santimetreküpünün veya bir litresinin ağırlığıdır.
İki konuyu birbirinden ayırt etmek lazımdır. Yüzme bilmek insanın suda bir noktadan diğerine bir
şekilde gidebilmesidir ki, bunu insanın karadaki yürümesine veya koşmasına benzetebiliriz. Suyun
üstünde kalmak ise karada ayakta durmak gibidir. Doğuştan bu yetenek bize verilmiştir.
Suyun yoğunluğu, yani bir litresinin ağırlığı l kilogram olduğundan sadece l ,00 olarak gösterilir.
Kemiklerimizin yoğunluğu 1.80, adalelerimizin 1.05, vücudumuzdaki yağların 0.94, ciğerlerimizdeki
havanın ise 0.00'dır. Bu yoğunlukların vücudumuzdaki miktarlarına göre ortalaması alınınca, ortalama
bir insanın vücudunun yoğunluğunun sudan biraz az olduğu görülür. Yani istesek bile suyun dibinde
kalamayız, su bizi yukarı iter.
Bu sadece insanlar için geçerli değildir. Memeli hayvanların, koyunlar da dahil olmak üzere çoğunluğu
suyun üstünde kalabilir. İnsanlarda çok adaleli olanlarla, bir deri bir kemik olanların yoğunlukları daha
yüksektir ve suyun üstünde kalmaları pek rahat değildir. Kadınların vücutlarında erkeklere oranla daha
çok yağ bulunduğundan, yoğunlukları nispeten azdır ve su onları daha rahat taşır.
Yüzme sporu yapanlarda ise durum farklıdır. Özellikle erkeklerin uzun boylu ve ince olmaları gerekir.
Bu yapıda olanların vücutlarının yoğunlukları ortalama insandan daha fazladır ama onlar için önemli
olan, suyu geri çekerek ileri hareketi sağlayacak olan kas gücü ve suya en az direnci gösterecek vücut
yapısıdır.
Tuzlu su, tatlı sudan biraz daha yoğundur. Bu yüzden denizde yüzmek, tatlı su dolu bir havuzda
yüzmekten daha rahattır ve tuzlu suda daha hızlı yüzülebilir.
Bütün diğer kara sporlarının aksine, yüzmede kadınların performansı erkeklere çok yakındır. Şüphesiz
bunun nedeni ise kadınların erkeklere göre yoğunluklarının daha az olması ve böylece suyun onlara
sağladığı kolaylıktır.
Bazı ülkelerde kadınlara havuzda, suyun içinde doğum yaptırıldığını medyada izlemişsinizdir. Doğan
bebekler sağlıklı olarak suyun üzerine gelebilmekte, daha sonraki gelişmelerinde, suyun altında çok
rahat hareket edebilmektedirler. Çünkü bebekler, ana rahminde su içindedirler. Suyun içinde olmak
onlar için değişik değil, zaten alışık oldukları bir ortamdır.