Türk ve İngiliz tarafı kendi görüşlerinde ısrar edince Musul meselesi Lozan'da çözülemedi. Konu, antlaşma metni içinde aşağıdaki maddeyle ifade edildi: "Türkiye ile Irak arasındaki sınır, dokuz ay içinde Türkiye ile Büyük Britanya arasında dostça belirlenecektir. Öngörülen süre içinde iki hükümet arasında ortak bir görüşe varılamazsa, anlaşmazlık Milletler Cemiyeti Meclisi'ne götürülecektir. Sınır çizgisi konusunda alınacak karara değin, Türkiye ve Britanya hükümetleri, kesin geleceği bu karara bağlı toprakların bugünkü durumunda herhangi bir değişiklik ortaya çıkaracak nitelikte, hiçbir askeri ya da başka türlü harekette bulunmamayı, karşılıklı olarak yükümlenirler."
LOZAN SONRASI MUSUL İÇİN NE GELİŞMELER YAŞANDI?
Türkiye ve İngiltere, Haliç Konferansı adıyla İstanbul'da toplandı. 19 Mayıs-5 Haziran 1924'te yapılan görüşmelerde Türkiye'yi bu kez Fethi (Okyar) Bey temsil etmişti. Bir sonuç çıkmayınca, İngiltere, Musul meselesini Ağustos 1924'te Milletler Cemiyeti'ne götürdü. Milletler Cemiyeti Konseyi eski Macar Başbakanı Kont Teleki başkanlığında, İsveç ve Belçika üyelerden oluşan üç kişilik soruşturma komisyonu kurdu. Bu çalışmalar sırasında bölgede Brüksel Sınırı adıyla geçici bir hudut çizgisi ilan edildi. Komisyon Temmuz 1925'te hazırladığı raporda Türkiye'nin istediği plebisitin ancak tarafların rızasıyla mümkün olabileceğini söyledi. Kısacası İngiltere'nin tezini kabul etti. Türkiye plebisit yapılırsa, Kürtlerin İngiltere'nin değil Türkiye'nin yanında yer alacağını hesaplamıştı. Türkiye, Konsey'in kararının bağlayıcı değil tavsiye niteliğinde olması gerektiğini söylerken, Konsey kesin görüş için Lahey Adalet Divanı'na başvurdu. Adalet Divanı kararın bağlayıcı olduğunu söyleyince Konsey de Musul vilayetini Irak sınırları içinde kaldığını ilan etti.
LOZAN İÇİN NEDEN TARTIŞMA VARDIR?
Tartışmalar ilk olarak İstanbul Hükümeti'nin Lozan'a temsilci göndermesini engellemek için saltanatın kaldırılmasıyla başladı. Bu konuda Ankara'nın kararını en ateşli savunan, daha sonra keskin bir İnönü ve Atatürk muhalifi olan, Lozan'a da delege olarak katılan devrin Sağlık Bakanı Dr. Rıza Nur'du. Lozan'a dair eleştirilerin ana kaynağı Rıza Nur'un hatıralarında anlattıkları olduğu için ismi önemlidir. Hatıralarında İsmet Paşa'yı -Türk olduğu için- heyet başkanı olarak Mustafa Kemal'e önerenin de kendisi olduğunu söyler. Rıza Nur, özetle Lozan'a gereken belge ve dosyaların götürülmediğini, hazırlıksız gidildiğinden başlayarak, değil Musul konusunun yeterince savunulması, İsmet Paşa'nın verelim kurtulalım dediğini, eğer kendisine bırakılsa Musul'u Lord Curzon'dan alabileceğini iddia eder. Kendisini doğrulmayan zabıtların aksine iddialarının ne kadar doğru olduğu artık tarihin kararıdır. Rıza Nur'un keskin iddialarının içinde Hayim Nahum'un önemli bir yeri vardır. Rıza Nur, Yahudileri hiç sevmem diyerek, İsmet Paşa'nın Nahum'a değer vererek hata yaptığını hatta yemek masasına çağırmasını bile kabul edilemez olduğunu söyler. Rıza Nur'a göre Hayim Nahum, İsmet Paşa'yı kandırarak konferansta Türkiye'yi ve Türkleri değil, Yahudileri ve onların dostu olan ittifak devletlerinin menfaatlerini savunmuştur.
HAYİM NAHUM KİMDİR?
1873'te fakir bir Yahudi ailenin çocuğu olarak Manisa'da doğdu. İlk ve ortaokulu Manisa'da, liseyi İzmir'de, hukuk eğitimini ise İstanbul'da tamamladı. Kudüs'te İbranice, Paris'te teoloji öğrenimi gördü. Paris'te olduğu sürece Jön Türk'lerle iyi ilişkiler kurdu. 1897'de İstanbul'a dönerek Yahudi okulunda öğretmen oldu. 1909'da Hahambaşı oldu, bu görevini istifa ettiği 1920 yılına kadar sürdürdü. 1918'de Sadrazam Ahmet İzzet Paşa tarafından İtilaf devletleriyle irtibat kurmak üzere özel bir yatla Romanya'ya gönderildi. Bu gidişinde İttihatçılara ait belgeler ve altın kaçırdığı iddia edildi. Avrupa üzerinden ABD'ye gitti. Bu seyahati Yahudi cemaatinin bilgisi ve izni olmadan yapıldığı için cemaat içinde tartışmalara neden oldu. Osmanlı Devleti, başarılı çalışmaları nedeniyle 1919'da Nahum'a birinci dereceden nişan verdi. Kurtuluş Savaşı esnasında ABD ile Ankara hükümetinin arasındaki ilişkileri yürüttü. 1915 Olayları nedeniyle Türkler aleyhine olan Amerikan kamuoyuna karşı Amerikan Yahudileri'ni vasıtasıyla lobi çalışmaları yürüttü. 1926'da Kahire'ye giderek Mısır Hahambaşı oldu. 1960'da yine bu şehirde öldü. Hayim Nahum, 'Vatana hizmet etti' diyenler ile 'Hainlik etti' diyenler arasında bir asırdır tartışılan bir isim olmaya devam ediyor.
Hayim Nahum