Fuat Uğur'un bugünkü yazısı şöyle:
Firari FETÖ'cü İhsan Yılmaz'ın grup içi yazışmalarından öğreniyorum ki örgüt birbirine girmiş durumda. Toplanan paralar alt seviyelerdekine koklatılırken, sadece belli kesimlere kanalize ediliyor. Yüzlerce isim, bir eli yağda, bir eli balda yaşamakta. İhsan Yılmaz "Herhangi bir itiraz dile getiren fitneci olmakla ve AKP'ye hizmetle suçlanıyor" diye yakınıyor.
Aşağıdaki yazıyı İhsan Yılmaz'ın FETÖ'cülerle birlikte oluşturulmuş olan grup içi yazışmalarından derledim.
Zehir zemberek bir itirafname ve eleştiri bombardımanı. Örgütün ne ahlaksızlığını bırakmış, ne dalavereciliğini, ne de yaptığı tezgâhları. FETÖ'cülerin yurt dışında nasıl birbirlerine düştüklerini anlatıp yerden yere vuruyor. Bunu yaparken de "Ahlaken doğruculuk" yaparak kendini dışarıda tutuyor.
İhsan Yılmaz bu yazısını "Bu grup içi son yazım. Bundan sonra http://immature.online adresiyle bir blog sayfası açtım. Artık oradan daha genel ve soyut şeyler yazacağım. Zira kafam kaldırmıyor ve psikolojim bozulacak diye endişe ediyorum" diye duyurmuş.
FETÖ'nün yurt dışındaki ve Türkiye'deki çürümüşlüğünü içeriden anlatan bir hesaplaşma ve itirafname âdeta.
İşte İhsan Yılmaz'ın yazdıklarından notlar:
Şöyle bir ayrışma başladı: Nedense Hizmet'teki bazılarının yönetim stillerine, hayat tarzlarına, davranışlarına vs. eleştiri ve ikazları yapanlar Hizmet'ten maaş almayanlar, bu eleştirileri yapanlara "AKP'ye yardımcı oluyor" diyenler ise Hizmet'ten maaş alanlar. Problem büyüyor. İnsanlar umutsuzluğa ve öfkeye kapılıyor.
Herhangi bir itiraz, sitem dile getiren hemen fitneci olmakla, AKP'ye çalışmakla, cemaati bölmekle, mazlumlara sahip çıkmamakla, AKP'nin zulümlerini haklı bulmakla itham ediliyor.
Nedense konuşanı susturmak için âyet, hadis vs. gibi şeyleri ve prensipleri kullanan susturucular, bunları kendilerine uygulamıyor. Uyuşturucu müptelalığı gibi bazılarımızda yönetme müptelalığı var. Osmanlı'nın kasapları gibi kesip biçiyor ama onlar gibi 7 yılda bir ara verip, tabana karışmıyor, yönetilenle empati yapmıyor.
İstişare hâlâ çoğu yerde yok. Yapılan gündem anonsçuluğu ve para takibi. Kimsenin fikrine önem verilmiyor. "Bu maddeler yukarıdan geldi" denilip her türlü akıl yürütmenin önüne geçiliyor.
İnsana değil kurumlara önem verilmesi hastalığı devam ediyor. İnsanlar küsmüş, darılmış, kenara çekilmiş, dert eden az, peşine düşen az, hâl hatır soran yok. İlişkiler mekanik, robot gibi. İnsanlık kaybolmuş.
Hizmet'i tavandan da tabandan da geçim kapısı gibi görenlerde maalesef artış var. Neden onlar maaş alıyor da biz almıyoruz diyenler artık daha çok konuşur oldular.
Son 10-15 yılda, Türkiye'deki pek çok kurumda ve birimde, İslamcı refleksler göstermemek, güçlenmek için ahlakı bir yana bırakmak, tedbir-tevil-tefsir yapayım derken hakikate kolayca takla attıran karakterler hâline gelmek, her tür rakamı şişirmek, kul hakkını dert etmemek, tazminatı ödememek ve tazminat ödememek için sahte şikâyet mektupları almak, ucuza taşeron çalıştırmak, kadroculuk yaparken kul hakkını dava adına yok saymak, borsada işler çevirmek, nafile kurbanları kesmemek vs. gibi binlerce büyüme ve güçlenme adına ahlakın, vicdanın ve kul hakkının terk edildiği örnek yaşandı. Bunların bir kısmı Avrupa gibi yerlerde bile yaşandı. Bunları AKP'nin yalan ve iftiralarından alıntılamıyorum; Meriç Nehri'ni yüzerek geçmiş ya da bir süre hapis yatıp kurtulmuş ya da tüm ailesi hapiste, kendisi sürgünde olan AKP'den nefret eden, Hizmet'i hâlâ çok seven yüzlerce, binlerce insanın anlattıklarından özet yapıyorum.
Hizmet'te önde görülen, Hizmet'ten maaş alarak hayatını idame ettiren insanların hayat tarzları, standartları, evleri, arabaları, çocuklarını okuttukları okullar artık maalesef çok çok daha fazla göze batıyor. Bunlar artık daha çok konuşulur oldu. "Amma çok adamın kayınpederi zenginmiş yahu" diye ironik şekilde, ama acı ile bu gözlemler dile getiriliyor.
Çok az sayıda da olsa bazı abilerin eskiden beri irtibatta oldukları esnaflara (cüzdan diye tabir ediliyor) masraflarını yıktıklarını, kredi kartlarını ve başka masraflarını ödettirdiklerini, uçak biletlerini aldırttıklarını bilmeyen yok. Bazı durumlarda bu tür masrafları çeken esnaflar artık bunaldıkları için sağda solda bunları dile getiriyor. Bu tür şeyler inanılmaz sayıda insana ulaşıyor. Ama kimse de asıl muhataba gidip de "Omzunda, boynunda akrep var kardeşim aman dikkat et" demiyor. Bozuşmamak, kötü adam olmamak için bunlar yüze söylenmiyor ama bazen iktidar mücadelelerinde araç olarak, sopa olarak kullanılıyor...
Söylediğim gibi yazı epey uzun. Neler var içinde neler. Okurken insanın kanı donuyor. Bu örgütün elemanlarının ahlâksızlığını olağanlaştıran yapısını hâlâ mağduriyet diye pazarlayanları görünce, nefretin katsayısı daha artıyor.