Taraf'ın haberine göre Özel yetkili Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekilliğince bazı faili meçhul cinayetlere ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında dokuz sayfalık ifade veren Sedat Peker, "PKK'ya yardım eden işadamlarına ve mafya üyelerine yönelik bir liste olduğu ve listedeki bazı şahısların öldürüldüğünü herkes konuşuyordu. Şunu açıkça söyleyeyim o dönemde devlet kesinlikle yoktu. Devlet adına yetki kullanan bazı kişilerin yaptıkları da devlet göreviyle bağdaşan bir tarafı yoktu" dedi. Peker, devlet görevlilerinin Diyarbakırlı ünlü işadamı Halis Toprak'ın öldürülmesi için Yakup Kürşat Yılmaz'a teklif götürdüğünü anlattı.
Jandarma eşliğinde Ankara Adalet Sarayı'na getirilen Peker, avukatı Yusuf Utku Tekayak ile soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı Hakan Yüksel'e yaklaşık 4,5 saat ifade verdi. Başka bir suç nedeniyle halen Silivri 1 L Tipi Cezaevi'nde hükümlü olarak bulunan Peker, ifadesinin alınmasının ardından adliyeden götürüldü. Peker'in, ifadesinde, ''kamuoyunda, faili meçhul olarak geçen hiçbir cinayetle veya bu cinayetleri işlediği iddia edilen grupla ilgi ve alakasının bulunmadığını'' savunarak, ''Bu cinayetlerin yoğun olarak gerçekleştirildiği 1993 sonu ve 1996 yılları arasında ben 22 yaşında bıçkın bir delikanlıydım ve çoğu kez bu bıçkınlığım ve aksiyon yaşamım dolayısıyla cezaevine girip girip çıkıyordum" dediği öğrenildi.
MİT'çi Tarık Ümit olayı
Taraf'ın ulaştığı Peker'in dokuz sayfalık ifadesinde önemli itiraflar yer aldı. O itiraflar şöyle: "Tarık Ümit'in kaçırılmasından sonra Veli Küçük Paşa ile görüştüm. Küçük bana, 'Korkut'la görüşürsen söyle, Tarık'ın sakın ola kılına zarar vermesinler. O dönemde Eymür ve Veli Paşa'nın arası iyiydi. Eymür'ün ricası üzerine Veli Küçük, o dönem Tarık Ümit'in bulunması yönünde çalışmalar yaptığına şahit oldum. O dönemde edindiğim bilgilerde Mehmet Eymür ve Mehmet Ağar'ın arasının açık olduğu, Korkut Eken'in Mehmet Ağar'ın yanında görevli olduğunu, Tarık Ümit'in MİT adına çalıştığını, polis yetkililerince kaçırılması üzerine Eymür'ün Eken ve Ağar'la da arasının açık olması nedeniyle Veli Küçük'e rica ettiğini biliyorum. Ergenekon tapelerinde de geçtiği üzere Veli Küçük Paşa bana Korkut Eken ve arkadaşlarına kesinlikle güvenme çünkü bunlar Tarık'ın da arkadaşlarıydı bak ne oldu diye söyledi. Tarık Ümit her ne kadar cesedi bulunmasa da kesin olarak öldürüldü. Tarık Ümit'le Hasan Türel'in işyerinde karşılaşmıştık. Çok etkili bir insandı. Uzun bir paltosu vardı ve altında UZİ ile dolaşıyordu. İsimlerini hatırlamamakla birlikte o dönem İstanbul'da iki tane İranlı uyuşturucu kaçakçısı Yeşil tarafından, buna misilleme olarak da Tarık Ümit'in kaçırıldığını biliyordum... Devletin üst kademesinde görevli insanların çekişmesi alt kademede insanların birbirlerini öldürmesine kadar vardı. Bir nevi filler tepişti çimler ezildi. Tarık Ümit de ezilen çimlerden biriydi...
Ömer Lütfü Topal cinayeti
Şunu özellikle söylemek istiyorum. Kemal Yazıcıoğlu'nun İstanbul Emniyet Müdürlüğü yaptığı dönemde kimsenin can güvenliği yoktu. Çünkü o dönemde polis olduklarını öne süren kişiler tarafından gözaltına alınanların cesetleri bulunuyordu. Devlet adına çalıştıklarını söyleyenler insanlardan haraç alıyordu. Bu işlerin Milli Güvenlik Kurulu kararıyla yapıldığı söyleniyordu. Yazıcıoğlu döneminde Ömer Lütfü Topal cinayeti işlendi. Bu cinayeti bazı polis memurlarının gerçekleştirdiğine dair Emniyette itiraflarda bulunduğu konuşuluyordu. Hata gözaltına alınan bazı özel harekatçıların 'Ömer Lütfü Topal cinayetinin hesabını soruyorsanız Behçet Cantürk, Savaş Buldan ve diğer cinayetlerden de hesap sorun' diye tehdit içerikli cümleler söylemişler... PKK'ya yardım eden işadamlarına ve mafya üyelerine yönelik bir liste olduğu ve listedeki bazı şahısların öldürüldüğünü herkes konuşuyordu. Şunu açıkça söyleyeyim o dönemde devlet kesinlikle yoktu. Devlet adına yetki kullanan bazı kişilerin yaptıkları da devlet göreviyle bağdaşan bir tarafı yoktu.
Hanefi Avcı itirafçı getirdi
İstanbul Emniyet İstihbarat Şube Müdürü Hanefi Avcı, Diyarbakır'daki itirafçılardan Süleyman Öger, Hidayet Bozyiğit, İbrahim Babat, Hüseyin Tilki gibi kişileri İstanbul'a getirmiş. İstihbarat Şube'de görevli 'Pala' lakaplı başkomiser tarafından bana emanet edilmişti. Bu konuyla ilgili Ergenekon soruşturmasına bakan Savcı Cihan Kansız'a ifade verdim. Bana teslim edilen itirafçıların birçoğu benim yargılandığım dosyalarda da sanık olarak yargılandılar. Bu kişiler bana emanet edildikten sonra Adanalı işadamı Mehmet Kurt'tan çok büyük paralar aldılar. Ayrıca bu sanıklar tarafından bana söylenen Dev-Sol Bedri Yağan grubuna yapılan operasyonlarda 'temizlik' diye nitelendirilen eylemlerde bu itirafçıların görevlendirildiğini, kalan sağları en son bunların öldürdüğünü kendilerinden dinlemiştim.
Halis Toprak'ı öldürmek istediler
Yakup Kürşat Yılmaz bir gün bana Halis Toprak isimli Diyarbakır Liceli olan işadamının öldürülmesi için devlette görevli bazı kişilerin teklifte bulunduğunu, bunu kendisinin reddettiğini, bu ret olayını söyledikten sonra açık cezaevinde yatarken birkaç gün içinde Diyarbakır Kapalı Cezaevi'ne çıktığını, bu yüzden dolayı firar etmek zorunda kaldığını anlatmıştı. Kendi isteklerini yapmayan insanları bu şekilde sıkıntıya sokuyorlardı."
Korkut Eken, Yeşil'le aramızı bozmak istedi
Ergenekon iddianamesinde o dönem işlenen faili meçhullerle ilgili bazı iş adamlarının öldürülmek korkusuyla Korkut Eken'e para verdiğini anlattığı telefon görüşmelerini kabul ettiğini söyleyen Peker, Korkut Eken'in Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım ile kendisini bir birine düşürmek için komplo kurduğunu söyledi. Peker, durumu şöyle anlattı: "Bugüne kadar savcılıkta ve kollukta verdiğim ifadelerde basına verdiğim röportajlarda Yeşil ile benim aramı bozmak isteyen bizi birbirimize düşürmek isteyen devlet görevlilerinden bahsetmiştim. Ancak isim vermemiştim. Aramızı bozmak isteyen Korkut Eken'dir."
Jandarma eşliğinde Ankara Adalet Sarayı'na getirilen Peker, avukatı Yusuf Utku Tekayak ile soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı Hakan Yüksel'e yaklaşık 4,5 saat ifade verdi. Başka bir suç nedeniyle halen Silivri 1 L Tipi Cezaevi'nde hükümlü olarak bulunan Peker, ifadesinin alınmasının ardından adliyeden götürüldü. Peker'in, ifadesinde, ''kamuoyunda, faili meçhul olarak geçen hiçbir cinayetle veya bu cinayetleri işlediği iddia edilen grupla ilgi ve alakasının bulunmadığını'' savunarak, ''Bu cinayetlerin yoğun olarak gerçekleştirildiği 1993 sonu ve 1996 yılları arasında ben 22 yaşında bıçkın bir delikanlıydım ve çoğu kez bu bıçkınlığım ve aksiyon yaşamım dolayısıyla cezaevine girip girip çıkıyordum" dediği öğrenildi.
MİT'çi Tarık Ümit olayı
Taraf'ın ulaştığı Peker'in dokuz sayfalık ifadesinde önemli itiraflar yer aldı. O itiraflar şöyle: "Tarık Ümit'in kaçırılmasından sonra Veli Küçük Paşa ile görüştüm. Küçük bana, 'Korkut'la görüşürsen söyle, Tarık'ın sakın ola kılına zarar vermesinler. O dönemde Eymür ve Veli Paşa'nın arası iyiydi. Eymür'ün ricası üzerine Veli Küçük, o dönem Tarık Ümit'in bulunması yönünde çalışmalar yaptığına şahit oldum. O dönemde edindiğim bilgilerde Mehmet Eymür ve Mehmet Ağar'ın arasının açık olduğu, Korkut Eken'in Mehmet Ağar'ın yanında görevli olduğunu, Tarık Ümit'in MİT adına çalıştığını, polis yetkililerince kaçırılması üzerine Eymür'ün Eken ve Ağar'la da arasının açık olması nedeniyle Veli Küçük'e rica ettiğini biliyorum. Ergenekon tapelerinde de geçtiği üzere Veli Küçük Paşa bana Korkut Eken ve arkadaşlarına kesinlikle güvenme çünkü bunlar Tarık'ın da arkadaşlarıydı bak ne oldu diye söyledi. Tarık Ümit her ne kadar cesedi bulunmasa da kesin olarak öldürüldü. Tarık Ümit'le Hasan Türel'in işyerinde karşılaşmıştık. Çok etkili bir insandı. Uzun bir paltosu vardı ve altında UZİ ile dolaşıyordu. İsimlerini hatırlamamakla birlikte o dönem İstanbul'da iki tane İranlı uyuşturucu kaçakçısı Yeşil tarafından, buna misilleme olarak da Tarık Ümit'in kaçırıldığını biliyordum... Devletin üst kademesinde görevli insanların çekişmesi alt kademede insanların birbirlerini öldürmesine kadar vardı. Bir nevi filler tepişti çimler ezildi. Tarık Ümit de ezilen çimlerden biriydi...
Ömer Lütfü Topal cinayeti
Şunu özellikle söylemek istiyorum. Kemal Yazıcıoğlu'nun İstanbul Emniyet Müdürlüğü yaptığı dönemde kimsenin can güvenliği yoktu. Çünkü o dönemde polis olduklarını öne süren kişiler tarafından gözaltına alınanların cesetleri bulunuyordu. Devlet adına çalıştıklarını söyleyenler insanlardan haraç alıyordu. Bu işlerin Milli Güvenlik Kurulu kararıyla yapıldığı söyleniyordu. Yazıcıoğlu döneminde Ömer Lütfü Topal cinayeti işlendi. Bu cinayeti bazı polis memurlarının gerçekleştirdiğine dair Emniyette itiraflarda bulunduğu konuşuluyordu. Hata gözaltına alınan bazı özel harekatçıların 'Ömer Lütfü Topal cinayetinin hesabını soruyorsanız Behçet Cantürk, Savaş Buldan ve diğer cinayetlerden de hesap sorun' diye tehdit içerikli cümleler söylemişler... PKK'ya yardım eden işadamlarına ve mafya üyelerine yönelik bir liste olduğu ve listedeki bazı şahısların öldürüldüğünü herkes konuşuyordu. Şunu açıkça söyleyeyim o dönemde devlet kesinlikle yoktu. Devlet adına yetki kullanan bazı kişilerin yaptıkları da devlet göreviyle bağdaşan bir tarafı yoktu.
Hanefi Avcı itirafçı getirdi
İstanbul Emniyet İstihbarat Şube Müdürü Hanefi Avcı, Diyarbakır'daki itirafçılardan Süleyman Öger, Hidayet Bozyiğit, İbrahim Babat, Hüseyin Tilki gibi kişileri İstanbul'a getirmiş. İstihbarat Şube'de görevli 'Pala' lakaplı başkomiser tarafından bana emanet edilmişti. Bu konuyla ilgili Ergenekon soruşturmasına bakan Savcı Cihan Kansız'a ifade verdim. Bana teslim edilen itirafçıların birçoğu benim yargılandığım dosyalarda da sanık olarak yargılandılar. Bu kişiler bana emanet edildikten sonra Adanalı işadamı Mehmet Kurt'tan çok büyük paralar aldılar. Ayrıca bu sanıklar tarafından bana söylenen Dev-Sol Bedri Yağan grubuna yapılan operasyonlarda 'temizlik' diye nitelendirilen eylemlerde bu itirafçıların görevlendirildiğini, kalan sağları en son bunların öldürdüğünü kendilerinden dinlemiştim.
Halis Toprak'ı öldürmek istediler
Yakup Kürşat Yılmaz bir gün bana Halis Toprak isimli Diyarbakır Liceli olan işadamının öldürülmesi için devlette görevli bazı kişilerin teklifte bulunduğunu, bunu kendisinin reddettiğini, bu ret olayını söyledikten sonra açık cezaevinde yatarken birkaç gün içinde Diyarbakır Kapalı Cezaevi'ne çıktığını, bu yüzden dolayı firar etmek zorunda kaldığını anlatmıştı. Kendi isteklerini yapmayan insanları bu şekilde sıkıntıya sokuyorlardı."
Korkut Eken, Yeşil'le aramızı bozmak istedi
Ergenekon iddianamesinde o dönem işlenen faili meçhullerle ilgili bazı iş adamlarının öldürülmek korkusuyla Korkut Eken'e para verdiğini anlattığı telefon görüşmelerini kabul ettiğini söyleyen Peker, Korkut Eken'in Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım ile kendisini bir birine düşürmek için komplo kurduğunu söyledi. Peker, durumu şöyle anlattı: "Bugüne kadar savcılıkta ve kollukta verdiğim ifadelerde basına verdiğim röportajlarda Yeşil ile benim aramı bozmak isteyen bizi birbirimize düşürmek isteyen devlet görevlilerinden bahsetmiştim. Ancak isim vermemiştim. Aramızı bozmak isteyen Korkut Eken'dir."