Geçici esaret

Yazar Ali Rıza Demircan, cariyelerle ilgili ilginç açıklamalar yaptı: Cariyeler 'Geçici Statülü' savaş esirleridir. İslam, onlarla belirlediği şartlar içinde evlenilmesini caiz gördü

Kaynak GAZETE
Giriş Tarihi :09 Kasım 2012
Geçici esaret
Ali Rıza Demircan Hocam, "Kur'ân ve Sünnet Işığında Cariyelerin Sömürülen Cinsellikleri" adıyla yayınladığı kitaptan, TAKVİM okurları için bir özet çıkardı. İşte hocamın görüşleri:

TARİHİ GERÇEKLER
İslam dünyasında köleleştirme ve odalık kılma İslam'a aykırılığı ve genel olumsuzluğu içinde- kısmen de olsa insani boyutlarda uygulandı. Kölelere adalet ve onları iyilik ve özgürlüğe kavuşturma, erdem olarak Cennet'e götürücü işlemler olarak görüldü.
Hz. Musa ve İsa'nın öğretilerinin aksine Muharref Tevrat ve İncil'de onaylandığı, Aristo ve Eflatun benzeri filozoflarca doğal görüldüğü, tarihten miras alındığı ve sömürülebilir iş gücü kaynağı olduğu için kölelik dünyada giderek yayıldı. Ne var ki İslam coğrafyasında yumuşak bir şekilde uygulanan kölelik, yeryüzünün diğer bütün bölgelerinde acımasız bir şekilde yaşatıldı.
Köleler mal ve hayvan gibi görüldü.
İşkence edilip öldürülmeleri bile suç olmaktan çıkarıldı.
Yeni Çağ'la ve Amerika kıtasının keşfiyle birlikte köleleştirme, tarihinin en büyük boyutlarına ulaştırıldı.
Mazilerinden aldıkları mirasla İspanya, Portekiz, İngiltere, Fransa ve İtalya, ülkelerine kaçırdıkları, bir kısmı Müslüman olan yüz binlerce Afrikalıyı köleleştirip sömürdüler.
Köleleştirilerek acımasızca ve ilkel şartlar altında çalıştırılan bu Afrikalılar arasında Müslümanlar da vardı. Teknolojik devrimler sonucu insan gücüne ihtiyaç azalınca ve kölelerin konut, gıda ve sağlık harcamaları artınca, köleliğe karşı çıkıldı. 19. Yüzyıl'ın başlarında kadınların fiilen hiç hakları yoktu. Babalarının ve kocalarının malıydılar. Evlilikte alınıp satılırlardı. Oy veremezlerdi. Sözleşme yapamazlardı.
Evlenince mülk sahibi olamazlardı.
Çocukları üzerinde herhangi bir hakları yoktu. Kocaları hiçbir hukuki engel olmaksızın onları dövebilirdi. Eve kapatılmadıkları zaman, geliş en sanayileşme tarafından işçi ordusunun en aşağı kesimlerine katılmak zorunda bırakılırlardı."

AŞIRIYA GİTMEYİN
Osmanlı Devleti genel olarak geleneksel İslam Fıkhı ekollerinden Hanefi mezhebine bağlı olduğu için okuyucular, anlatılan şekliyle -kadınların köleliği anlamında cariyeliğin-
İslam'ın onayladığı bir kurum olduğu yargısına varabilirler. Bilerek veya boyun eğmek zorunda kalarak tarihi şartları meşrulaştırıcı fetvalar veren ve böylece Fatih dönemi sonrası Osmanlı Devleti yönetimini de etkileyen İslam bilginleri bu yargıyı sürdürmüşlerdir.
Geleneksel İslam ve Osmanlı Hukuku çizgisinde Diyanet, İlahiyat fakültelerimiz ve Medrese kökenlilerimiz de hala bu Kur'an ve Sünnet dışı köleci/cariyeci yapıyı ve yargıyı meşrulaştırarak savunmaktadırlar.
Savunmayanlar/savunamayanlar da söylemlerini Kur'an ve Sünnet zemininde kanıtlayamamaktadırlar.
İslam dinini insanlık için hayat düzeni kılan Yüce Allah'tır.
Bütün Peygamberlerin ortak tebliği olan İslam dininin son ve evrensel Peygamberi Hz. Muhammed ve son Kutsal Kitab'ı da Kur'an'dır.
Yarattığı insanlara pek merhametli olan Yüce Allah, Kur'an-ı Kerim'de bütün insanlara karşı adaletli olunmasını, maddi ve manevi iyiliklerde bulunulmasını emretmiştir.
Müminleri barışçı olmaya çağırmıştır.
Barış sözleşmelerinin gereğinin yerine getirilmesini istemiştir. (Mümtahine 8, Bakara 208,Tevbe 4) İnsanların birbirleri üzerinde zalimce otorite kurmalarını engellemek için de savaş açanlarla savaşılmasını emir buyurmuştur: Sizinle savaşanlarla Allah'ın koyduğu ölçüler içinde siz de savaşın.
Ancak aşırıya gitmeyin. (Savaşmayanları öldürme ve esirleri öldürüp köleleştirme gibi) aşırılıkları Allah sevmez." (Bakara 190) Yüce Rabbimiz, meşru savaş sonrasında, düşmanın stratejik güçleri tahrib edilme koşuluyla, geçici süreli, esir alınmasını onaylamıştır. Karşılıksız veya fidye/bedel karşılığı bırakılmasını emrettiği esirlerin öldürülmeleri ve köleleştirilmelerini yasaklamıştır. (Muhammed)
Cariye olarak isimlendirilen savaş esiri kadınlarla cinsel ilişkiye girilmesini de rızaya dayalı nikah şartına bağlamıştır.
Üstelik ana babaya ve akrabaya iyilik yapılır gibi savaş esirlerine de iyilik yapılmasını emretmiştir:
"...Esirlerinize Allah görüyor bilinci içinde iyilik yapın; güzelce ve ikramkar davranın..." (Nisa) İşaret edildiği gibi kendileriyle nikah sözleşmesi yapılarak ilişkiye girilebilecek kadınların bir kısmını da savaş esirleri olan cariyeler oluşturmaktadır.
İslam dininin temel kaynakları olan Kur'an ve Sünnet'te, cariyeler konusuna genişce yer verilmektedir.

CARİYELER ÖRTÜNMEKLE YÜKÜMLÜLERDİ
Genelde
köleler, özelde köleleştirilen savaş esirleri olan cariyeler konusunda Kur'an ve Sünnet'in bize söylettiği, kanıtlanabilir ilmi doğruları yukarıda adı geçen eserimizden şöylece özetleyebiliriz:
İslam dini, tarihten ve cahiliyet toplumundan devraldığı insanlık dışı köleliği, kendine özgü insancıl kuralları olan "İslam Savaş Esirliği Sistemi"ni kurarak "kuramsal ve kurumsal" olarak yasaklamıştır. İslam literatüründe, Hz. Peygamber dönemine ilişkin olarak yer alan kölelere yönelik uygulamalar, İslam öncesi Cahiliyet döneminden intikal eden kölelerle ilgilidir. Çünkü Peygamberimizin yönettiği İslami dönemde meşru savaşlar sonucu alınan esirlerin hiçbirisi köleleştirilmemiştir. Üstelik onlar kısa süreler içinde de özgürlüklerine kavuşturulmuşlardır. Başta isteğe dayalı görevler olmak üzere yüklediği imani, ahlaki ve hukuki görevlerle esirlerin salıverilmesini ilkeleştirir.

KURAN VE SÜNNET'TE CARİYELER
Cariyeler geçici statülü savaş esirleridir. Onlarla mülkiyet yoluyla asla ilişkiye girilemez.
Esaretleri süresince cariyelerle cinsel ilişkiye girilmesini yasaklayan İslam, onlarla belirlediği şartlar içinde evlenilmesini caiz görür. Evlendirilmelerini ise teşvik eder. Kişinin kendi cariyesiyle ilişkiye girebilmesi için onunla evlenmesi, bunun için de bekar veya dul olması, ayrıca yetkili merci olan kamu kurumundan (Malik/Ehil) izin alıp cariye üzerindeki mülkiyet hakkını mehir olarak ortaya koyması icab eder. Cinsel ilişki mülkiyet bedeli olacağından zifaf sonrasında cariye hür olur.
Müslüman cariyeler, hür Müslüman kadınlar gibi örtünme ile yükümlüdürler. Çünkü onlar da örtünme emrine muhatap olan Müslüman kadınlardır ve Müslümanların kadınlarıdır.
Esaret geçicidir, onun Kur'an ve Sünnet toplumunda sürekli olarak yaşatılması mümkün değildir, esirleri köleleştirmek ise insanlar üzerinde ilahlaşmaktır.
Yerdeki ve göklerdeki varlıkların kendisi için yaratıldığı yüce bir varlık olan insanın bir organının bile ticarete konu edilmesini onaylamayan İslam, onların satışını değil, üzerlerinde oluşmuş fidye bedelinin alım-satımını amaçlayan devir işlemlerini onaylar.