Numan Kurtulmuş: "Türkiye'nin bütünleşme süreci"

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, "Çözüm süreci milli bir süreçtir. Bölünme değil, Türkiye'nin bütünleşme sürecidir. İnşallah çözüm sürecini başarıyla tamamlayacağız" dedi.

takvim.com.tr takvim.com.tr
Giriş Tarihi :06 Aralık 2014 , 00:00 Güncelleme Tarihi :06 Aralık 2014 , 19:55
Numan Kurtulmuş:  Türkiye’nin bütünleşme süreci
Kurtulmuş, Avrasya Bir Vakfı'nca, Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi'nde düzenlenen "Türkiye'nin yeni bir pakt oluşturmada potansiyeli var mıdır, yeni dünyada Türkiye'nin yeri neresi olmalıdır?" konulu konferansta konuştu.

Önümüzdeki dönemde dünyada yeni bir pax (barış) kurulmasının mümkün olduğunu söyleyen Kurtulmuş, Birinci Dünya Savaşı'ndan önce ve sonra uluslararası konjonktürde yaşanan olayları anlattı.

Kurtulmuş, 4 asrı aşkın sürede bugün Filistin toprakları olan geniş coğrafyada ve 5 asra yakın bir sürede Balkan coğrafyasında "pax Ottomana"nın (Osmanlı barışı) bütün milletlerin huzur içinde yaşadığı bir sonucu ortaya koyduğunu belirtti.

"Pax Ottomana"da esas olanın, birlikte eşit, barış içinde yaşamak ve saygı duymak olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, hegemonya zihniyetinin bulunmadığını vurguladı.

Kurtulmuş, birinci ve ikinci dünya savaşları ile soğuk savaş sonrasında uluslararası alandaki kutuplaşmaya, yaşanan petrol krizlerine ve olaylara değindi.

Filistin'de onlarca insanın evinden edildiğine dikkati çeken Kurtulmuş, şunları kaydetti:

"İsrail'de ciddi bir kriz yaşanıyor. İsrail yeni bir ulusal yasa çıkaracak. Bu ulusal yasa öyle bir noktaya gelecek ki her kim olursa Hristiyan veya Müslüman, Yahudi olmayan ikinci sınıf vatandaş kabul edilecek. Bugün Filistin topraklarında bizim atalarımız o topraklara asırlardır hükmettiler ve bir tane din savaşı veya etnik kavga yoktu. O dönemde 'Kudüs kriterleri' dediğim inanç, eğitim, ticaret ve seyahat etme özgürlüğü vardı."

İsrail sorununa, İsrail hükümetinin zulmüne karşı uluslararası koalisyonların kurulması teklifinde bulunduklarını anımsatan Kurtulmuş, dünya barışının sağlanması noktasında BM'yi eleştirdi.

Kurtulmuş, Türkiye'nin kendisini bir tek paktın içinde sınırlandıramayacağına, dünyada hiçbir gücün olmadığı kadar farklı ülke ve coğrafyalarda iş yapabilme kabiliyetine sahip olduğuna vurgu yaptı.

Katılımcıların sorularını da yanıtlayan Kurtulmuş, çözüm sürecine ilişkin bir soru üzerine şunları söyledi:

"Çözüm süreci, Türkiye'ye dikte edilmiş bir süreç değildir. Çözüm süreci, Türkiye'nin milli bir projesidir. Terörün Türkiye'ye 30 yıl içerisindeki minimum kaybı ve maliyeti 1.2 trilyon dolardır. Türkiye'de bu 30 yıllık süre içindeki insani kayıp yaklaşık 35 bin kişidir. 7 bini şehitlerimiz. İki yolu vardı; elinde silahı olanın silahını alacaksınız ya da silahlarını bırakmalarını sağlayacaksınız. Buradan asla biz siyasi rant elde etme peşinde olmadık. Bir insanın hayatını kurtarmak, bütün siyasi kazanımlardan çok daha büyük kazanımdır."

Kurtulmuş, Türkiye'nin çözüm sürecinde kendi iç barışını sağlamasının önemli bir adım olduğunu belirterek, Kürtçe kasetlerin yasak olduğu dönemleri hatırlattı. Sürece darbe vurmak isteyenler olduğunu da dile getiren Kurtulmuş, 6-7 Ekim olaylarından bahsetti.

Günümüzde insanların kendi ana dillerinde konuşabildiklerini, bireysel hakların verildiğini ifade eden Kurtulmuş, şöyle devam etti:

"İnşallah çözüm sürecini başarıyla tamamlayacağız. Şundan hiç şüpheniz olmasın. Hiçbir taviz vermeden. Türkiye, 30 yıldır devam eden prangalarını çözüp atacak. Bir daha inşallah insanlar hayatlarını kaybetmeyecek. Milli bir süreçtir. Bölünme değil, Türkiye'nin bütünleşme sürecidir. Türkiye ne terörün karanlık yollarına geri dönecek ne aynı zamanda insan haklarının ihlal edildiği, insanlara dışkı yedirildiği, dillerinden ve renklerinden dolayı birtakım hakaretlerin yapıldığı haksız uygulamalara bir daha müsaade etmeyecek. En kısa zamanda bu süreç sonlanacak."

Kurtulmuş, "Ordumuzun durumu nedir?" şeklindeki soruya karşılık da şunları söyledi:

"Ordumuzun durumu gayet iyidir. TSK, milli ordu olarak gücünü ciddi bir şekilde koruyor ve artırıyor. Özellikle teknolojik ve yönetimsel gücü gelişiyor. TSK bakımından en önemli kazanç şurasıdır; TSK, artık siyasetin bir unsuru olmaktan kendisini ayıklamış, olması gereken milli konuma geçmiştir. TSK'nın vazifesi asla siyasetin içinde, gölgesinde yanında, arkasında durmak değildir. Bunu bugün çok şükür başta Genelkurmay Başkanımız olmak üzere bütün komutanlarımız biliyor. Eski devir geride kaldı."