Ramazan tövbe için âdeta biçilmiş kaftandır. Nefsin ve dünyanın ruh üzerine çektiği kalın perdeler Ramazan'ın nurunun erişmesiyle incelir ve Allah aşkı, Kur'ân-ı Kerîm nuru, peygamber muhabbeti bütün ruhlara sirayet eder, yayılır.
Kul küçücük bir hatası bile olsa Allah için onu terk eder ve karşılığını sadece Cenâb-ı Hakk'tan beklerse, yerdeki ve gökteki bütün canlıların ibadetlerinden bile yüksek derece elde eder; tövbeyle…
Hazret-i Ali Efendimiz buyurur ki; tövbenin sağlam olmasını istiyorsan şunlara dikkat et:
1- Bütün kalbinle yaptığın isyana ve günaha pişman ol.
2- Günahı işlerken kul hakkına riayetsizlik yaptıysan helalleşmeye çalış.
3- Seni günaha teşvik eden arkadaşları ve çevreyi hemen terk et, uzaklaş.
4- Amel defterini güzelliklerle doldurmaya çalış.
Her geçen gün iyiliklerini ve ibadetlerini artır.
5- Bedenini, vücudunu Allah'a ibadet veya farzları yerine getirdikten sonra insanlara hizmetle meşgul et ve yor! O kadar ki beden bu yorgunluktan dolayı günaha giremeyecek dereceye gelsin.
6- Allah Teâlâ'yı çokça zikret. Ölümü ve âhireti hatırla. Şunu unutma ki; bir kişi Allah'ı unutmadan asla günah işleyemez.
Dostlar, Allah Teâlâ tövbe eden kulunu affetmenin ötesinde çok çok sever. Bizler bu dünyaya en güzel kulluğu tahsil etmek için geldik. Tövbe ile ahlâkını ve şahsiyetini şekillendiren kullar; mutlu olarak yaşar, âhirette yüksek derecelere erişirler.
Estağfirullah, tövbenin dil ile ifadesidir. Bu söz kalpten çıkmış ise günahı terk etmek, tövbenin fiilen gösterilmesini de beraberinde getirir.
Cenâb-ı Hakk hepimizin tövbelerini kabul buyursun. Âmin.
AFFOLMAYACAK GÜNAH YOKTUR... ÇÜNKÜ
Tövbe zaten kötü olan bir fiili terk etmektir. Mesela bir adam müşrikse, Allah Teâlâ'ya ortak koşuyorsa yahut Hz. İsa (a.s.)'a Allah'ın oğlu diyor veya bazı peygamberleri ve insanları ilâh olarak görüyorsa, tevhid ederek tövbe eder ve şirkten tamamen kurtulur. Buna benzer bütün günahlar bu şekilde düzeltilmeye çalışılır.
Kul hakkıyla alâkalı günahı varsa hem Allah'a tövbe eder, hem de hakkını yediği veyahut hukukuna tecavüz ettiği kişiyle ya helalleşerek ya da cezasını kabul ederek tövbe etmiş olur. Dolayısıyla Allah Teâlâ'nın affediciliğine sığınmış olur.
İki namaz arasındaki küçük günahlar affolduğu gibi kişinin bir maddî sıkıntısı bile onun günahlarının affına vesile olabilir.
Tövbenin en önemli can noktası, kişinin Allah Teâlâ'nın kulu olduğunu unutmaması, onun hükmüne ve dinine saygı ve edeb göstermesidir.
Hazret-i Âdem (a.s.), tövbe etmekle âdem oldu. Şeytan ise secde etmeyişine bahaneler bulup günahıyla yüzleşmediği için kovuldu. Huzurdan kovulmuş "racîm", şeytan oldu.
* * *
GÖNÜL SAHİFESİ
Hicretin 3. asrında yaşamış büyük bir velînin nasıl tövbe ettiğini kendisi şöyle anlatır:
Ben zamanın ve çevrenin kötü ahlâkına uymuş, tefecilik yapan bir insandım. Haftada bir borç verdiklerimin kapısına gider, tahsilat yapardım. Bir gün yine evden çıktım, çocuklar sokakta oynamaktaydı.
Bir çocuk diğerlerine bağırarak; "Yoldan çekilin, aman uzaklaşın, falanca tefeci kişi geliyor, onun ayağından kalkan toz üzerimize yapışırsa belki bizler Allah'ın gazabına uğrarız" diye seslendi.
Bu söz, içime ateş gibi düştü. O an kulluğumdan utandım ve Allah Teâlâ'ya samimiyetle tövbe ettim.
Tek tek evlere uğradım, helalleşip hatta üzerine de para vererek tefecilik ve faiz işini bıraktım.
Ağlaya ağlaya evime doğru yürüyordum. Aynı çocuğun çocuklara şöyle seslendiğini işittim: "Çocuklar koşun, Allah Teâlâ'ya tövbe eden velî bir kimsesi şu an sokağımıza geldi. Belki ayağından kalkan toz üzerimize konar da Allah Teâlâ'nın rahmetine ve yakınlığına kavuşuruz."
O günden beri Allah Teâlâ'ya âsi olmaktan, günah işlemekten ve bu muhabbeti kaybetmekten hep korkarım.
* * *
GÜNÜN YAZISI
ORUÇ AHLâKI
Orucun yemek içmek ve belli arzuları tatmin etmekten uzaklaşmak olduğunu bir çocuk bile anlayabilir. Buluğ çağına eren kız veya erkek, bu güzel ibadeti yapmaya hak kazanır ve bundan sorumlu olur. Fakat oruç sadece vücudun buluğa ermesiyle tamamlanmaz. İslâm âriflerinin, ruhun buluğa ermesine de dikkat çektiklerini görürüz. Kalbine, gözüne, hatırından geçen düşüncelere kadar kendi içsel muhasebesini yapan ve buna göre orucunu dikkatli şekilde tutan kişiler, ruhî olgunluk ve buluğa erişmiş insanlardır. Boş söz, gıybet, saatlerce boş boş oturmak, internet vb. şeylerde vaktini boşa harcamak, oyunlar ve lüzumsuz meşgalelerle Ramazan saatlerini harcamak çocukluk emaresidir. Kendi kendimize yazık etmiş oluruz. Zaten senenin 11 ayı bir keşmekeş içerisinde geçmekteyken husûsî olarak bizlere bahşedilmiş bu güzellikleri yele vermek yazık olmaz mı? Oruçlu bir kişi, Efendimiz (s.a.s.)'in hayatını okuyabilir, bir âyet bile olsa inceden inceye araştırarak gününü böyle geçirebilir. Yeter ki insan güzel bir şey yapmak istesin. Ramazan mevsiminde insan, elbet o güzel kalbiyle vaktini değerlendirebilir. Cenâb-ı Hakk'a yaklaştıracak güzel amellerden mânevî zevk almak, inşâallah hepimize nasip olsun.
* * *
AYET-i KERiME
* Ey imân edenler! Cenâb-ı Hakk'a tam bir muhabbetle, samimiyet ve kararlılıkla tövbe ediniz… (Tahrim, 8)
Cenâb-ı Hakk, bütün mü'minleri dâimî ve samimi bir tövbeye çağırıyor. Dikkat edilirse âyet-i kerîme de günahkârlar demiyor.
İnsanlar olarak da ifade edilmiyor.
Yani Allah sevgisini kalbinde hisseden herkesi Cenâb-ı Hakk mü'min olarak kabul ediyor. Kulun hatasını anlaması bir erdemdir.
Kendini gözden geçirdikten sonra Mevlâsına boyun bükmesi kulluktur.
Dâima onun kapısında bulunmayı murad ederek tövbe ile gönülden bağlılık güzel kulların vasfıdır.
* * *
Hz. İnsan'dan insana sesleniş
HADiS-i ŞERiF
* Tövbe pişmanlıktır, samimiyetle kalbinden pişman olmaktır.
(Sahih-i Buhârî)
Hasanü'l-Basri Hazretleri: Yaptığın kabahat ve günahlar aklına gelince için sızlıyorsa, tövbe etmen samimidir. Bu günahlar hatırına gelince iştahın kabarıyorsa tövbeni gözden geçir, sen tövbe etmemişsin.
* * *
SORDUM ÖĞRENDİM
* Hazret-i İsa çarmıha gerilmiş midir?
Kur'ân-ı Kerîm Nisâ Sûresi'nde Cenâb-ı Hakk Hazret-i İsa (a.s.)'ın kesinlikle çarmıha gerilmediğini ve öldürülmediğini açıkça beyan etmiştir. "Çarmıha gerildi" demek, Kur'ân-ı Kerîm'den bir âyeti alenen inkâr etmektir.
* * *
Ya Rabbi! Hayırlar yaz başımıza, iyiler çıkar karşımıza.
Âmin.
M. FATİH ÇITLAK