Bir başka CHP'li gazeteci bir dostum ile yemek yedik. "Biliyor musun hile var.
Sahte oy torbaları yükleniyor, merkeze gönderirken" dedi. Yahu her sandıkta CHP'nin de temsilcisi var. Her CHP'li sandık üyesi atmaca gibi oyları sayıyor tek tek. Sonuçlar zabıt tutularak imzalanıyor ve YSK'ya gönderiliyor. Her sandıktaki CHP'li üye ayrıca partisinin Ankara'daki Genel Merkezi'ne de gönderiyor sonucu... Tüm sandıklardaki oylar CHP Genel Merkez'inde kurulan Seçim Üssü'nde de bilgisayarlara GİRİLİYOR tek tek. Referandumdan önce CHP Genel Başkan vekili Özgür Özel CNNTürk'e çıkıyor "Oylar çalınacakmış, bilmem ne. Hele hele bir sürü YALANLAR... Biz CHP olarak bütün sandıklarda örgütlendik.
SEÇSİS denilen sistemde HERHANGİ bir HIRSIZLIĞA İMKAN YOK. Bir tane oyu çaldırmayacak bir organizasyon içindeyiz" diyor. Bravo vallahi Özgür Bey... "NOKTA"yı siz koydunuz. "Böyle bir hile yapacak olanın enayi olması lazım" dedim dostuma sustu. Bir başka CHP'li meslektaşım, Google'dan bir gazete sayfasını gösteriyor bana... 1955'te seçimlerde sandığa gömülen CHP'nin itirazı manşetlere taşınmış. "Seçimler iptal edilsin" diye taa 1955'te de bağırıyor, ortalığı yıkıyor CHP...
CHP'li meslektaşım gülerek "Biz bunu hep yapıyoruz" dedi. Gülümsedim ve bu defa ben sustum... 1955 neyse, 2017 CHP'si de aynı...
Dünya hızla değişiyor, CHP ANTİKA değeri kazanmak için kendini yırtıyor. "Avrupa Güvenlik İşbirliği Teşkilatı" AGİT diye bir şey çıktı başımıza bir de. Referandum ile ilgili aleyhte rapor hazırlıyor. Bakıyorum o cümlelere, aynını CHP de kullanıyor. O AGİT roportörü gözlemcilerden Hunko referandum öncesinde "Hayır" kampanyası önünde mutluluktan uçarak ve PKK bayrakları önünde kendinden geçerek poz veriyor. Bir bakıyorsun, Danimarkalı AGİT üyesinin de PKK'lılarla zafer işaretleri yaparken çektirdiği fotoğraflar ortalığa saçılıyor. Almanya bu AGİT raporu üzerinde başlıyor tepinmeye. Alman Hükümet sözcüsü yardımcısı Ulrike hanım, işi gücü bırakıyor, Türkiye'nin referandumu ile ilgili basın toplantısı düzenliyor. "Vay efendim AGİT raporunu endişeyle dikkate alıyoruz. Türkiye'nin bu konuda nasıl davranacağını dikkatle izleyeceğiz" diyor. Bak sen!.. 7000 kişinin katili darbeci SİSİ'yi ilk bağrına basan Almanya bizi dikkatle izleyecekmiş... Bir Türk gazeteci "Ama gözlemciler PKK'lı" diyor. Ulrike "PKK terör örgütüdür. Biz de mücadele ediyoruz" diyerek geveliyor. "Gözlemciler KANLI KATİL PKK hayranı PKK...Hani senin de TERÖRİST dediğin PKK var ya işte o" Yok, Ulrike saz çalıyor, "Uluslararası gözlemcilerin raporlarını ciddiye alıyoruz" diyor başka bir şey demiyor.
Uluslararası gözlemciymiş, önemliymiş, sevsinler seni Ulrike... Ortada Uluslararası bir komplo var. İngiliz yazar Patrick köşesinde "Şu anda referandum hile tartışmaları nedeniyle Türkiye düşmanları için en VERİMLİ ortam oluştu" diyerek avuç ovuşturuyor, bir tek "Oh oh" demiyor. Bizi KONTROL altında tutmak istiyorlar. GÜÇLÜ liderlerle yönetilmemizi istemiyorlar. Nitekim NewYork Times dün NATO'yu müdahale etmeye, darbe yapmaya çağırıyor. "NATO Türkiye'yi KONTROL altına almak için elinden geleni yapmalı, referandum Erdoğan'ın GÜÇLÜ BAŞKANLIĞA geçme çabasının başarıya ulaştığını gösteriyor" diye anırıyor. İtiraflara bakar mısınız? "GÜÇLÜ BAŞKANLIK" olmamalıymış. NATO, bizi KONTROL altına almalı, müdahale etmeliymiş. Yani NATO'nun bir darbe kurumu olduğunu neredeyse açık açık yazarak, "Ne duruyorsun hadi" diyor.
Trump'ın Erdoğan'ı arayarak tebrik etmesine öfkelenmiş, "Şok olduk" diyecek kadar aptallaşıyor. Amerikan başkanları resmi sonuç açıklanmadan hiçbir ülkeyi aramaz.
Ancak Trump resmi açıklamayı beklemeden teamülleri yıkıyor ve arıyor. Çünkü ortada kuyruğunda AB olan Almanya merkezli, küresel baronlara kadar uzanan uluslararası bir KUMPAS var. Bizi PKK'lı gözlemciler göndererek terörist FİTNESİYLE birbirimize kırdırmak istiyorlar. Maalesef CHP de Alman vagona biniyor. Biz hepimiz "BİZ" olalım, hiçbir provokasyona gelmeyelim. KONTROL altına alamadıkları GÜÇLÜ Devletimiz ne diyorsa o...