Dilipak'ın Konuşmasından notlar:
"Kabe'den Kudüs'e bir çizgi çizer ve bunu sürdürürseniz, bu çizgi, İstanbul üzerinden geçer. Hem de nereden geçiyor biliyor musunuz? Sıfır Taşı'nı Ayasofya'nın kubbesine kadar yükseltirseniz, bu çizginin kubbenin ortasındaki halkadan geçerek Kudüs'ü görmekte olduğunu görürsünüz.
İstanbul, Doğu'yla Batı'nın, Kuzey'le Güney'in kesişme noktasında, mukaddes bir noktada bulunuyor. Burası aynı zamanda Belde-i Muhayyire"dir. İstanbul'un jeopolitik, jeostratejik öneminden öte başka anlamları daha vardır.
Zaman tasarruvu, zaman içerisinde bizim saati geliştirmemize sebep oldu. Saati biz bulmuştuk. 1940'a kadar Türkiye'de ciddi anlamda saat imalatı vardı. Dünya'nın en önemli saat imalatı Türkiye'de yapılıyordu. İstanbul'da yapılan saatler, Dünya'nın en uzak noktalarına gittiğinde, o ülkeler de, kendi güçlerini göstermek için, onun üstünde bir saat yapmak üzere saat yapıp Saray'a hediye gönderiyorlardı. Şimdi Dolmabahçe Sarayı'ndaki saat müzesinde dünyanın çeşitli yerlerinden gelen bu saatleri görebilirsiniz. Osmanlı da o saatlerden daha güzelini yapıp, o ülkelere hediye gönderiyordu. Bu saat fabrikası hala çalışıyor.
Karaköy-Galata dediğimiz yer dünyanın ilk serbest finans bölgesiydi. Hala serbest finans bölgesi yok Türkiye'nin. Bütün değerli taşlar, madenler, para, buraya gelirdi. Osmanlı Sultanı'nın paraya ihtiyacı olduğunda İngiliz bankerlerine, İsviçre bankerlerine değil, Galata'ya giderdi. Galata'yı yeniden ihya etmemiz gerek, Galata'yı bize düşman kıldılar. Orası Türkiye'nin ilk serbest finans bölgesidir. Tamam, yanlışlar vardı, sapmalar vardı ama burası tasfiye edilmemeliydi.
İsviçre dediğimiz yer, çalınmış Galata'dır. Batılılar sadece bizim Milyon Taşı'mızı çalmadılar. İsviçre, çalınmış bir Galata'dır, İsviçre, çalınmış bir Karaköy'dür, Beşiktaş'tır. Saat fabrikaları buradan sökülüp oraya götürüldü.
Eğer yeni bir medeniyetten söz ediyorsanız, beklide ilk adımınız, zaman ve mekan tasavvur üzerine olmalıdır. Şimdi, kaybolan tarihimizi, inancımızı, kültürümüzü, geleneğimizi yeniden bulmak için yola çıktık. Bizim yeniden zamanı ve mekânı doğru algılamamız gerekiyor ki bu, yeni bir medeniyetin kurucu öncüleri için alfabenin başlangıç ödevleridir.
"İstanbul sıfır noktası" dediğimizde bunu bir iddia olarak kazanmak her şeyi ifade etmiyor. Bunun arkasına bir medeniyet giydirmeniz, bunun sanatını ve felsefesini yapmanız gerekiyor."