'Yahudi'nin kendinden nefreti'

Akşam Gazetesi yazarı Kayahan Uygur, bugünkü köşe yazısında, Türkiye'deki bazı kesimlerin 'kendinden nefret eden' eğilimi içinde olduğunu belirtti. Bu eğilime 2. Dünya Savaşı öncesi Almanya'da yaşayan elit Yahudilerin sahip olduğunu yazan Uygur, aynı eğilime Türkiye'deki bazı elit ailelerin de sahip olduğunu ve bu nedenle depresif hareketlerde bulunduklarının altını çizdi.

takvim.com.tr takvim.com.tr
Giriş Tarihi :07 Haziran 2014 , 00:00 Güncelleme Tarihi :07 Haziran 2014 , 17:05
’Yahudi’nin kendinden nefreti’

İÇİNDEKİLER

İşte Kayahan Uygur'ın ''Yahudi kendinden nefreti' ve 'beyaz' Türkler" başlıklı köşe yazısından alıntılar;

Avrupa'da 18'inci yüzyılda başlayan Yahudi aydınlanması 'Haskala' (eğitim) akımı, çok sayıda Yahudi ailesinde etkin oldu. Batı'daki aydınlanma çağını kuvvetle hisseden üst tabakadan Yahudiler, geleneksel dini eğitimden vazgeçmekle işe başladılar. Çocukları Avrupa dillerini mükemmel öğrendiler, asimilasyonu sonuna kadar ilerlettiler. Hıristiyan ülkelerde asırlar boyu Yahudi olarak yaşamanın acısından 'çağdaş uygarlık' sayesinde kurtulacaklarını ummaktaydılar.

Almanya'da seçkin ve etkili bir Yahudi orta-üst sınıf oluşmuşken Polonya ve Rusya'da baskı gören Doğu Yahudileri Almanya'ya akmaya başladı. Yüz binlerce yoksul ve gururlu insan Alman şehirlerine birikti, bunlar gelenek ve inançlarını koruyan Yahudilerdi.

Bu durum karşısında, elit Yahudilerden bir kısmı kendilerini diğerlerinden ayırmaya çalıştı, aralarından din değiştirenler oldu. Bir kısmı inançsızlığa kaydı, kendini sadece Alman olarak tanımlamaya başladı. 'Kendinden nefret' eğilimi de en çok aydınlarda görüldü.

Ama ortada 'bir sorun' vardı: Bu aydınlar Yahudi kökenliydiler ve kendilerine Alman kültürünün aynasından bakmaktaydılar. Alman kültürü Yahudi düşmanıydı ve 19'uncu yüzyılda Batı'da ırkçı, sosyal-Darwinci akımlar baskındı. Çok iyi bildikleri, parçası oldukları kültür onlara karşıydı, 'konuştuğum dil bile bana karşı' diyordu bir aydın ve bir diğeri 'bir sabah uyandım ve kendimi bir böceğe dönüşmüş olarak buldum' diyecekti.

Doğu Yahudileriyle karıştırılmak onlara kâbus gibi geldi. Yahudi düşmanlarından duydukları Yahudi karşıtı yargıları aynen tekrarladılar. Bir kısım Yahudi aydınının bu tavrı, ırkçı Almanlara bahane oldu. Almanlar, 'kendi aydınları onlara düşman, biz neden olmayalım' demekteydiler.

Türkiye'de batıcı aydınlar, bir başbakanın asıldığı çağdaş bir cinayet olan 27 Mayıs'ı alkışlar da, bilmem kaç asır öncesi Osmanlı kardeş katli bahanesiyle kendi tarihine düşmanlık yapar. 'İslam terakkiye manidir' şeklindeki sömürgeci Batı sloganını anlamadan tekrarlar. Yakup Kadri'nin 'Yaban' romanı bence bu hasta ruhun bir örneğidir.

Kendinden nefret eden aydınlar aslında bu durumun sorumlusu değildir. İnanç yapısı, coğrafyası ve tarihi belli bir ülkede nispeten az sayıdaki insana Batı vizyonlu, Avrupa merkezci eğitim verilirse olacağı budur. Diploma, sanki halka hakaret etme yetkisi vermeye yöneliktir. Türk eğitimi, Osmanlı'nın son dönemlerinden beri çocuklarına kendinden nefret etmeyi öğretiyor.

Türkiye'de 'Cinsiyet ve Karakter' adıyla bilinen kitabın yazarı Yahudi Weininger'in 23 yaşında, 1903 yılında intiharı bile, Lessing'e göre kökeninden nefret etmesinden kaynaklanmaktaydı. Kendinden nefret tehlikelidir, terörü, şiddeti tetikler, intihara kadar götürebilir. Son zamanlarda bir kesimin kendini depresif hissetmesi bu açıdan da irdelenebilir.

KÖŞE YAZISININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ