Dünyanın en büyük istihbarat örgütlerinin örnek aldığı Teşkilat-ı Mahsusa, Cumhuriyet'in ilanını takip eden yıllarda, yenileşme veya modernleşme adı altında önce Alman istihbarat teşkilatının ellerine terk edilmişti. Ardından da ilerleyen yıllarda diğer yabancı istihbarat örgütlerinin önüne yem olarak atıldı.
Önceleri MAH dendi. Ardından da MİT ismi verildi. Fakat ne yazık ki Teşkilat-ı Mahsusa'nın ruhu verilemedi...
Bir devlet eğer dünyada söz sahibi olmak istiyorsa, öncelikle istihbarat teşkilatına çeki düzen vermek zorunda olduğu gerçeği önümüzde duruyor.
Unutmayalım ki dünyanın en eski mesleklerinden biri de istihbarattır. Bu yazı dizisi bir ülke için istihbaratın ne denli önemli olduğunun altını çizmek için de hazırlandı. İşte istihbaratımızın Teşkilat-ı Mahsusa'dan sonraki öyküsü;
MAH'TAN MİT'E
İkinci Dünya Savaşı'nın sonlarında, 'milli' istihbarattaki Alman egemenliği yerini Amerikan egemenliğine bırakır.
Türkiye'nin Amerikan yeni-sömürgesi olmasına paralel olarak, MAH (ve sonra MİT) bir CIA şubesine dönüştürüldü. CIA, MAH'ı yeni baştan organize etti. CIA, MAH'ı yeniden organize etme işine 'kendi kadrolarını' yetiştirerek başlamıştır. 6 kişilik bir ekip ABD'ye eğitime götürülmüş ve MİT'in diğer kadroları da bu 6 kişi tarafından eğitilmiştir. MAH'ın başına Bu 6 kişilik ekipten Behçet Türkmen 1953'te, daha sonra da Fuat Doğu MİT'in başına getirilmiştir.
MAH'ın bu dönemde "CIA'nın bir şubesi" haline dönüştürülmesi bir benzetme değildir. Fiili bir gerçektir. O kadar ki, güya Türkiye adına(!) istihbarat yapmakla görevli istihbaratçıların maaşlarını dahi CIA ödemektedir. (İstanbul'da MAH elemanlarının maaşları zarf içinde ABD Konsolosluğu'nca ödenmiştir). Türkiye'yi yönetenler, MİT'in başındakiler zaman zaman bu gerçeği itiraf etmişlerdir. Bu durum sonraki yıllarda da değişmeden sürüp gelmiştir. 6 Temmuz 1965'te çıkarılan bir yasayla MAH, Milli İstihbarat Teşkilatı'na kısacası MİT'e dönüştürüldü.
Bu dönemini ise, 1977'de CIA ajanlığı suçlamasıyla (tutuklanan ve kaldığı askeri hapishanede intihar eden!) tasfiye edilen MİT İstihbarat Başkan Yardımcısı Sabahattin Savaşman anlatıyor: "Teşkilatın kullandığı bütün teknik malzemeler CIA tarafından temin edilmiştir. Birçok personel Amerikalılar tarafından yurtdışındaki kurslarda eğitilmiş, teşkilat binası CIA tarafından kurulmuş, eğitmenleri CIA sağlamıştır.(...) Personel yıllardan beri CIA gibi çalışmakta, Amerikan Servisi hesabına görev almakta, yurtiçi ve yurtdışındaki operasyonlarda ücret kabul etmektedir."
CIA ajanı Philip Agea "CIA Günlerim" adlı kitabında CIA'nın MİT aracılığıyla Türkiye'de nasıl bir faaliyet yürüttüğünü gayet açık anlatıyor: "... CIA uzun yıllardan beri Türk Milli İstihbarat Teşkilatı ile çok yoğun bir işbirliği içindedir. Bu örgütün eğitimi ve donatılmasını CIA sağlar. CIA'nın Türkiye'deki görevi, 'Doğu Bloku ülkelerinin misyon ve operasyonlarını' kontrol etmek... ABD çıkarları için tehlikeli hale gelmelerini önlemektir."
CIA ALTIMIZI OYMUŞ
Daily Telegraph Gazetesi 21 Ocak 1972 tarihli nüshasında CIA'nın marifetlerini sıralarken, 27 Mayıs ve 12 Mart darbelerine de yer veriyordu. "Ordunun girişiminden hemen sonra (12 Mart 1971) Demirel hükümetinin zorunlu istifasında CIA ajanlarının eylemli katkıları..." diye yazıyordu gazete.
Darbe eski Dışişleri Bakanı İ. Sabri Çağlayangil'e göre CIA'nın eseriydi. "Meğer CIA altımızı oymuş" diyordu bir özel sohbetinde Çağlayangil, ardından şunları ekliyordu: "İsmail Cem bana, 'Darbenin içinde Amerika parmağı var mı?' diye sormuştu. Verdiğim cevapta, Economist dergisinin 'blue report' adlı az sayıda basılan özel ekinde CIA'nın darbe yaptığı ülkelerin bir listesinin yayımlandığını, 27 Mayıs ve 12 Mart'ı da CIA darbeleri arasında gösterdiğini söyledim."
Aslında darbenin birkaç ay öncesinde görüştüğü İran Şah'ı, Çağlayangil'e, "Birkaç ay içinde ordu Türkiye'de darbe yapacak"demişti. Peki Şah bu bilgiyi nereden almıştı?
EMEL SAYIN, EVREN İLİŞKİSİ DEDİKODU
MİT'İN DIŞ OPERASYONLARI
GAZETECİLERDEN MİT MÜŞTEŞARLIĞI İÇİN BAŞBAKAN'A İSİM
ZARFIN YORUMU
ZİRVEDE 'DERİN' DAYANIŞMA