ŞAHİN'İN İFADESİNE BAŞVURULDU
SABAH'ın ulaştığı gizli belgede Koçak'ın TBMM'ye girmesinin engellenmesi gerektiği yazıyor. Tarih ve saat kısmı boş bırakılan ancak 18 Nisan 1999 genel seçimlerine yönelik olduğu anlaşılan belgede "Kapatılan RP, Koçak'ın FP milletvekilliği aday adaylığı FP Genel Başkanı Recai Kutan'la görüşüldü. FP milletvekili adayı Koçak'ın TBMM'ye girmesini engellemek için grubu tarafından hazırlanan raporlar tarafınıza Ek-452 sunuldu" ifadesi yer aldı. Belgede, Koçak ile ilgili saptanan iddialarda darbe müsameresinde rol alan Fadime Şahin'in ifadesine başvurulması dikkat çekti. Belgede, "Sahte tarikat şeyhi Ali Kalkancı olayında mağdur olan Şahin'in ifadesi sonucu, Koçak'ın kapatılan RP belediye başkanı iken, Şahin ile beraber oldukları bildirildi. İslamcı Kürtçülük yapan DEP-HADEP'in yöneticileri ile hareket ettikleri saptandı. 30 Ağustos, 23 Nisan, 10 Kasım'a katılmamak için sağlık raporu aldığı saptandı. Tamamlanan dosyalar CD-125/8, ek klasörler İSTİHDA Başkanlığı'na ivedi olarak gönderildi" denildi.
İÇİMİZDEKİ HAİN...
Ali Nabi Koçak, belgeyle ilgili olarak SABAH'a konuştu. Bu belgeyi 1.Ordu Komutanı olan Bir'in FP'ye gönderdiğini ve Necmettin Erbakan ile Recai Kutan'ın buna itibar etmediğini kaydederek, "Abdullah Gül, Merve Kavakçı'yı 4. sıraya aday olarak koyunca beni 5. sıraya kaydırdı. Ancak içimizdeki hainlerden birisi listeyi değiştirip beni 8. sıraya yazdı. Buna rağmen seçildim. 10 gün sonra il ve ilçeye itiraz olmamasına rağmen YSK'ya itiraz edilerek milletvekilliğim düşürüldü ve CHP'ye verildi" diye konuştu. İşte Koçak'on anlattıkları:
HEYKEL NÖBETİ... Maltepe'ye Tugay Komutanı Doğu Silahçıoğlu atanınca düğmeye basıldı. Silahçıoğlu bir gece Sultanbeyli'nin ortasına fiberden yapılmış Atatürk heykeli diktirdi. Ben 15 gün boyunca "Aman yakmasınlar" diye zabıtaya 24 saat nöbet tutturdum. O heykeli istedikleri gibi yakılmayınca geri götürdüler. Merasimlere civardaki ilçelerden Lions dernekleri getirtti ve törenlerde İHL liseleri geçerken "Kahrolsun şeriat" diye bağırttı. Sultanbeyli'de başarılı olamayınca Sincan'a yöneldiler.
FADİME ŞAHİN'LE KUMPAS... Şahin o dönem Sultanbeyli'deydi. Ona burs vermiştik. 28 Şubat döneminde benimle baş başa görüşmek istedi. Ben de "Yanımda kardeşim ya da özel kalemim olursa görüşürüm, tek görüşmem" dedim ve kovdum. Tek görüşseydim muhtemelen bana bir şey bulaştıracaklardı.
SUSURLUK GİBİ KAZA... Belediye başkanlığım sonrasında 7 Mayıs 2003'te bir suikast girişimi oldu. Kocaeli'ne yakın Mehmetçik Vakfı'nın önünde bulunan Körfez BP benzinliğinin yanında önümüze kamyon çıkarıldı. Kamyonun altına girmemek için 60'la bariyerlere vurduk ve ardından benzinliğin tabelasına çarptık. Benzinlikten gelen bile olmadı. Solumda, çok sevdiğim arkadaşım Hasan Çankaya oturuyordu. Kamyonun kenarından aldığı darbeyle beyni benim üzerime sıçradı. Önde kardeşim Ahmet ve Hasan'ın oğlu Alaaddin oturuyordu. Kardeşimin kazadan dolayı iki ayağı da kesildi. Telefon etmek istedim, kulağımı bulamıyordum. Kafa derim açılarak kulağıma gelmiş meğerse.
Ali Nabi Koçak, arkadaşımız Salih Zengin'e önemli açıklamalar yaptı: Askeri cunta bana tuzak kurdu. 2003'te otobanda giderken kamyonu önümüze sürdüler. Adeta Susurluk kazasını yaşadık.
VELİ KÜÇÜK ŞÜPHESİ... Kamyonun plakasını bile alamadık. İki kilometre uzaklıktaki polis, anonsta diğer polisleri yanlış yere yönlendirdi. Kamyonu benzinlik veya Bölge Trafik'in içinden E5'e kaçırdılar. "Benzinliğin kamera kaydına bakalım" dedik, ne hikmetse kaza yaptığımız gün kameraları çalışmıyormuş. O dönem İzmit Bölge Komutanı Veli Küçük'tü. Gel de bundan şüphelenme. O günden beri namazı oturarak kılıyorum. Belimde, kolumda, dizimde sıkıntılarım var.
'Vekİl yapmayın' baskısının kanıtı
MGV'LER SÜREKLİ BASILDI
28 Şubat döneminde Milli Gençlik Vakfı (MGV) İstanbul İl Başkanı olan ve bugün "Başbakan Başdanışmanlığı" görevinde bulunan Mustafa Şen, askerlerin o dönemde emniyet ve maliye müfettişleri başta olmak üzere kendilerine baskın yaptırdıklarını söyledi:
Her gün bir MGV binası, yurdu, lokali basılıyordu. Hatta bir 6 Ağustos günü Türkiye'nin her yerinde bütün MGV'ler basılmış, her yer didik didik aranmıştı. Kitaptan başka bir şey bulamadılar. Zaman zaman askerlerin de İstanbul'da baskın yaptığı ilçe MGV binaları oldu.
Necmettin Erbakan, bu süreçte bize sabırlı olmamız ve hiçbir şekilde şiddete bulaşılmaması yönünde telkinlerde bulundu. 12 Eylül darbecileri büyük katliamlar yaptılar. Bunun karşılığını burada görmediler ama cehennemde görecekler. 28 Şubat ile ilgili gördüğüm en can yakıcı sonuç, İslami sivil toplum kuruluşlarına vurulan darbeyle gençlerin bu toprakların değerlerine yabancılaştırılmasıdır.
NAKŞİ LİDER COŞAN'LA DAMADININ ŞÜPHELİ ÖLÜMÜ
28 Şubat sürecinin baskılarından bunalan isimlerden birisi de Nakşibendi cemaatinin lideri Prof. Dr. Esad Coşan'dı. Türkiye'de tutuklanacağını haber aldığı için 1997'de Avustralya'nın Brisbane şehrine yerleşen Coşan ile damadı Ali Yücel Uyarel, 4 Şubat 2001'de şüpheli bir trafik kazasında öldüler. Sydney'e 600 kilometre uzaklıktaki Dubbo şehrine giderken, önündeki stop lambaları sönük TIR'a çarpması sonucu damadıyla beraber öldüğü açıklanmıştı. İngiliz gizli servisinin kaza süsü vermek istediği olaylarda daha önce de stop lambası yöntemini kullandığı yönündeki bilgiler göz önüne alındığında Coşan'ın ölümünün suikast olduğu yönündeki spekülasyonlar sıkça dillendirildi. Eyüp Sultan Mezarlığı'na defnedilen Coşan'ın mezarı başında sevenleri 15 yıldır nöbet tutuyor.
DSP KUNDAKLANDI DTP PARAYLA KURULDU
28 Şubat sürecinde DSP Çanakkale Milletvekili olan Hikmet Aydın önemli açıklamalarda bulundu:
Büyük çalışmaların Çevik Bir tarafından yürütüldüğü bilgisine ulaştım. DSP'nin içeriden kundaklanışı pek manidardır. O hükümeti yıkanların neden Yüce Divan'da yargılanmadıklarının açıklaması hâlâ yapılmadı.
HAVUZ SİSTEMİ...
DTP'ye geçtikten sonra tekrar milletvekili seçilmiş kaç kişi var? Bunlardan kaçı MİT'le bağlantılı? DTP'nin para ile kurulmuş olması gerek çünkü Erbakan'ın kurduğu 'havuz sistemi' devam ettirilmemeliydi. Ve ettirilmedi. DSP'den ayrılışıma karşı cumhuriyet savcıları soruşturma açmalıydılar ve ellerinde malzeme vardı.
MAHKEMEDE REDDETTİ AMA...
28 Şubat döneminde ve bu belgenin hazırlandığı tarihte Özel Kuvvetler Komutanlığı Seferberlik ve Tetkik Kurulu Daire Başkanı olarak görev yapan Tuğgeneral Abdullah Kılıçarslan, 28 Şubat davasında verdiği savunmada, "Özel Kuvvetler Komutanlığı'nın Batı Çalışma Grubu (BÇG) ile ortak bir çalışması olmamıştır" demişti. Ancak ortaya çıkan bu yeni belge Bir'in fikir babası olduğu BÇG ile ortak hareket ettiğini gözler önüne seriyor.
SABAH / H.SALİH ZENGİN