Evin kızları, kadınları, evlatları, arap bacıları sessiz adımlarla girip çıkarak yemekleri taşımaktadır. İlk olarak. küçükçe bir tepsi getirilip bırakılır. İftariyelik tepsisi... Adı küçük ama içinde neler yok neler! Birkaç çeşit reçel, bal, kaymak, pastırma, sucuk, beyaz peynir, biberli Balkan kaşarı, kazandibi, yağlı ve susamlı simitler, çörekler, ufak ufak pideler...
Bazı iftariye sofralarında da; üstleri kapalı küçük çorba tasları, bir zemzem şişesi, ayrıca oruç bozmak için tuz, zeytin, hurma ve kesme billur sürahide buz gibi su. Evin, konağın, büyük efendisi takkesini giymiş, elinde tespih, dualar mırıldanıyor. Evin en yaşlı hanımları da öyle. Ya çocuklar? Onlar çoktan sokaklarda. Mahallenin mescidinde yanacak kandilleri gözlüyorlar. Bazı evlerin cumbalarında da mescidin minaresi görüldüğü için, büyüklerin gözleri de sık sık o tarafa kayıyor. Sokaklar birden şen çocuk sesleri ile çınlıyor; "Kandiller yandı, toplar atıldı!"
Besmele ile eller suya, tuza ya da zeytin ve hurmaya uzanıyor. Oruçlar açılıyor. Sonra iftariye tepsisindeki çerezler bitiriliyor. Sıra asıl yemeklere geliyor. İki çeşit çorba, et ve tavuk yemekleri, pastırmalı ve kıymalı, soğanlı yumurtalar, nohutlu pilav, börekler, sütlü ve hamur tatlıları. Sonra da, teravih namazı bütün bu yenilenleri eritiveriyor.