ayak izi var. Ama ikimizin de çok farklı hayatları var. Biliyor musun? Benim babamın adı da Mehmet. Sana bizim oraları anlatmak istiyorum, belki özlemişsindir. Artık Andırın'da posta var ama kimse mektup yazmıyor. Bir telefon icat ettiler, dünyanın öbür ucundaki adamla konuşabiliyorsun anında. Bir de internet var ki sorma. Keşiş'in suyu gibi hızla akıp geçiyor zaman. Sizin zamanınızda da "dırın dırın Andırın, iki bakkal bir fırın" derler miydi? Bir de tirşik yapar mıydınız? Evinizin arkasında nergisler çıkar mıydı? Ya da çarşı ekmeği yedin mi hiç? Sana teşekkür etmek istiyorum. Hakkını helal et. Ruhun şad, mekanın cennet olsun hemşerim.
Sümeyra C.
Şu an aldığımız nefesi, annemin ve babamın hayatını, sana yazarken kullandığımı harfleri bile sana borçluyum. Sana öyle minnettarım ki... Biliyorum benden bu mektup sana bir asır geç geldi, ama senin bana bıraktığın, kanınla, canınla bana emanet ettiğin koruyup kolladığın bu vatan toprağını elimden geldiğince senin gibi koruyup kollayacağıma tüm kalbimle söz veriyorum.
Neşe