Hasan Basri Yalçın

HASAN BASRİ YALÇIN

Tarihi 23 Şubat 2017

İran’ın hiç de zekice olmayan tarzı

Türkiye ile İran arasında birkaç gündür süren bir diplomatik gerilim var. Bu gerilim yeni değil. 2012 yılından bu yana devam eden bir olgu. Zaman zaman üstü örtük şekilde yürüyor. Zaman zaman daha açık bir biçimde karşımıza çıkıyor. Bu durum çok da şaşırtıcı değil. Zira İran ve Türkiye Suriye iç savaşının iki farklı tarafını oluşturdular.
Türkiye demokratikleşmeyi desteklerken İran mezhep taassubuna sımsıkı yapıştı.
İran'ın mezhepçi bir dış politika izlediği hep konuşulmuştur.
Son dönem Suriye iç savaşında bu durum çok daha net bir biçimde ortaya çıktı. Fakat aslında yine hepimiz biliyoruz ki İran için mezhepçilik bir hedef değil araç. Bölgesel güç mücadelesinde sık sık kullandığı bir mekanizma.
Bu uğurda Ortadoğu'nun her yerinde çeşitli gruplara örtülü veya açıktan destek veriyor. Lübnan Hizbullah'ından İran'daki Haşti Şabi grubuna, Esed rejiminden Yemen'deki Husilere kadar farklı grupların arkasında hep İran var. Nerede bir iç savaş varsa İran orada. Nerede Müslümanlar birbirini kırıyorsa İran ilk safta.
Hiçbir şey kazandığı da yok. On altıncı yüzyıldan bu yana takip ettiği bu siyaset kendini de adam etmedi. Suriye'de yaptıkları da onu kurtarmaya yetmeyecek.
Suriye'de İran'ın sözüm ona pek bir başarılı olduğu söyleniyor. Görüntüye aldanmayın. İran bu tür kör dövüşlerinde kendisini de eritmeye devam ediyor.
Hatırlayın. Aslında İran Suriye iç savaşını kaybetmenin eşiğine gelmişti.
Esed'in Suriye'deki kontrolü yüzde yirmiye kadar inmişti. Suriye'de resmi ters çeviren İran'ın sahada ve masadaki üstün başarısı falan değildi.
Aksine İran kaybedince Amerika Rusya'nın sahaya girmesine müsaade etti.
Ve resim Rusya girdikten sonra tersine döndü. Tüm bu süre zarfında aslında İran Suriye savaşının kazanan tarafı gibi görünmesine karşın bağımsız bir aktör olmaktan çıktı. Kazanan İran değil Rusya oldu.
İran karada savaşmasına rağmen kontrol ve komuta Rusya'da kaldı. Ve İran küçük ortak konumuna düştükçe etkisizleşti.
Zaman zaman Rusya 'yı rahatsız ederek bazı tavizler elde etse de genel olarak Rusya'nın kontrolünden çıkabilecek gibi görünmüyor. Halep'in boşaltılması sırasında İran oyunbozanlık edince Rusya İran'ı açık bir şekilde tehdit etti ve hizaya getirdi.
Hele bugünlerde İran için durum daha da kötüleşebilir. Obama döneminde kendine çok geniş alan bulan İran yeni dönemde bunların hepsini kaybedecek gibi duruyor.
Bu savaşlarda verdiği onca kayba ve harcadığı onca paraya rağmen bu işten çırak çıkma ihtimali çok yüksek. Hem Rusya İran'ı kontrolü altında tutuyor hem Amerika sertleşiyor.
Çok başarılı denilen İran diplomasisi ne yapıyor. Türkiye ile atışıyor. Hiç de akıllıca değil. Zira hatırlamakta fayda var. Tüm dünya İran'ın tepesine binmişken Türkiye nükleer konusunda Brezilya ile beraber İran'ı ipten almıştı. İran bunu görmezden gelmekte ısrarcı...
Türkiye ile de kapışmaktan kaçınmıyor.
Türkiye ile işbirliğinden elde edebileceği kazancı göremiyor.
Bu bakımdan İran'ın çok da öyle anlatıldığı gibi zekice ve uzun vadeli manevralar yapmadığı çoğunlukla gereksiz tepkiler verdiği de ortaya çıkar.
Trump İran ile arayı germek isterken İran balistik füze denemesi yapmaya kalkıyor. Ateşe körükle gitmek işte tam da budur.
Nükleer anlaşmayı iptal etmek isteyen veya iptal edemese de ambargoyu ve diğer mekanizmaları tekrar devreye sokmak isteyen Trump'a fırsat veriyor. Bu da çok akıllıca değil.
Demek ki İran diplomasisi hiç de şeytani bir zekâya dayanmıyor.
Bu ifadenin bence sadece bir tarafı doğru. Zekâ kısmı abartı.
İran da bütün devletler gibi hata yapıyor ve hatta belki daha da fazla yapıyor. Hatada ısrar ederse Türkiye ile gerginliğe devam edecektir. Halbuki çok yakın dönemde çok ihtiyacı olacak Türkiye'ye.