Bilgin sahabî Ebu Hüreyre şöyle anlatıyor. "Yanına gelen bir kişi ile Peygamberimiz arasında ilginç bir söyleşi gerçekleşir:
- Ey Allah'ın Peygamberi! Bana yapabileceğim öyle bir iş öğretiniz ki ben onu yapınca Cennet'e gireyim...
- İyi bir insan ol.
- Ben iyi bir insan olduğumu nasıl bileyim?
- (Mesken, meslek ve ticaret) komşularına sor. Senin iyi olduğunu söylüyorlarsa iyisin. Kötü olduğunu dile getiriyorlarsa kötüsün." (1) Dünya hayatında komşularımızın hakkımızdaki iyi düşünceleri/yargıları bizi 'halk'ın sevgilisi yaparak mutlu edeceği gibi, Hakk'ın sevgilisi kılarak da mesut edecektir.
Peygamberimiz şöyle buyururlar: "Bir mü'min vefat edince komşularından iki kişi, o adam hakkında 'Biz kendisinden iyilik ve hayırdan başka bir şey görmedik' diye şahitlik ederse, o adam Allah katında iyi olmadığı halde bu iki komşunun şahitliği sebebiyle Allah zülcelâl ilgili meleklere şöyle buyurur:
- Bu ölen kulum hakkında benim bilgime göre değil de o iki kulumun şahitliğine göre işlem yapın." (2) Kişinin toplum hayatındaki davranışlarına en yakından tanık olan İslâmî ölçülere bağlı komşuların olumsuz kanaatleri de gerçeğin ifadesidir.
Böyle olduğu için de karanlık bir geleceğin habercisidir. Zira çokça namaz kılan, çokça oruç tutan ve pek çok sadaka veren fakat sözleriyle de komşularını üzen/rahatsız eden bir kadından huzurunda söz edildiğinde, Peygamberimiz şöyle buyurdular: "O kadın (da hayır yoktur. O) Cehennem'dedir." (3) Komşu haklarına saygısızlık ve tecavüz, mü'minin diğer bütün faziletlerini giderebildiği ve âhiret azabına sebep olabildiği içindir ki yukarıda sunduğumuz hadislerden de anlaşılacağı üzere Peygamberimiz bu konuya son derece önem vermiştir. Ashabının komşuluk ilişkilerini yakından izlemiş ve sık sık uyarılarda bulunmuştur. Aşağıdaki örneği dikkatle izleyelim.
Bir sahabe Allah'ın Resûlü'ne (s.a.) gelerek şöylece dert yanar.
- (Ya Resûlallah!) Ben falanca topluluk içinde yaşıyorum. Onlardan en yakın olan (komşum) bana en büyük zararı veriyor, (ne yapayım?) Allah'ın Resulü Hz. Ebu Bekir, Ömer ve Ali'yi şikâyet edilen topluluğa gönderir. Onlar da mahallin mescidinin kapısında durarak yüksek sesle şu ölçüyü tebliğ ederler:
- Ey insanlar! İyi dinleyiniz. (Çevrenizdeki) kırk evde yaşayanlar sizin komşularınızdır. Komşusu fenalıklarından emin olmayan kimse (cezasını çekmeksizin) Cennet'e giremez." (4) Burada şu çok önemli hususa da işaret etmek isteriz. Suçlar/günahlar mahiyetleri itibariyle aynı ise de komşulara karşı işlenenleri, fertler arası güveni ve toplum düzenini daha şiddetli bir şekilde sarsacağından, suçların/günahların en büyüğünü teşkil ederler. Bakınız bu gerçeği peygamberimiz nasıl açıklıyor: "(Çok iyi biliniz ki,) kişinin komşusunun (veya ortağının) evinden bir şey çalması, onun için on evden çalmasından çok daha büyük günahtır.) Kişinin komşusunun (veya ortağının) hanımı ile zina etmesi de onun için on kadınla zina etmesinden daha büyük bir günahtır. (Daha büyük bir azâb sebebidir.) (5) Üzülerek itiraf etmeliyiz ki, İslâm'ın ahlâk ve fazilet değerlerinden gereğince nasibini alamayan bizler gibi zayıf mü'minler arasında komşuluk görevleri giderek kudsiyyetini ve ihtişamını kaybetmektedir. Ne acıdır ki mektep, mesken, meslek, iş, ticaret ve memuriyet komşuluğu yerini alâkasızlığa,
çekemezliğe, yıkıcı rekabetlere ve düşmanlığa bırakmaktadır.
Öz ifadeyle ahlâkî çöküntümüzü komşuluk ilişkilerimizdeki yıkımda da görmek mümkündür.
Peygamberimiz: "Allah katında dostların en hayırlısı, dostuna karşı en hayırlı olanıdır. Allah katında komşuların en hayırlısı ise, komşusuna karşı en hayırlı olanıdır." (6) buyurur.
Komşularımızı sevelim. Onlar tarafından sevilmeye çalışalım. Komşularımız dünya ve âhiret hayatımızın mutluluğuna sebep olacak kıymetli insanlardır. Onları üzmekten, onlara zarar vermekten kaçınalım. Zira Peygamberimiz, "Ahiret Günü'nde (birbirleriyle davalaşacak) hasımların ilk ikisinin komşular olacağını" duyurur. (7) Cebrail'in, Peygamberimiz'e, peygamberlerimizin de inananlara ısrarla tavsiye buyurduğu komşuluk görevlerini biz de birbirimize öğütleyelim.
Son sözü Peygamberimiz'e bırakalım: "Allah'ı ve Peygamberi'ni sevmek (veya Allah ve Peygamberi tarafından sevilmek) isteyen kişi konuştuğu zaman dosdoğru konuşsun.
Kendisine (sır, vazife veya bunun gibi bir) emanet bırakıldığı zaman emaneti korusun/sahibine versin. Bir de çevresindeki komşuları, dostları ve arkadaşlarına (gücü nispetinde) ikramda bulunsun." (8) (1) Sünen-ü İbn-i Mace, Hadis No: 4222. (2) Ramûzul-Ehâdîs, 1/63 (İza bölümü). (3) Mişkâtül-Mesâbih, Hadis No: 4992. (4) Kurtubî, 5/185. (5) İbn-ü Kesir, Furkan, 68, Hadis özetlenmiştir. (6) Sünenüt-Tirmizî, Hadis No: 1945. (7) Mişkâtül-Mesâbih, Hadis No: 5000. (8) M. Mesâbih, Hn. 4990.
* * *
HZ. PEYGAMBER'iN DiLiNDEN
* Komşusuna güven veremeyen gerçek mümin değildir.
Ebu Hüreyre (r.a.) anlatıyor: "Allah'ın Resûlü (s.a.v.) (öğüt verdikleri bir sohbetlerinde yemîn ederek şöyle) buyurdu:
- Allah'a yemîn ederim ki (gerektiği şekilde) îman etmemiştir. (Sahabîler tarafından ilgi ile) soruldu:
- Ya Resûlallah? Kimdir bu gerektiği şekilde îman etmemiş olan kişi?
- Komşusunun kendisini aldatmayacağı, kendisine zulmetmeyeceği husûsunda güven duymadığı kişidir."
* Vermeye kapısı en yakın olan komşudan mı başlamalıdır?
Hz. Aişe (r.a.) anlatıyor: "Allah'ın Resûlü'ne (s.a.v.) sordum:
- Ya Resûlallah! Benim (yakın çevremde) iki komşum var. Önce hangisine hediye vererek yardım edeyim?
- (Ya Aişe!) Sana göre kapısı en yakın olandan başla."
* Komşusuna zulmeden Cennet'e giremez mi? İbn-i Mesud (R.) anlatıyor: "Allah'ın Resûlü bir öğütlerinde şöyle buyurdu:
İyice biliniz ki; faiz, karaborsa ve aldatma gibi yollarla haramdan mal kazanıp da ondan hayır yapan kişinin bu harcaması sebebiyle o malı bereketlendirilmez. O maldan sadaka verse sadakası kabul olunmaz; ona sevap verilmez... (Haram yollardan kazandığı için ölümünden sonra) bu maldan geriye kalan da onun için ancak Cehennem'de azık olur.
Peygamberimiz öğütlerine devamla şöyle buyurdular:
Komşusuna zulmeden; onun haklarını çiğneyen kişi (de azap görmeksizin) Cennet'e giremez.