Mikrodalga fırınlar yiyeceği nasıl pişirir?
Normal bir fırında ısı önce yemeğin piştiği kap sonra da yemeğin dışı ile temas eder ve oradan içine doğru yayılır. Fırının içinde ısınan kuru hava da yemeğin içi hala nemli iken dışını kurutur.
Bir mikrodalga fırında kullanılan, yani yiyeceğin üzerine gönderilen mikrodalgalar 2.500 megahertz frekansındaki radyo dalgaları boyutunda olup, frekansları FM radyo bandı frekansının yaklaşık 20 mislidir. Bu frekanstaki radyo dalgalarının ilginç bir özelliği vardır. Su, yağ ve şeker tarafından çok rahat emilmelerine rağmen plastik, cam, seramik gibi malzemeler, nitrojen ve oksijen gibi gazlarca emilmezler ve tekrar gerisin geriye yansıtılırlar.
Mikrodalga fırınların yiyeceği içinden dışına doğru ısıttığı bilgisi yanlıştır. Dalgalar doğrudan yiyeceğin yağ ve su moleküllerini etkilerler. Yani su ve yağ molekülleri yiyeceğin her tarafına dağıldıkları için ısınma da aynı zamanda her yerde olur. Ne var ki radyo dalgaları yiyeceğin daha kalın ve yoğun kısımlarından farklı şekilde direnç görerek geçtiklerinden, yiyecekte farklı sıcaklıkta noktalar oluşabilir.
Radyo frekansındaki bu mikrodalgalar, oksijen ve nitrojen tarafından emilmedikleri için mikrodalga fırında bulunan ve çoğunlukla bu gazları içeren hava da diğer fırınlardaki gibi sıcak olmayıp oda sıcaklığındadır. Bu da ısınan hava tesiri ile yiyecekte, kızarmış bir kabuk oluşmasına mani olur.
** Bu bilgiler Tamer Korugan'ın "Lüzumsuz Bilgiler Ansiklopedisi-1" isimli kitabından derlenmiştir.
Mikrodalga fırınlar yiyeceği nasıl pişirir?
Normal bir fırında ısı önce yemeğin piştiği kap sonra da yemeğin dışı ile temas eder ve oradan içine doğru yayılır. Fırının içinde ısınan kuru hava da yemeğin içi hala nemli iken dışını kurutur.
Bir mikrodalga fırında kullanılan, yani yiyeceğin üzerine gönderilen mikrodalgalar 2.500 megahertz frekansındaki radyo dalgaları boyutunda olup, frekansları FM radyo bandı frekansının yaklaşık 20 mislidir. Bu frekanstaki radyo dalgalarının ilginç bir özelliği vardır. Su, yağ ve şeker tarafından çok rahat emilmelerine rağmen plastik, cam, seramik gibi malzemeler, nitrojen ve oksijen gibi gazlarca emilmezler ve tekrar gerisin geriye yansıtılırlar.
Mikrodalga fırınların yiyeceği içinden dışına doğru ısıttığı bilgisi yanlıştır. Dalgalar doğrudan yiyeceğin yağ ve su moleküllerini etkilerler. Yani su ve yağ molekülleri yiyeceğin her tarafına dağıldıkları için ısınma da aynı zamanda her yerde olur. Ne var ki radyo dalgaları yiyeceğin daha kalın ve yoğun kısımlarından farklı şekilde direnç görerek geçtiklerinden, yiyecekte farklı sıcaklıkta noktalar oluşabilir.
Radyo frekansındaki bu mikrodalgalar, oksijen ve nitrojen tarafından emilmedikleri için mikrodalga fırında bulunan ve çoğunlukla bu gazları içeren hava da diğer fırınlardaki gibi sıcak olmayıp oda sıcaklığındadır. Bu da ısınan hava tesiri ile yiyecekte, kızarmış bir kabuk oluşmasına mani olur.
** Bu bilgiler Tamer Korugan'ın "Lüzumsuz Bilgiler Ansiklopedisi-1" isimli kitabından derlenmiştir.
Arabamızın aynaları niçin farklı gösteriyor?
Dikiz aynasını gece konumuna getirince, arkadaki arabaların farlarının ışıklarının sizi rahatsız etmeden nasıl arkayı görebildiğinizi hiç merak ettiniz mi? Eğer evinizde gece ışıklar açık ve dışarısı karanlık iken pencerenin önünde durursanız, camdan aksinizi bir aynaya yakın netlikte görebilirsiniz. Dikiz aynalarında da bu özellik kullanılır.
Dikiz aynasında arka arkaya ama birbirine açılı, 'V' şeklinde, önde düz bir cam, arkada ise normal düz bir ayna vardır. Normal gündüz konumunda ayna kısmı dik durumdadır ve camdan geçen ışıklar burada yansıyarak arkanızı görmenizi sağlarlar.
Dikiz aynasını gece konumuna getirince, cam kısmı dik duruma gelir, açılı hale gelen ayna kısmı ise arabanızın tavanını gösterir. Bu pozisyonda ayna kısmı tamamen karanlık olan arabanın tavanını camın arkasına yansıtır ve evdeki cam örneğinde olduğu gibi, dikiz aynasının cam kısmından arkadan gelen ışıkları nispeten az ve gözlerinizi rahatsız etmeyecek şekilde görebilirsiniz.
Birçok sürücü arabalarının sağ ve sol tarafındaki aynalardaki görüntülerin farklılıklarına dikkat etmez. Genellikle sürücü tarafındaki ayna, düz ayna olup arkadaki arabaların gerçek boyut ve uzaklıklarını gösterir. Sağ taraftaki ayna düz değil bombelidir ve cisimleri daha küçük gösterir. Bu da sürücülerin arkalarındaki araba daha uzaktaymış gibi algılamalarına sebep olur. Ancak bu hali ile sağ taraftaki ayna arkayı daha geniş açıdan görme ve özellikle sağ arka kör noktayı daha iyi izleme imkanını sağlar.
Soğuk havada arabamız niçin zor çalışıyor?
Ülkemizin her tarafında olmasa bile kışın çok soğuk geçtiği yerlerde, özellikle sabahları soğuk havada, arabaların motorunu çalıştırabilmek sorun olur. Bu sorunun temel üç nedeni vardır.
Benzin de diğer sıvılar gibi soğuk havada daha az buharlaşır. Bu durumda, buji ateşlediğinde tutuşması da zor olur. Motor yağı soğuk havada kalınlaşır. Buna örnek olarak reçeli gösterebiliriz. Sıcak havada daha akıcı olan reçel, buz dolabına konulup çıkartıldığında kavanozdan daha zor akar. Böylece anahtarı çevirdiğinizde motorunuz, döner kısımlarının olduğu yataklarda kalınlaşmış yağın direnci ile karşılaşır.
Soğuk havalarda akü de sorun çıkartır. Esasında akla şu soru gelebilir. Cep radyonuzun pillerinin ömrünü uzatmak için buz dolabında saklanılması tavsiye edilir, yani soğuk ortam pil için iyidir. Öyleyse bir çeşit pil olan akü soğuk havada doğru dürüst niçin çalışmaz?
Araba aküsünden elektrik elde edilmesi de diğer pillerde olduğu gibi kimyasal bir reaksiyondur. Ancak soğuk havada bu reaksiyon yavaşlar ve marş motorunuza gerekenden daha az güçte elektrik gelir. Bu da motorun ilk hareketi için gerekenden daha yavaş dönmesine neden olur.