Ortalık karışık. Gerçekten çok karışık... Bilgi kirliliği tavan yapmış durumda. Her kafadan bir ses çıkıyor. Kim ne diyor, anlamakta zorlanıyorum. Çok sevdiğim bir dostum koşuşturma arasında karşıma dikildi.
"Hatırlıyor musun, 2 hafta önce tehlikenin yaklaştığını söyledin..." dedi. Beni takip edenler bilir ki son yazılarımda sık sık "Bir olalım. Bütün olalım. Kimsenin bir yere gittiği, tehlikenin geçtiği yok. Herkes kapının hemen önünde..." diye yazdım...
Benim için hiç sürpriz değildi. Başka kaynaklardan da TEMMUZ'un sıkıntılı geçeceği söylenmişti. Tabii her şeyi yazamıyorsunuz.
Bazen sadece işaret vermek durumunda kalıyorsunuz.
Neyse konuya geçelim...
Olaya girelim.
Büyük kumpaslardan biri olan İzmir CASUSLUK DAVASI tersine döndü ve iki AMİRAL için zor günler başladı. Tümamiral Mustafa Zeki Uğurlu ve Tuğamiral Ali Suat Aktürk'e yakalama kararı çıktı. Bu bir MİLATTI.
Arkasının geleceği herkesin bildiği bir SIR 'dı. Düğmeye bu noktada basıldı.
Öncelikle şunu bilmemiz gerekiyor.
Paralel Yapı'nın ordunun içinde dal budak saldığı doğru. Ama bu darbe girişimi kesinlikle ve kesinlikle Paralel Yapı'nın tek başına kalkıştığı bir durum değil. Eğer olayı böyle görürsek büyük yanılgı içine düşeriz. Olan biteni anlamakta zorlanırız.
İsimlere girmeyi sevmediğimi bilirsiniz! Çünkü bu sistemde kişilerin hiçbir önemi yoktur. Gördünüz işte, Erdoğan'ın YAVERLERİ bile malum yapının üyesi çıktı.
Bilen biliyordu!
Devam edelim...
Genelkurmay Başkanı Org. Hulusi Akar birlikte çalıştığı ekibini seçiyor.
Özel kaleminden emir subayına kadar herkes malum yapının içinde...
Burada sorular başlıyor! Koskoca orduda güvenilecek insan nasıl bulunamıyor! Genelkurmay'daki trafik haliyle bu isimler tarafından gerekli yerlerle paylaşılıyor. Bu da SIR değil! Ama bir şey yapılmadığı da gerçek. Devlet malum yapıyla mücadele ediyor ama en tepelerin yanında bu isimler var.
Sizce garip değil mi!
İnanın isimlere girmek istemiyorum. Çünkü anlaşılması çok ama çok zor olaylar var! Ne hikmetse adam seçmeyi bilmiyoruz. Hem de hiç!
Dahası var!
Türkiye genelinde bunca birlik harekat için ayağa kalkmışken karargaha nasıl bilgi akmıyor?
Kim engelliyor? Emir subayı mı?
Özel kalem mi? Olabilir! Ama bunlar niye var ki! Neden bunlarla çalışılıyor!
Devam... Yer değiştiren bunca asker var! Soru soran yok! Ki kendi içindeki işleyişler anında karargaha düşer! Bilgi verilir.
Gelelim asıl meseleye...
Eğer ordu darbe yapacaksa önce PARAYI bulmak zorunda.
İstanbul sermayesi ve televizyonları DARBENİN KARŞISINDA durdu.
En azından öyle göründü. Gece yarısı da olsa kalkışma atlatılmış da olsa CNN'e bir grup asker girdi! Bu da garipti! İstanbul sermayesi DARBENİN içinde değildi. Olsaydı şimdi onlarca işadamı tutuklanırdı. Görmedik.
Ama para işini birilerinin çözmesi gerekiyordu! Kimdi bunlar?
Kaç kez yazdım, söyledim hatırlamıyorum. Türkiye içindeki her önemli olayın kaynağı DIŞARISIDIR!
Bazıları şimdi görmüştür sanırım...
Bu darbe davulla zurnayla geldi!
Brüksel'i basıp ortalığı kan gölüne çeviren CIA, aynısını gelip İstanbul Atatürk Havalimanı'nda yapmadı mı?
Nice'yi kamyonla cehenneme çeviren CIA, aynısını terör örgütü üzerinden Ankara'da ve Güneydoğu'da yapmadı mı!
Yaptı. Peki neden?
İşte önemli yer burası!
Biraz geri gidelim. Suriye'de uçağımız düşürüldü. Esad'ın haberi bile yoktu uçağın düştüğünden. Amaç bizi Suriye'ye çekmekti. Girseydik arkamızda kimse olmayacaktı. Büyük çöküş başlayacaktı. Altında kimin kalacağı belli olmayacaktı.
Aradan zaman geçti, bu kez ters operasyonla RUS UÇAĞI vuruldu.
Amaç yine aynıydı. Bölgeden ve dostlardan uzaklaştırılmak isteniyorduk.
Sınır ötesi bir harekatta özellikle İÇERİDEN vurulacaktık.
İkincisinde hesap tutar gibi oldu.
Ruslar sırtını döndü. Büyük planda Rusya 50-60 milyonluk butik güç olarak düşünülüyordu. Çin'in de Ortadoğu ve Afrika'dan uzak tutulması isteniyordu.
CIA ya da Pentagon bizim rejimimizle ilgilenmez. Kimin yönettiği umurlarında bile değildir. "DIŞ POLİTİKADA ONLARLA BİRLİKTE MİYİZ
DEĞİL MİYİZ"e bakarlardı. Biz ayrıldık. Kendi haklı gerekçelerimizle ayrı düştük. Masada çözemedik. İkna olmadılar. Ankara da geri adım atmadı.
"Önce Türkiye" dedi.
En son Muhammed Ali'nin cenazesinde bunu birebir yaşadık.
Hiçbir AMERİKALI yetkili gelip Türkiye Cumhurbaşkanı'nı karşılamadı.
Sabah indiğimiz Amerika'dan akşam ayrılmak zorunda kaldık. İlişkiler kopmuştu. Onarmak da kolay değildi.
Tablo böyleydi! Ankara eski Ankara değildi, söylenileni yapmıyordu.
Amerika İSLAM'ı yücelten bir lider istemiyordu. SİSİ bunun için getirilmişti. CIA 'ya, yani oyunu kuranlara göre, SİYASAL İSLAM aynı zamanda terörün de kaynağıydı. Bu nedenle MİT TIR'ları durduruldu. Bu oyuna malzeme bulmak için kumpas kuruldu.
Daha önce DARBE SENARYOSU denilen ne varsa hepsini 15 TEMMUZ'da gördük. Uçaklardan helikopterlerden atılan bombalarla gördük! Şehit edilen insanlarla gördük!
Tankların saçtığı dehşetle gördük!
Paralel Yapı'ya girmiyorum. Çünkü oyunu kuranlara bir KÖTÜ ÇOCUK lazımdı! Şimdi bütün kötülüklerin anası bunlar. Ama gerçek böyle değil. Orduda sayıları fazla. Biliyorum. Zaten bilmeyen yok. Fakat DIŞARISI yani BÜYÜK DENGE izin vermeden hiçbir asker darbeye kalkamaz. 1960'ı, 1971'i, 1980'i kim yaptı! Dün de bugün de kullanacak adam bulurlardı.
AKILLI OLALIM...
İslam'ı yücelten bir Ankara istemeyen Amerika, NATO üzerinden hem Paralel Yapı'yı hem Erdoğan'ı tasfiye etmek istiyordu... Paralel CANLI BOMBA olarak kullanılıyordu.
Ordu da peş peşe gelen fırtınalarla eridi. Erozyona uğradı. Kimse gidip artık asker olmak istemiyordu. Bu noktaya geldik. Oysa Amerikalılar en güçlü ve vazgeçilmezimiz olarak Silahlı Kuvvetler'i görürdü. Ama son saldırıdan onlar da nasibini aldı. Hem Erdoğan hem de milletle yan yana getirdiği ORDU, kimse söylemese de, NATO'nun hedefiydi!
Umutsuz olmak istemem. Değilim de... Ama DIŞ POLİTİKADA bu adamlarla ortak bir yol bulamazsak saldırılar artacak. Bu işlere kalkışacak çok isim var. Liste verecek değilim.
Dünya üzerindeki yerimizi BAĞIMSIZ olarak belirlemeye kalktığımız anda gelirler... Geliyorlar da...
Erdoğan gibi bir liderle daha önce hiç çalışmadılar. Alışık değiller. Bir DENGENİN içinde olmakta büyük fayda var. Son olayda el uzattığımız DOSTLARIMIZIN yanımızda olmadığını da gördük. Olamazlardı da...
Hep böyleydi zaten! Hep yalnızdık.
Şimdi de öyleyiz. Bir MİLLET bir ERDOĞAN var!
Bir NATO operasyonuyla karşı karşıyayız... Belki de John Kerry'nin dediği gibi NATO'DAN ATACAKLAR!
Ankara, Amerika'nın özellikle KÜRT MESELESİNDE kurduğu oyunu istemedi! Haklı olarak sınırların değişmesinde rol almak istedi.
Ortadoğu'yu biz olmadan çözemiyorlar.
Bu nedenle önce bizi ÇÖZMEK istiyorlar...
Hiç olmadığı kadar kenetlenmeliyiz...
Meydanları boş bırakmamalıyız...
Unutmayın! Başka dostumuz yok.
NOT 1: Askeri Liseler ve Harp Okulları bile işin içindeyken, olan biteni KÜÇÜK BİR GRUBUN KALKIŞMASI olarak görmeyin! Benden söylemesi!
NOT 2: Eğer ikinci dalga gelecekse, orada rol alacaklar da belli! Nasıl birinci dalga bizi şaşırtmadıysa ikincisi de şaşırtamaz.
NOT 3: Fırsattan istifade içeride Avrupa'ya yakın güçler, tasfiye için düğmeye asılmış durumda. Bu, ikinci saldırıyı hızlandırmaktan başka işe yaramaz...