Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin terör örgütlerine karşı duruşunu ABD Başkanı Donald Trump'a Beyaz Saray'daki ilk yüz yüze görüşmelerinde işte bu sözlerle anlatmıştı: "Bölgemizin geleceğinde terör örgütlerine yer yoktur. Özellikle YPG, PYD, terör örgütünün hangi ülke tarafından olursa olsun muhatap olarak alınması bu konuda küresel olarak varılan mutabakata kesinlikle uygun değildir."
ABD'DEN PYD'YE SİLAH SEVKİYATI!
Erdoğan, Türkiye'nin yanı başındaki topraklarda bir oldu bittiye göz yummalarının asla mümkün olmadığını, ABD ile Türkiye arasındaki stratejik ortaklığın şeffaf ve dürüst bir politika gerektirdiğini uygun bir dille anlatıyordu.
Batı ve ABD medyası ise terör örgütü PYD/YPG ve PKK arasında hayali bir duvar inşa ederek, karşı karşıya kalınan ciddi tehdidi perdelemeye çalıştı, çalışıyor...
Oysa Türkiye yaklaşmakta olan büyük tehlikenin farkında... Bölgeyi yaşanamaz hale getiren unsurların başını PYD/YPG gibi terör örgütlerinin çektiğinin canlı şahidi.
Ellerine fırsat geçtiğinde bu terör örgütlerinin ne kadar acımasız olabileceğini en iyi bu toprakların insanları biliyor.
Çünkü PKK gibi terör örgütleri ellerindeki ABD ve Batı silahları ile masum insanların canlarına bu topraklarda, bu toprakların yanı başındaki komşu ülke topraklarında kastetti.
Ayrıca bu terör örgütlerinin bölgede kaos peşinde olan bazı ülkelerin maşası olduğunu da bilmeyen yok...
Bölgedeki zengin petrol yataklarından faydalanmak isteyen sömürgeci bazı güçler burada kendi kontrollerindeki grupların ilan ettiği, sözde özerk bölgelerin hayalini kuruyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ne PYD'yi ne YPG'yi sınırlarımızda asla barındırmayız. bazıları soruyor, 'devlet kuracaklar mı?' Haşa... Onlara oralarda devlet kurdurtmayız, bunu da tüm dünya duysun" demişti...
Ancak, Türkiye'nin daimi itirazlarına rağmen, Washington yönetimi PYD'ye yönelik silah yardımını sürdürdü.
PYD'YE BİN 300 TIRLIK SEVKİYAT
Bizzat ABD Başkanı Trump, Savunma Bakanlığı'nı Suriye'deki terör örgütü PYD'yi
doğrudan silahlandırması için yetkilendirdi.
Washington yönetimi bu tavrı ile adeta stratejik bir körlüğe saplandı...
Terörizmle mücadele ve Suriye'nin geleceği konularıyla ilgili savunduğu her ne varsa, ona ters düşen bir karara imza attı.
Terör örgütü YPG'ye TIR'larla, zırhlı araçlar ve ağır silahlar gönderildi.
Hatta o TIR'ların sayısı bugüne kadar binlerle ifade edilir sayıya ulaştı.
Zırhlı Hummer araçlar ile yapılan terör sevkiyatında ise, ağır silahlar, roketler, otomatik makineli tüfekler, dürbünler ve havan topları yer aldı.
ABD'DEN YPG'YE TERÖR SEVKİYATI
5 HAZİRAN'DAN 26 HAZİRAN'A KADAR- 250 TIR
5 TEMMUZ'DAN 31 TEMMUZ'A KADAR- 659 TIR
Elde edilen veriler yalnızca haziran ve temmuz aylarında toplam 909 TIR'la terör örgütü YPG'ye silah sevkiyatı yapıldığını ortaya koydu.
Pentagon'dan alınan bilgiler, Suriye'de YPG'ye verilecek silahlar listesinde, 12 bin kalaşnikof marka tüfek, 6 bin makineli tüfek ve 3 bin 500 ağır makineli tüfeğin bulunduğunu gösteriyor.
Listede 235 havan topu ve 100 keskin nişancı tüfeği de mevcut...
"SİLAHLAR ONLARDA KALACAK"
Cumhurbaşkanı Erdoğan ABD'ye eleştirilerini şöyle sıralamıştı: Şu anda ABD'nin Kuzey Suriye'de 7 tane hava üssü var. 17 tane üs var. Bütün buralarda ağır silahlar bulunduruluyor. Bu silahları kime veriyorlar? PYD'ye. Peki bize ne söylüyorlar? "Bu silahları daha sonra geri alacağız" diyorlar. Buna inanmak mümkün değil! Şu anda bu silahlar PYD'ye verilmiştir ve onlarda kalacaktır. Obama döneminde de verdikleri silahların bir kısmı DEAŞ'a gitti. Şu anda DEAŞ'ın elinde ABD'nin silahları var. Bunları biz gördük, yaşıyoruz.
Washington yönetimi, PYD'nin ABD, AB, NATO ve Türkiye tarafından terörist bir örgüt olarak kabul edilen PKK'nın Suriye'deki uzantısı olduğunu gösteren tartışmasız gerçekleri yok sayıyor.
Bu duruma verilebilecek en basit örneklerden biri de, ABD Eski Savunma Bakanı Ashton Carter'ın ABD Kongresi'ndeki senato oturumunda yaptığı konuşma.
Zira o konuşmada Carter, PYD'nin PKK ile müttefik veya ciddi şekilde bağlantılı olup olmadığı sorulduğunda, "evet" cevabını vermişti.
Tüm bu yaşananlar, ABD'nin müttefiklerinin nazarında güvenilirliğini kaybetmesiyle sonuçlanıyor.
Akıllarda ise tek bir soru kalıyor.
Söz konusu örgütlere verilen bu silahlar, yarın bu örgütlerden nasıl geri alınacak?
Ya da bu silahlar geri alınmayıp, farklı amaçlar için mi kullanılacak?