
Bu kriz küresel anlamda dünyanın önde gelen bankacılık sistemlerini ve uluslararası finans sistemini ciddi manada hırpaladı. Yunan bankalarından sonra İspanyol bankaları ile ilgili kırılmalar yaşandı. Nitekim İspanya'nın ilk 10 bankasından biri 1 Euro'ya devredildi.

Dünyada 195 trilyon dolarlık bir borç var. Dünya ekonomisinin Gayri Safi Milli Hasılası (GSMG) ise 80 trilyon dolar olduğunu göre, dünya ekonomisinin üretilen gelirden iki katından fazla borç olduğu görülüyor.

2050 yılında gelişmiş ekonomilerin toplam borçlarının milli gelire oranı yüzde 400 olacak. Bu da fiilen batmaları anlamına gelecektir. Çözüm üretim ve büyümedir. Üretim ve büyümeye dayalı olmayan ekonomiler iflas edecekler.

Küresel finans krizi sonrasında Amerika'da şirketler, orta ve ortanın altındaki beyaz ve mavi yakalı çalışanları eskisine göre çok daha ucuza çalıştırıyor.

1990'ların sonlarında Amerika'da orta sınıfın milli gelirden aldığı pay yüzde 62 düzeyinde iken bu rakam bugün yüzde 49'a geriledi. Küresel finans krizinin patlak verdiği dönemde 'ertesi gün ani çıkacak 400 dolarlık bir ödemeyi karşılayamayacak hane halkı' oranı yüzde 54'e çıkmıştı. Yani toplumun yarısı sabah 400 dolarlık ödemeyi yapabilecek durumda değil. Alınan bütün tedbirlere rağmen bugün ancak yüzde 46'ya gerileyebildi.

Avrupa kriz başlangıcında parasal genişleme programı olsaydı hafif atlatırdı. Fakat, Almanya Avrupa Merkez Bankası'na (AMB) baskı uygulayarak, programı engelledi. Bu durumun Avrupa açısından tarihi bir felaket oldu ve Yunanistan'ı iflasa sürükledi, İtalya, İspanya, Portekiz'i ve Fransa'yı çok ciddi etkiledi.

Almanya Avrupa'daki ülkelere kendi mallarını satacak diye altyapısı daha kurulmadan tek para birimine EURO'ya geçirdi.

Tek para birimi Almanya sanayide güçlü olması nedeniyle diğer ülkelerin rekabet gücünü ortadan kaldırdı. Euro'nun, başta ABD Doları ve diğer para birimleri karşısında değer kazanması, rekabetçilik alanında zayıf olan ülkelerin ihracat yapamaz hale getirip Almanya'ya bağlandı.

Almanya ekonomik gücünü kullanarak, diğer üye ülkeler üzerinde hegomonik bir tavır içinde olması Hitler Almanya'sının yaptıklarını hatırlatıyor. İtalya gezimde taksi şoförü ile sohbet ederken, İtalyan şoför hiddetli bir şekilde; "Merkel Ekonomik Nazi, Ekonomik Nazi..." demişti.

Emerging-7 (Gelişmekte olan 7'li) diye ülkeler var. Çin, Hindistan, Brezilya, Rusya, Meksika, Endonezya ve Türkiye'nin yer aldığı E-7 ülkeleri. 2018-2020 döneminde E-7, G-7 ekonomilerini geçecek. G-7 ülkeleri hızlı yaşlanırken, E-7'de ise Afrika kıtasından Asya'ya 2030 yılına kadar 1 milyar daha yeni nüfus ile 5.5 milyara ulaşacak. Türkiye oyun kurucu görevi ile dünyanın batısı ile doğusu arasında ekonomi-politik köprü olma vazifesini daha da güçlendirerek bu coğrafyadaki varlığını daha da perçinleyebilir.

Katar'a yönelik abluka, dünya enerji stratejilerinde ve piyasalarında daha etkin olmaya çalışan Amerika Birleşik Devletleri'nin stratejik adımıdır. ABD 1970'lerden bu yana kendi ülkesinden dünyaya enerji ihracatını yasaklamış bir ülke iken, 2013 yılında ABD enerji ihracatına başladı. 2016 yılı Ocak ayında ilk petrol ihracatını İtalya'ya gerçekleştirmişti. Çok enteresan Katar ablukasının başladığı hafta da Amerika ilk defa sıvılaştırılmış doğalgaz ihracatını da Polonya'ya yaptı.

Suudi Arabistan ile Sünni cepheyi kışkırtarak İran ile daha gerginlik sürecinin içine girilmesini amaçlıyor. Amaç mezhep gerilimi ile enerji stratejisini kendi lehine dönüştürmek. Körfez'deki gerginlik enerji üretimini etkileyecek sonuçlar getirirse Körfez ve İran'ın enerji ihracatındaki gerilemesi Amerika'nın bu pazardaki boşluğu kendi ürünü ile doldurması amaçlanmakta...

Katar krizi, 2013 baharında dünyaya net enerji ihracatçısı olmaya karar veren ABD'nin dünya enerji piyasasından çeşitli hamlelerle daha fazla pay alabilmek için çıkardığı krizlerden bir tanesidir.

Elbette bu da ABD'nin planı doğrultusunda yapılmaktadır. Enerji ihracatından çok ciddi gelir kazanan ülkeler, elde ettikleri ekonomik güç ve cesaretle bağımsız dış politika izleyebilmekte idiler. Petrol fiyatları 100 doların üzerinde 50 doların altına geriledi. İşte bu ülkeler eskisi gibi dış politik manevraları yapamayacak hale geldiler.

Bunların hiçbirini yaşamadan Yunanistan, fiilen iflas etti. Fransa dahil hiçbir ülke bizim yaşadığımız süreçleri atlatamazdı.

Türkiye ekonomisinin bu kadar büyük badireler içinde ilk çeyrekte yüzde 5 büyümesi, ikinci çeyrekte bu rakamın yüzde 6'ya ulaşması bekleniyor. Yılın ilk yarısında 5.5-6 büyümüş bir ekonomi yıl sonu hedefi olan 4.4'ü zaten tutturur.
KUŞAK YOL PROJE
Kuşak yol Projesi 4.5 milyar kilometre kare bir alanda 4.5 milyar nüfusu ilgilendiriyor. Türkiye'ye çok büyük fırsatlar sunabilecektir. Çin ilk etapta bu projeye 75-80 milyar dolar harcamayı planlıyor. Türkiye uzun vadede bu projenin içinde olarak bir yılda 300-400 milyar dolar kazanabilir.
RÖPORTAJ:ALİ DEĞERMENCİ