O hem gerçek hem Rüya!

Atv ve A Haber Ankara muhabiri Rüya Akkuş Küçüktunca üniversite hayatı boyunca hayallerinin mesleği olan televizyon haberciliğine hazırlandı. Bu amaç için 56 kilo fazlalığı da azim ve sabırla yolundan çıkarmayı başardı

takvim.com.tr takvim.com.tr
Giriş Tarihi :11 Eylül 2017 , 00:00 Güncelleme Tarihi :11 Eylül 2017 , 13:57
O hem gerçek hem Rüya!

atv-A Haber seyircileri onu yakından tanıyor aslında. Adı Rüya Akkuş Küçüktunca. Hemen her gün haber bültenlerinde karşımıza çıkan; enerjik haber sunumu ve kendinden emin duruşuyla haberini sonuna kadar izlettiren başarılı bir televizyon muhabiri. Her giydiğini yakıştıran bu incecik kızı ekran çok seviyor. Ve bu görüntü, Rüya'nın rüyası aslında. O yıllar önce tam 56 kilo verdi ve başarısı da kalıcı oldu. Bildiklerini, öğrendiklerini, yaşadıklarını kendine de saklamadı üstelik. Sosyal medyadan ulaşabildiği herkesle paylaştı. Az sonra okuyacağınız satırlarda, üniversite yıllarında fazla kilolarına uzun boyu da eklenince, sevimsiz "Yarmagül" şakalarına maruz kalmış bir genç kızın, inanç ve azimle neler başardığına, nasıl başardığına şahit olacaksınız.

Sizi tanıyabilir miyiz?

29 yaşında, İstanbul doğumlu ama Antalya'da büyüyen, sonrasında da Ankara'da yaşamak zorunda kalan biriyim. Çocukluğumdan beri hayalini kurduğum mesleği icra ediyorum, televizyon muhabiriyim ve düşlediğim ne varsa hepsini gerçekleştirmek için elimden geleni yapıyorum. Sanırım hikayem kilo verme hikayesi olacağı için, en çok merak edilen kilom ve boyum... 1.78 boyundayım ve yılın çoğu ayında 63 kilodayım...
Birçok markada 38 beden giyiyorum, kot bedenim de 28/34.

56 kilo müthiş bir başarı öyküsü ama öncesinde de sayısız başarısız deneme var değil mi?

Aradaki fark neydi?

Ömrümün 18 yılını kilolu olarak geçirdiğim için; kilolu olmak kadar, kilo vermeye çalışmak da benim için normaldi. Sabaha "Tamam, bu kez kilo veriyorum" diyerek başlayıp, iki saat sonra bol yağlı bir tost yemişliğim vardır. Ancak ciddi ciddi "artık kilo veriyorum" dedikten sonra 96 kilodan 70 kiloya iki ayda düştüm, yine iki ay içinde 100 kiloya çıktım! Bu benim hem "en başarılı" hem de "en başarısız" deneyimimdi... Peki o 26 kiloyu nasıl verdim? Sanırım, kıskandım! Hemcinslerimi yani. Üniversiteye başladığımda diğer kızlarla aynı güzellikteydik, olaylara verdiğimiz tepkiler, konuşmalarımız, zevklerimiz benzerdi. İki fark vardı: Ben uzundum, onlar kısa. Ben kiloluydum, onlar zayıf! Giydiklerine, taktıklarına, sürdüklerine... Her şeylerine imreniyordum. Ama iki ayda verdiğim kiloyu iki ayda geri aldım! Bu başarısızlığın üzerine, nasıl oldu da 56 kiloyu verdim?
Bence fark şuydu: Birinde kilolu olduğum için, diğerinde kilo vermem gerektiği için kilo vermiştim. İkisinin insanı "şartlama" kapasitesi çok farklı...

56 kilo verdiğiniz dönemde ne yediniz ne içtiniz?

56 kilo verdiğim süreç bir buçuk yıl sürdü. Dolayısıyla ilk gün diyete başlarken yediklerimle, son kiloları verirken yediklerim arasında farklar vardı. Kilo vermeye niyetlendiğinizde "x kişinin onlarca kilo verdiren diyetini " yapmaya gerek yok. En fazla neyi yiyorsanız onu "AZALTMANIZ" yeterli. Bu detay önemli. KESMEK değil, azaltmaktan bahsediyorum. Bir anda keserseniz, ilerde keseceğiniz bir şey kalmaz.

Siz neyi azalttınız?

Önce ekmeği azalttım. Her oturuşta bir ekmek yiyen ben, 2-3 dilime düşürdüm. Öğrenciyken öyle ünlü markaların dilimlenmiş ekmeklerinden alamıyorsunuz, bildiğiniz beyaz ekmekle yaptım diyetimi. Zamanla ekmek bağımlılığım azaldı. 2 dilim ekmekle yarım tabak yemek yiyorsam, 1 tabak yemek yiyip ekmek yememeye başladım 3. ayda..

Makarna ve pilavı da mı kesmediniz?

Makarna ve pilavı kesmem dördüncü, beşinci ayda oldu. Şimdi haftada 1-2 kez makarna ya da pilav yiyorum. Kilo aldırdıklarına da şahit olmadım. Genelde kilo aldıran şeyler tabakta gördüklerimiz değil, tabağa koymadan arada götürdüklerimizdir. Kilo vermek isteyenlere bir tavsiyem de bu olsun: Atıştırmayın!

Ara öğünler, sizin deyiminizle "savaş baltaları" çok önemli değil mi?

Onlar "Ölüyorum açlıktan, bana bir kuzu getirin" zamanlarında sizi dizginleyen kahramanlar. Ben kahvaltı ile öğle öğünü arasında meyve-süt yapıyorum, öğle yemeği ile 15:00 arasında bir kez daha meyve, akşam 17:00 gibi de ya ayran/ peynir - galeta ya da hurma -kahve yapıyorum.
Tavsiye ederim. Bence işe yarıyor!

YENİDEN BAŞLAMAYI BİL!

Başarı nasıl geldi?

Fazla kilolarım gidince sağlıklı olacaktım. Ama devam etmek istedim, çünkü daha düşük bedenlerde kendimi daha iyi hissedecektim.
Gözünüzü hedefe kilitlemediğinizde daha başarılı oluyorsunuz. Strese girmeden, herhangi bir kaçamakta suçluluk hissetmeden hareket ederseniz, zaten hayat sizi oraya taşıyor. Yeter ki yeniden başlamayı bilin.

YAŞASIN AYNALAR!

Motivasyonunuzu bir buçuk yıl nasıl canlı tuttunuz?

Benim kendimden başka motivasyon kaynağım olmadı. Aynaları severim, aynaları yorumlamayı da... Bu yüzden, hiç instagramdaki, youtube'taki kişileri kendilerine motivasyon kaynağı seçmesinler. İnsan önce içinde hissetmeli.

Zayıf kişileri kıskanmak motivasyon kaynağı olabilir mi?

Hırslandırır ama motive etmez. Kıskanın ama motivasyonu kendinizde bulun. Yaşasın aynalar!

Çikolata kavanozunu hayatınızdan çıkarmak yerine, çok canınız istediğinde bir çubuk kraker daldırıp afiyetle yemişsiniz. "Nefsini bilenlerden ol, silenlerden değil" sözünü hatırlattı bana...

Ben size "pasta yiyemezsiniz!" dersem, beyninizde hemen pasta dilimi canlanır. Oysa ki "pasta yiyebilirsiniz tabii ki" deseydim, tatlıyı sadece canınız istediğinde ve kontrollü yiyebileceğinizi öğrenecektiniz. O zaman çikolata da yiyeceksiniz. Bitti, gitti!

Diyetisyenle zayıflamadınız ama sözleri rehberiniz olmuş...

Ben diyetisyenleri de, anlattıklarını da çok seviyorum. Benim diyetisyene gitmeme nedenim, maalesef öğrenciydim ve param yoktu. Diyetisyenlerin en büyük özellikleri, yazdıkları listeler değil, yapabileceğinize inandırmaları. Bu yüzden de kendi kendine başaramayan, neyi nasıl yemesi gerektiğini bilmeyen herkes diyetisyene gitmeli.

Sosyal medyada iyi niyetinize rağmen sizi üzenler de olmuş.

Ben ilk kilo instagram hesaplarındandım sanırım. Bundan 4 yıl önce 7 bin küsur takipçim vardı. Fotoğraflarımın çoğunu silip, birçok hesabı da takipten çıktım. Sebebi; insanların sürekli "Bana bilgi vereceksin!" şeklindeki yaklaşımıydı. Üstelik her adımımı bilmek istiyorlardı. Bana göre değildi. Sustum. O kadar uzun süre sustum ki, ortalık sadece 10 kilo verip ahkam kesenlerle doldu.

Ve manifesto niteliğindeki son videonuz. Öncelikle "ağzınıza sağlık". Neydi sizi bu videoyu çekmeye zorlayan sebepler?

Herkes! Her şey! Ben yemek yerken yüzüme bakanlar, çatalımın kaç kez ağzıma gittiğini sayanlar, kıyafetlerime "yakışmış" derken süzenler, yakışmamış derken dudak bükenler.. Kulp takanlar, tavsiye yarışına girenler! Youtube'ta söylediklerimi bir daha aynen söylemem zor ama özetle şöyle: SİZE NE BİZİM BEDENİMİZDEN, SİZE NE BİZİM KİLOMUZDAN! Sizin kalıplarınıza uymak zorunda değiliz!

"Terlemeden antrenman olmaz" diyorsunuz ve spora "mutlaka" zaman ayırıyorsunuz...

Kilo verdirecek sporları tükürüğünüzü kurutacak, yanınızdakiyle konuşamayacak seviyeye gelecek şekilde yapacaksınız.
Fitness salonuna üyeyseniz lütfen 6.0 hızından aşağıda yürümeyin. Benim yürüyüş hızım 8.0- 8.5.. Sebebi bacak boyumun uzun olması. Spordan çıktığınızda, terli olduğunuz için hafif bir rüzgarla üşüme hissediyorsanız doğru yoldasınız demektir.

Kilo verme sürecini nasıl etkiliyor egzersizler?

Egzersizin sonuçları tartıda pek görülmez. Sebebi de kas yoğunluğunun artmasıdır. Hatta kas artınca ev tipi tartılarda kendinizi fazla kiloda görürsünüz, bu da sizi mutsuzluğa iter. Oysa egzersiz bir insanın kendine yapabileceği en iyi yatırımdır. İnceltir, zayıflatır, form tutarsınız, 50'li yaşlardaki dizlerinize, belinize yatırım yaparsınız. Egzersizin kiloyla alakası yok, en zayıfının da en kilolusunun da yapması lazım ama herkes önce temel sağlık kontrolünden geçsin.