Yakışıklı anchorman güven vermez

atv Ana Haber Bülteni'ni sunan Cem Öğretir: Sunucu haberin heyecanını izleyiciye aktarmalı. Ben haber merkezinin garsonu gibiyim... İçeride şefler güzel yemekler hazırlıyor. İyi yemekle birlikte, güleryüzlü bir sunum varsa, hep o restorana gidersiniz

takvim.com.tr takvim.com.tr
Giriş Tarihi :16 Kasım 2009 , 00:00 Güncelleme Tarihi :18 Ağustos 2010 , 14:22
Yakışıklı anchorman güven vermez

İÇİNDEKİLER

Erdoğan Aktaş yönetiminde hazırlanan atv Ana Haber Bülteni'ni üç aydır sunan Cem Öğretir, neredeyse yaşı kadar tecrübesi olan Mehmet Ali Birand, Uğur Dündar ve Ali Kırca'yla birlikte aynı anda sahaya çıkıyor. 36 yaşında olan Öğretir, "Bu yaştaki bir insanı ekrana koymak riskti. Bana güvendiler, ben de onlara güvendim. Üç aydır reytinglerde bir artış var. Bunda payım varsa çok mutlu olurum" dedi.

Hikayenizi dinleyebilir miyiz?
İngiltere'de doğdum ama Eskişehir'de büyüdüm. 1995'te Anadolu Üniversitesi İletişim Fakültesi sinema-televizyon bölümünden mezun oldum. Tahta bavul esprisi vardır ya; tahta değil ama plastik bavulla İstanbul'a geldim.

SENİ YENMEYE GELDİM
Hatırlıyor musunuz o günü?
Tabii... Haydarpaşa'ya indim. Ferdi Tayfur, Orhan Gencebay filmlerindeki karakterlerin, 'İstanbul seni yenmeye geldim' duruşları vardır ya... Aynen öyle bir duyguya kapıldım. Büyük bir şehre geliyorsunuz, tanıdığınız kimse yok... İki ay iş aradım. Bir gün bir arkadaşımı ziyarete gittim. O dönem, '32. Gün' ekibi de Ankara'dan İstanbul'a taşınmış. Arkadaşım, "Mehmet Ali Bey burada, istiyorsan bir görüş" dedi. Hemen özgeçmişimi verdim. Yarım saat sonra M. Ali Bey beni çağırdı, özgeçmişime baktı, 'etkileyici' anlamına gelen İngilizce bir kelime kullandı. İngilizcem iyi ama o kadar heyecanlandım ki, ne demek istediğini bile anlamadım. Orada Deniz Arman'la da tanıştık. Hemen '32. Gün'de çalışmaya başladım. Sonra Show, Star, CNN Türk, Habertürk derken şimdi atv'deyim.

BÜYÜK STRES
Uzun süre haber kanallarında çalıştıktan sonra dört büyük kanaldan biri olan atv'ye geçtiniz. Bu sizde stres yarattı mı?
Herkes sizi daha çok izlediği için bu daha büyük sorumluluk... O da beraberinde yoğun bir stres getiriyor. Kelimeleri doğru seçmek zorundasınız. Ama bu, bizim işimizin temeli zaten. Sunucuların, stresi yendikleri noktada başarılı olduklarını görürsünüz. Yoksa ekranda rahat diye bir şey yoktur!

M. Ali Birand ve Deniz Arman'la çalıştınız. Onların öğrencisiyken, şimdi rakibisiniz.
Çok güzel bir duygu! Deniz Arman'la da, Mehmet Ali Birand'la da konuştuğumda hâlâ bana bir şeyler söylerler; "Şunu böyle yapsan daha iyi olmaz mı?" gibi... Çünkü onların öğrencisiyim, doğal olarak da zaman zaman beni eleştiriyorlar. Ben de keyifle dinliyorum onları ama içimde şu duygu da var: "Evet, yıllarca beraber çalıştık, siz bana bir şeyler öğrettiniz ama artık ben de sizin rakibinizim... Boynuzun kulağı geçme zamanı geldi."

ENERJİNİ GÖSTERMELİSİN
Nasıl eleştiriler getiriyorlar peki?
Mesela M. Ali Bey ekranda güleryüzlü olunmasını ister. 'Enerjini göster, haber duygusunu izleyiciye aktar' anlamında söyler bunu. Ben şimdi onu daha iyi yapabiliyorum. Sunucu, haberi bildiğini, o haber hakkında heyecanlandığını göstermeli! Ben kendimi haber merkezinin garsonu gibi görüyorum. Şöyle düşünün; içerde bir sürü şef var, çok güzel yemekler hazırlıyorlar! İyi bir yemeğin yanında, güleryüzlü ve samimi bir sunum varsa, sürekli o restorana gidersiniz. Durumum bu! Vitrindeyim ama garsonluğu iyi yapabiliyorsanız müşteri tekrar geliyor zaten.

HAYALİM HEP BUYDU AMA 'TİPİN UYGUN DEĞİL' DEDİLER
"Boynuz kulağı geçti" diyorsunuz. Peki siz sahaya aynı anda çıktığınız anchorman'leri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Boynuz kulağı geçti demek hakkım değil, buna izleyici karar verir. Aynı kulvarda yarıştığım isimler benden büyük ya da küçük olsunlar, onları eleştirmeye kendimi haiz görmüyorum. Rakiplerinizin nasıl olduğu önemli değil, sizin ne kadar iyi olduğunuz önemli. Zaten önemli olan haber merkezinde yapılan yemektir.

Hayaliniz bu muydu yani haber spikerliği miydi?
Tam da buydu! Mezun olunca hep haber spikeri olmak istemiştim. Ama "Olamazsın" demişlerdi.

Neden?
"Tipin uygun değil" dediler. Ama hiç önemsemedim bunu. Siz ne yapacağınızı planlarsanız o size geliyor. Buraya gelmeden önce böyle bir şey bekliyor muydum? Hayır! Ekibimiz geliyordu, ben de geldim. Bugün anchorman koltuğunda oturabilirim ama yarın oturmuyor da olabilirim. Ama kaybedecek hiçbir şeyim yok; çünkü haberciyim. Sokağa da çıkarım, muhabirlik de yaparım.

'KADIN GÜVENİLMEZDİR' ALGISI YÜZÜNDEN ANCHORWOMAN YOK!
Ekranda neden anchorwoman yok? Kadın olmak bu meslekte dezavantaj mı sizce?
Bu bir algı meselesi bence... 'Kadın güvenilmezdir' duygusundan kaynaklanan bir şey olsa gerek! Ama buna hiç katılmıyorum. Bir de, nedense bazı kadın spikerler, haberden çok kendilerine önem verdiler. Bir arkadaşım, habere gitmektense, içeride oturup, zamanını "Hangi makyaj malzemesini kullansam?" diye düşünerek harcadı. Ben sunuculuk dersleri de veriyorum. Sınıfların yüzde 95'i kadın... Diyorlar ki; "Spiker olacağım." Ben de onlara "Hayır, önce haberci olacaksınız. Sokağa çıkmadan, o masaya oturursanız fazla yürüyemezsiniz" diyorum.

Kadın spikerler için görsellik önemlidir. Peki ya erkekler için?
Çok yakışıklı bir insan da güvensizlik yaratabilir. Çünkü nedense samimiyet duygusu yaratamıyorlar. O nedenle bence sıradan olması daha avantajlı... Bir de kadın hep güzel olmak zorundadır, sokak için de böyledir. Mesela makyajsızsanız, "Hasta mısın?" diye sorarlar. Her yerde, her meslekte kadın bakımlı olmalıdır.

"ÇOK TRT" DİYE SES TONUMU ELEŞTİRDİLER!
Özellikle ses tonunuz çok dikkat çekiyor. Nasıl yorumlar alıyorsunuz?
Diksiyonumun ve Türkçemin iyi olduğunu biliyorum. Ama bu yüzden eleştirildim. "Çok TRT" dediler! Ben düzgün Türkçe ve samimiyeti birleştirerek, iyi haber sunulabileceğini kanıtlamak istiyorum. Bugüne kadar iyi tepkiler aldık. Üç ayda reytinglerde yükselme var. Bunda payım varsa çok mutlu olurum. Ama haber merkezi olarak inanılmaz bir enerji var içeride. En büyük korkum; haber toplantısındaki enerjiyi ekrana yansıtamamak. Bu arada benimle ilgili eleştiriler de geldi: "Elini çok oynatıyor, kravatı parlak" gibi... Eleştirileri mutlaka dinlerim ama ekranda olduğum gibi olmak istiyorum. Seyirci samimiyetsizliği hemen anlar.

BABAM AMELİYATTAYKEN SEL HABERLERİNİ SUNDUM
Babanız acil olarak ameliyata alındığında, siz ekranda ana haberi sunuyormuşsunuz. O an neler hissettiniz?

O gün sel haberleri vardı, İstanbul için kötü bir gündü, birçok ölü vardı. Haberden önce babamın hastaneye kaldırılığını öğrendim. Daha sonra da ameliyata alındı. Zor bir süreç geçiriyoruz şu an, babam kemoterapi tedavisi görüyor. Kötü bir gündü ama yayın yapıyorsunuz, sorumluluğunuz yüksek. O yüzden o sırada şahsi sorunlarınız aklınıza gelmiyor. Yayında kendimi unutuyorum, etrafta hiçbir şey olmuyor. Sadece kamera ve ben...

HABER SONRASI ENERJİM DÜŞER, BACAKLARIM KESİLİR
Haber öncesi gergin oluyor musunuz?
Teknik aksaklık varsa gergin oluyorum. Ama jenerik döndüğünde başka aleme geçiyorum. Sadece susadığımda kendime geliyorum, su rica ediyorum. Onun dışında nasıl geçtiğini anlamıyorum. Adrenalin yüksek seviyeye çıktığı için, yayın sonrası aniden enerjim düşüyor. Merdivenleri çıkarken bacaklarım kesiliyor.

Haber bülteni stüdyosunun içi dışarıdan görünüyor ve insanlar toplanıp sizi izliyorlar. Siz dışarıyı görebiliyor musunuz? Yoksa özel bir cam var mı?
Dediğiniz gibi buradan çok geçen oluyor, özellikle çocuklar çok bakıyor. Zaman zaman el sallıyorum onlara. Hatta geçen gün lazer bile tuttular gözüme...

ROCK MÜZİĞİ VE GRUBUMU KULAK SORUNUM YÜZÜNDEN BIRAKTIM
Sizin beş sene önce habercilerden oluşan ve rock müzik yaptığınız 'Son Haber' adlı grubunuz vardı. Devam ediyor mu?
Hayır çünkü yüksek sesten kaynaklanan bir rahatsızlık geçirdim. Kulaklarım sürekli çınlıyor. Doktor "Müziği bırak" dedi. Ama iki sene boyunca Beyoğlu'nda sahne almıştık. Gitar çalıp, söylüyordum. Hem kendimiz eğleniyorduk hem de sanırım gelenleri de eğlendiriyorduk.

Müzikle ne zaman ilgilenmeye başlamıştınız?
Üniversite yıllarından gelen bir şeydi... Asla "Müzisyenim" demiyorum ama müzisyenler habercilik yapmaya kalkarlarsa, o zaman, "Ben de müzisyenim" derim. Onlar ne kadar haberciyse ben de o kadar müzisyenim...

KAVGALARIMIZDA BİLE HABERLERDEN ALINTILAR VAR

Eşiniz Seda Öğretir de spiker... Geçen yaz Kanal D'de Ana Haber'i sunduğunda, aranızda bir rekabet durumu da yaşanmıştı sanırım...
Seda muhabir, şu an CNN Türk'te. Yazın Mehmet Ali Birand tatile çıktığında haberleri sunmuştu. Reytinglerde beni geçmişti...

Evde bunun muhabbetini yaptınız mı?
Aslında bizim hastalıklı bir durumumuz var evde. Çünkü hayatımızla, işimiz birbirine geçmiş vaziyette. Mesela tartışmalarımızda bile, "Sen bu açılımı gerçekleştirmezsen, ben de sana yaklaşamam gibi" haberlerden alıntılar filan yapıyoruz.

Eşinizin de haberci olması sizin için büyük avantaj, öyle değil mi?
Kesinlikle! Çünkü ne yaşadığımızı iyi biliyoruz! Ben Seda'dan daha tecrübeli olduğum için birçok şeyi bana soruyor. Hem içerik, hem Türkçe açısından... Mesela dün Farsça kelimelerin nasıl okunacağını tartıştık, çalıştık, pekiştirdik.