Bir tarikata girmek değildir
Her şeyden önce şu hakikati en başta yazalım. Nahl Suresi'nin 62., 63. ve 64. ayetlerine göre, İslam'ın iman esaslarını kabul edip inanan, büyük günahlardan sakınan ve gücü yettiği kadar Allah'ın emirlerini yapmaya ve yasaklarından sakınmaya gayret eden her Müslüman, Allah'ın velisidir, evliyasıdır, sevgili kuludur. Evliyalık öyle birtakım tarikatlara ve gruplara katılmakla, bir kısım görüntü sergilemekle olmaz. Evet, temiz ve sade Müslümanlar, Kur'an-ı Kerim'in beyanına göre Allah'ın sevgili kulları ve evliyalarıdırlar.
Dereceler farklı olabilir
Allah'ın veli kullarının, Allah katındaki derecelerinin farklı olabileceğini söylemek mümkündür. Çünkü insanlar yaratılışları itibariyle eşit değildirler. İnsan hakları açısından eşit durumda bulunmaları, ruh, beden, akıl, yetenek ve hayatta başarı yönünden insanların ayrı özelliklere sahip olmalarına engel oluşturmaz. Evet, insanlar temel hakları açısından eşittirler fakat, birçok farklı özellikler yönünden de eşit değildirler. İşte bu eşitsizlik ve farklılıkların dünya hayatında farklı başarıların ortaya çıkmasına yol açacağından da şüphe yoktur. Dolayısıyla da insanların Allah katındaki değerleri de elbette farklı olacak, herkesin derecesi kendi iman ve ameline göre gerçekleşecek, Allah'ın lütfü ve rahmeti ile belirlenecektir. Allah katında insanların derecelerinin farklı olacağı gerçeğinden hareketle, insanların dünyadaki amellerinin dereceli olacağını, dolayısıyla evliyaların da farklı bulunacağını dikkate alarak, evliyaların farklı derecelerini belirten bazı özellikleri ayrı başlıklar altında sıralamak istiyoruz.
Evliyaların dereceleri
Müslümanlar'ın tamamının Allah'ın sevgili kulları olduklarını ifade ettikten sonra, bu evliyaların farklı derecelerinden söz edeceğiz.
1- İman asıldır:
İslamiyet'te Allah'a, Kur'an-ı Kerim'e, ahirete ve diğer iman esaslarına inanmak temel esasdır. Ancak herkesin inanç derecesi, iman ile ilgili bilgi derecesi, farklı derecelerde olabilir. Ona göre de muamele görür ve ona göre de ameli farklı olur.
2- Amel-i salih:
Yani belli ibadetler, belli hayırlı işler yapmak, İslam'ın temel emirleridir. Şu var ki, herkesin ibadeti, yaptığı iyilik ve hayırlı işler farklı olabilir. Esasen, dünya hayatı için meşru çalışmaların tamamı salih yani hayırlı işlerdir. Bir kişinin kendisi için, aile ve çocukları için, ülkesi ve milleti için yaptığı her türlü hayırlı ve yararlı işler, onun için bir "amel-i salih" olur. İşine göre büyük sevaplar elde eder. Şu var ki herkesin "amel-i salih"i farklıdır. Dolayısıyla da Allah katındaki derecesi de farklı olacaktır.
3- Bilgi ve bilim:
İslamiyet sade bilgiyi de, araştırma sonucu elde edilen bilimi de emir ve teşvik eylemiştir. Kur'an'ın ilk emri, okumak emridir. Dolayısıyla Müslümanlar, bilgili ve bilim yolunda ileri durumda bulunmalıdırlar. Bilgi ve bilim birikimimiz ne kadar zengin olursa, Müslümanlık'ımız da, Allah yolunda ilerlememiz de, başarımız da o derece ileri olacaktır. O nedenle de Allah katında derecemiz, Allah'ın sevgisini kazanmamız da o ölçüde daha zengin olacaktır. Bununla beraber insanların bilgi ve bilim düzeyleri, bu yoldaki yatırımları ve harcamaları da farklı olacağından ona ait Allah katındaki dereceleri de farklı olacaktır.
4- Hayırseverlik:
İslam'a göre, kişi sadece kendi nefsi ve ailesi için değil, diğer insanlar için de çalışmalı, kazandıklarından bir bölümünü başkalarına karşılıksız olarak vermelidir. Bugün ülkemiz de çok sayıda sadakaya muhtaç insan vardır. Aç ve perişan aileler, hayırseverlerin yapacakları hayırları beklemektedirler. Zekat ve fitre gibi zaruri borçlarımızı ödedikten başka, sadakalar da vermeliyiz. Hayırseverlik yapmalıyız. Unutmayalım ki, biz de sadakaya muhtaç halde bulunabilirdik. O halde bugün halimize şükür ederek, yoksullara yardım etmeliyiz. İşte konuya bu noktadan baktığımız zaman, insanlar hayırseverlik ve yardımseverlik noktasından da farklıdırlar. Dolayısıyla, Allah katındaki dereceleri de elbette farklı olacaktır.
5- Yurtseverlik, milletseverlik:
Yurtseverlik ve milletseverlik, İslam açısından son derece gerekli ve de faziletli bir duygudur. Eğer bir millet, kendi yurdunu severek onu korumazsa, düşmanları bir gün o yurdu işgal edebilirler. Unutmayalım ki, bütün hayır ve iyilikler hür vatan üzerinde gerçekleşir. Yurdunu yitiren, hürriyet ve istiklalini de kaybeden bir ulus, dinini ve çeşitli dini yaşantısını da birlikte yitirir. Şeref ve mutluluğunu da kaybeder. İşte Irak. Kısaca, yurtseverlik, milletseverlik açısından da Müslümanlar eşit durumda değildir. Müslümanlar, bu konuda oldukça yara almış durumdadırlar. İşte, Allah katında Müslümanlar'ın dereceleri, yurtseverlik ve milletseverlik yönünden de farklıdırlar. Yurtseverlik ve milletseverlik yolunda çaba gösteren ve bu yolda harcama yapanlar, zaman verenler, elbette Allah katında büyük ve yüksek derecelere kavuşurlar.
6- Çalışkanlık ve üretim:
İslam, çalışmayı farz kılmış, teşvik etmiştir. Çalışmayan, kazanamaz ve perişan olur. Allah toprağı vermiş, suyu vermiş, ekini ekip onu yetiştirme görevini de bize vermiştir. Ekeceğiz, biçeceğiz, ekmek yapıp, yiyeceğiz. Her işte böyledir. Kur'an-ı Kerim'de yüz küsür yerde zikredilen "amel", "iş" demektir. "Amel-i Salih" demek, "yararlı iş" anlamına gelir. Kur'an-ı Kerim, iş yapmayı, çalışmayı, kazanmayı ve bütün halinde mutlu olmayı emrediyor. Allah'ın bu emrini yerine getirme konusunda, Müslümanlar farklı olduklarından, Allah katındaki dereceleri de farklı olacaktır. Sonuçta, Müslümanlar'ın tamamı Allah'ın sevgili kulu ve evliyalarıdır. Ama her velinin derecesi farklıdır.
Evliyalık öyle birtakım tarikatlara ve gruplara katılmakla, bir kısım görüntü sergilemekle olmaz...
***
"Allah o su ile size; ekin, zeytin, hurma ağaçları, üzümler ve her türlü meyvelerden bitirir. Elbette bunda, düşünen bir kavim için bir ibret vardır." (Nahl Suresi: 11)
***
"Hiçbiriniz kendisi için istediğini (mü'min) kardeşi için istemedikçe, (gerçek) iman etmiş olamaz." Hadis-i Şerif