Yukarıda açıklanan amaçlar uğruna vurulduğu yerde can veren mü'mine dünya ve âhiret şehîdi denir. Yıkanılmaz, kanlı elbiseleri kefenleştirilir ve cenaze namazı kılınarak defnedilir.
DÜNYA VE AHİRET...
Dünya ve âhiret şehîdleri ile ilgili olarak Kur'ân-ı Kerim'de Yüce Rabbimiz şöyle buyurur: "Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyiniz. Hayır, onlar diridirler; (ama siz farkında değilsiniz.) Onlar, Allah'ın lütfuyla kendilerine bağışladığı şehidlikten övünç;şehidlik nimetlerinden ötürü de sevinç duyarlar. Arkada kalıp da henüz şehîd olarak kendilerine katılmayan Müslüman kardeşlerine de hiçbir korkuya kapılmayacaklarını da müjdelemek isterler." Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V) de şöyle buyurur: "Dünyanın tüm nimetleri kendisinin de olsa; şehîdin dışında Cennet'e giren hiçbir kişi, dünyaya geri dönmeyi arzu etmez. Çünkü şehîd, erdiği Cennet nimetlerinden ötürü dünyaya dönüp on kere daha şehîd edilerek öldürülmeyi ister."
Şehîdlikte iman ve can verme ana unsurlar olduğu için, Peygamberimiz'in açıklamalarına göre yangın, sel ve deprem gibi tabii afetlerde can veren, boğulan, hamilelikte ölen ve hastalıklar sebebiyle hayatını kaybeden mü'min kişiler de şehîddirler. Onlar âhiret şehîdleri olacaklardır.
IRKÇILAR CEHENNEMLİK
Şehîdlik, İslâm'la iman bağı olmayanlar tarafından sömürüldüğü için şehîd olamayacakları daha tafsilatlı bir şekilde zikredeceğiz.
1- Allah'a inanmayan veya Allah'a inandığı halde âhiret hayatına; Cennet ve Cehennem'e inanmayan ya da Hz. Muhammed'in peygamberliğine ve onun tebliğ ettiği Kur'ân-ı Kerim'in içerdiği emirler, yasaklar ve gerçeklere iman etmeyen kişi Kur'ân'a göre Cehennemlik kâfirdir. O, asla şehîd olamaz. Çünkü şehîdlik için iman, temel şarttır.
2- İslâm dininin onaylamadığı bir savaş içinde can veren kişi, Müslüman olsa da şehîd olamaz. Peygamberimiz, "Irkçılar bizim çizgimiz üzerinde değildir" buyurdukları için, ırkçı kahraman olabilir, ama şehîd olamaz.
Zulüm ve ve terörle şehadete erilemez.
3- Meşru yöntemlerle oluşturulmuş bir (İslâmî) yönetime karşı savaş açan; savaş gerekçeleri giderildiği halde savaşı sürdüren anarşistler topluluğunun bir ferdi olarak can veren kişi, şehîd olamaz.
4- Sosyalizm/Marksizm gibi jakoben laik bir düzenin egemenliği veya korunması için can veren kişi; Kur'ân diliyle 'Tağût'un, batıl ideolojilerin savaşçısı olarak ölmüş biri Cehennemliktir, şehîd olamaz.
5- Asıl amaçları yeraltı ve yerüstü kaynaklarını sömürmek olan zâlim müttefiklerin yanında Müslümanlara veya gayrimüslimlere karşı başlatılacak savaşa bilinçli olarak katılarak ölecek-öldürecek Müslüman da şehîd olamaz. O, ancak bir zâlim olarak ölür. Örneğin, Amerika'nın veya NATO'nun yanında herhangi bir Müslüman halka yapılacak saldırılarda yer alarak Müslüman kardeşlerini öldürecek asker cani olur. Öldürülecek asker de Cehennemlik olur. Ancak, adâletli müttefiklerle yurtları işgale uğramış Müslümanların veya gayrimüslimlerin yurtlarını, canlarını, mallarını ve ırzlarını korumak için yapılacak savaşta can verecek mü'minler, şehîd olurlar.(Nisa 75)
MÜSLÜMANA SALDIRMA
6- Müslümanlar arasında yapılacak bir savaşta saldırgan tarafta yer alarak can veren kişi de şehîd olamaz.
7- Müslüman olduğu ve meşru gayelerle silah kuşandığı halde Allah'ın rızasını amaç kılmaksızın yalnızca ünlenmek ve geleceğe dönük siyasî-ekonomik yatırım yapmak için can veren kişi de gerçek şehîd olamaz. Görünürde şehîd işlemi yapılıp "dünya ve âhiret şehîdi" olarak isimlendirilirlerse de, bu kişinin ilâhî sorgulamadan sonra Cehennem'e sevkedileceğini Peygamberimiz bildirmektedir. Allah yolunda can vermek olan şehîdlik ancak Müslümanlar tarafından kavranabilecek ve ulaşılabilecek olan Cennet makamıdır.
Cennet'e inanmayanlar şehîd olamazlar. Tarihi zaferlerimiz ve hayati savunmalarımızın rûhunu oluşturmuş şehîdlik bugün de en büyük mânevi silahlarımızdandır. Türkü ile Kürdü ile milletimiz, tarihî dönemlerdekinden çok daha fazla birlikteliğe, gazâ ve şehadet idealine muhtaçtır. Yazımızı günümüze de ışık tutacak bir tespitle bitirelim; Emperyalist emellerle Allah'ın verdiği hakları birbirlerinden bilinçle esirgeyen ve ırkçı amaçlarla şuurlu bir şekilde çatışmaya girerek ölen Müslüman taraflar şehid değil Cehennemlik olurlar. Karanlık amaçlar ve yanıltıcı beyanlarıyla onları savaştıranlar ve dökülen kanlar karşısında sessiz kalanlar da onların ardından Cehennem'e yuvarlanırlar.
* * *
SADECE DOST OLUN YETER!
* Hocam bazı kimseler "Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmeyin" ayetine dayanarak başbakan vb... kişileri kafir olarak nitelendiriyor. Bu ayetleri açıklar mısınız?
* Aleyküm Selâm...İlgili ayetlerde, "Ey İman Edenler!
Yahudiler'i ve Hıristiyanlar'ı Evliya edinmeyin. Onlar birbirlerinin velileridir. Sizden kim onları veli edinirse şüphesiz o da onlardandır. Allah zalimleri doğru yola erdirmez." buyruluyor. (Maide 51,57) Bu ayetlerde geçen Evliya sözcüğü veli kelimesinin çoğuludur. Veli edinmemek dost edinmemek anlamını taşıyorsa da bu ayetlerdeki veli/evliya velayet kökündendir. Bu durumda onları veli edinmemek: "Onları üzerimize yönetici edinmemek ve adımıza siyasi ve ekonomik kararlar alacak şekilde yetkilendirmemek"tir. Onları Türkçemizdeki anlamıyla dost edinebiliriz. Mesela bir Müslüman olarak Yahudi veya Hıristiyan olan eşimizi sevebilir, onlardan olan babamıza saygı duyabilir ve gayr-ı müslim dayımızla ortaklık yapabiliriz.
Ama açıklanan Kur'ânî anlamıyla veli edinemeyiz.
BİLİNÇ ÖZÜRLÜ
Başbakanı ve benzeri yöneticileri kâfirlikle suçlayanlar bilgi ve bilinç özürlüsüdür.
Onların mantığıyla değerlendirme yaparsak Türkiye gibi laik bir devlette ve seküler bir anayasa altında yaşayanları da kâfir olarak nitelememiz gerekir. Bir diğer anlatımla onları da kâfir görmemiz gerekir.
Bu arada yeri gelmişken şu hakikati de dile getirmeliyiz:
Yöneticilerimiz ve Cemaat önderlerimiz özgür iradeleriyle örneğin Amerika ve Rusya gibi emperyalist bir devletin bağımlısı olmamalı; onların politikalarını izlememelidir.
Çünkü onları sömürücü politikaları içinde yürekten benimseyerek sevmek ve izlemek kâfirliğe ve de Cehennem'e götürebilecek bir günahtır. (Mücadele 22)