Ses, ilk olarak haberin ortaya çıkışını şu sözlerle değerlendirdi: "Eğer basında bu konu ile ilgili ilk çıkan habere bakarsak, zehir var var mı yok mu tartışması olur ben öyle düşünmedim. Ben ilk önce şöyle düşündüm. Bu haber nasıl ortaya çıktı? Bu olay neyle başladı? Bu nedir bir rapordan bahsediliyor. Haberi yapan ajans muhabiri elinde ilgili raporun bulunmadığını, sadece Alman bir gazetede gördüğü haberi tercüme ederek yayına verdiğini söyledi. Yani haberin özü Greenpeace'in hazırlamış olduğu bir çalışma."
Greenpeace'nin iddialarına da değinen Ses, "Ortada ilk olarak bir rapor yok, bir kitapçık var, broşür var broşürü kim hazırlamış? Greenpeace hazırlamış. Peki Greenpeace bu broşürü neye göre hazırlamış? 8-10 senelik Almanya'ya gelen ürünlerle ilgili orada yapılmış olan analizlerle ilgili bilgileri derlemiş kendisine göre kimyasal madde tanımı yaparak zehir anlamında sağlığa zararlı anlamında mavi, kırmızı, yeşil diye işaret koymuş be kendisi de bu kitabın adını yayınlarken "Kimyasal Maddesiz Yemek" ifadesini kullanmış. Yani bu arkadaşlar organikçi -organiğe karşı olduğumuz anlamında değil- bunlar kimyasal maddenin hiç olmadığı ürün yemek üzere bir broşür hazırlamışlar yani bizim gönderdiğimiz ürünlerde kimyasal sınırları çok aşmış, zararlı, yakalanmış, tespit edilmiş olayı yok" dedi.
Adı geçen kitabın en başında geçen "Avrupa Birliği ülkelerindeki sebze ve meyvelerin Türkiye ve denizaşırı ülkelere göre daha az kimyasal madde içeriyor" şeklindeki ifadeleri hatırlatan Ses, açıklamasını şöyle sürdürdü: "Aynı kitapçıkta üzümle ilgili 4 tane ülke var sadece Türkiye değil. Hangi ülke bunlar? Hindistan, Şili, Türkiye ve Almanya. Neden sadece içlerinden Türkiye çekilip ifade ediliyor? Bunun sebebi şu; geçen Şubat ayında biz Almanya'daydık Fruit Logistica adlı bir fuarda tüm dünyanın olduğu bir fuar orda ben Migros gibi bir markete girdim. O girdiğim markette sebze ve meyvelerin fiyatlarını aldım. Nektarin'in fiyatı 19,98 Euro, Domates 10 Euro, üstelik bu en düşük domates fiyatı. Ispanak 5 Euro. Biz kaça yiyoruz ıspanağı? 3 liraya, 4 liraya, 2 liraya mevsimin soğuk ve don olmasına göre değişiyor. Problem zaten burada düğümleniyor. Bakın soğan kaç para? 24 lira şimdi sıkı durun salatalık tam 12,80 Euro 31 TL bizim 3 liraya 4 liraya aldığımız bakın 31 TL, fasulye 25 TL bu da üzüm 25 TL bunlar şubat ayı rakamlarıdır. Şimdi nedir bu? Bugün Türkiye'de şu anki tarımsal atılım 2,5 milyar dolara çıktı bizim yaş meyve ve sebze ihracatımız eğer tarımdaki atılım bu şekilde devam ederse bu pazara girmesinin engellenmesi gerekir çünkü Fransa, İtalya, Almanya bu fiyatlara üretirlerse batarlar. Şimdi nasıl olacak bu? Tabi ki bir rapor yazacaklar, lobi yapacaklar."
"Amaç, Türk ekonomisindeki tarım sektörünü vurmak temelde de çiftçiyi vurmak" diyen Ses, olaydaki ironiyi de şu sözlerle özetledi: "Bakın maalesef burada bir ironi var. Maalesef Greenpeace ve Türkiye'deki bağlantıları daha çok sosyal demokrat ve sosyalist enternasyonale bağlı lobiler. Bu insanlar emekten alın terinden yana; ne istiyorsunuz milyonlarca çiftçinin elinden alın terinden çıkmış meyveyle sebzeyle bunu nasıl oturtturacağız yan yana? Bakın zehirli demiyorum. İlk önce halkımız şuna inansın toksit etkisinden veya zehrinden dolayı dünyada yasaklanıp da Türkiye'de var olan bir ilaç yok. İnsanlar hastalanır, bitkiler hastalanır, hayvanlar hastalanır."
Ses, açıklamasını şu şekilde tamamladı: "Haberi yapan ajans keşke orada masa başında bu haberi yapmasaydı, bizim gibi raporun aslına özüne baksaydı. Orada diğer ülkeleri de görseydi. Bunun bir zehir olmadığını, bunun sadece Greenpeace tarafından propaganda zemininde yapılmış ve Türkiye'yi hedef alan bir program olduğu anlaşılırdı. Burada benim anlatmak istediğim olay net: Türkiye'den zehirli bir ürün ne halkımıza ne de dışarıya gitmiyor. Hele ki son iki senede 165 ilaç aktif maddesi yasaklanmış Türkiye zaten biyolojik ilaca geçmiş, bir sürü tedbir alınmış, analiz laboratuarları çoğaltılmış."