canlı organizmanın doğrudan veya dolaylı olarak, kendi tabiatı ve eko sistemi içinde, insana bir
faydası vardır.
Vücutlarının hacimlerine oranla, sinekler ağır sayılmazlar ve onları yere çeken güç pek önemli
değildir. Bu güce karşı gelen de, ayaklarındaki kılların ucunda bulunan vantuzlardır. Bu vantuzlar ayrıca yapıştırıcı, yağlı bir madde salgılarlar. Sinekler ayaklarındaki bu yüzlerce vantuz ve salgıları sayesinde her türlü yüzeyde gezinebilirler. Ancak yüzeyin yağ çözücü, örneğin solvent gibi bir madde ile kaplanmamış olması gerekir. Sinekler tavanda yürürken, 6 bacaklarından ikisi hareketlidir. Diğer 4 bacak daima sabit durumdadır.
Karıncalarda ise durum biraz farklıdır. Ortalama bir karıncanın vücudunun hacmine göre ağırlığı,
sineğe nazaran daha fazladır. Hatta toprakta yaşayan bazı türleri düz bir zemine bile tırmanamazlar.
Evlerimize giren küçük karıncalar, çok hafif olduklarından duvarlarda yürüyebilirler.
Belki böyle şeyler ilginizi çekmiyor olabilir ama, asıl merak edilen konu sineklerin tavanda nasıl
yürüyebildiklerinden çok oraya nasıl konduklarıdır. Öyle ya, başı yukarıda, ayakları aşağıda uçan bir
sineğin tavana tepetakla konabilmesi için bir yerde takla atması, uçuş konumunu değiştirmesi gerekir,
ama nerede, ne zaman ve nasıl?
Uzun süre inanılan teoriye göre, sinekler tam konma anında, yuvarlanan bir varil gibi yandan yarım
dönüş yapıyorlardı. Bu teorinin yanlış olduğu, ancak yüksek süratli, saniyede birçok film çekebilen
kameralar sayesinde ortaya çıktı ve sineklerin bir sırrı daha açıklığa kavuştu.
Çekilen filmlerden görüldü ki, sinekler tavana konarken yandan değil, sirklerdeki trapezciler gibi
geriye yarım ters takla atmaktadırlar. Tavana yaklaşınca, ön ayaklarını başlarının üzerine çekerek ters
dönmekte ve tavana önce ön ayakları ile dokunmaktadırlar. Sonra sıra ile diğer ayaklarını da koyarak
vücutlarının tavanda tutunmasını sağlamaktadırlar.