Yaşı 50'nin üzerinde olanlardan bazıları, Yerel Yönetimler Sempozyumu'nda Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın Kenevirle ilgili "Hatırlıyorum; anacığım evde file dokurdu, sizin de öyleydi belki…" şeklindeki sözlerini, burunlarının direği sızlayarak dinlemişlerdir…
Bu sözleri dinlerken küçüklüğümü hatırladım. Ordu merkeze bağlı Bayadı köyündeki evimizin hemen yanında küçük bir alanda yetiştirdiğimiz ve kendir dediğimiz kenevirleri biçip suda bekletişimiz, sonra liflerinden rahmetli annemin, babaannemle birlikte 'kolan' ve 'dastar' yani kilim dokudukları günler gözümün önüne geldi.
Cumhurbaşkanımızın sözlerinin bir bölümü nostalji ile ilgili belki. Ama bunun sonrasında söyledikleri çok önemli: "File ile giderdik alışverişi yapardık, gelirdik… O zamanda bunlar kenevirden yapılıyordu, benim memleketim Rize'mizde kenevir vardı ve kenevirden fanila, atlet dokurlardı. Çünkü teri emmesi filan çok farklı. Fakat o bize dost görünen düşmanlar, ülkemden Rize'mden keneviri söküp aldılar…"
Nerdeyse adını bile unuttuğumuz kenevirin özellikleri, dikkat çeken ilk husus olmuştur herhalde. Bütün bitkiler için mucize tabiri kullanılabilir belki, ancak kenevir mucize demeyi biraz daha fazla hak ediyor çünkü.
4 ayda yetişebilen kenevirin bir dönümünün, 20 ila 50 yılda yetişebilen 25 dönüm orman kadar oksijen üretmesi, bir dönümden 4 dönüm ağaca denk kağıt elde edilmesi, az suya ihtiyaç duyduğu için hemen her yerde yetişebilmesi, böceklere karşı dayanıklılığı… gibi özellikler, yeteri kadar şaşırtıcı.
Bu kadar de değil. Kanser tedavisinde kemoterapi etkisini azaltan kenevir, romatizma, kalp, sara, astım, mide, uykusuzluk gibi en az 250 hastalıkta kullanılabilen ilaçların üretimi için kilit önemde.
Birileri kazanırken, insanlık kaybetti…
Üretimi soyadan bile ucuz olan ve çabucak dönüştüğü için atıkları doğaya zarar vermeyen kenevirin en çarpıcı özelliği ise plastik ürünlerin tamamının üretilebilmesi açısından petrole alternatif olması…
Gövdesi kenevirden yapılan bir araba çelikten 10 kat fazla dayanıklı olurken, kenevirden elde edilecek yakıtın kullanılması çevre problemlerinin büyük ölçüde azaltılması demek.
Bunlar ve sayılabilecek çok daha fazlası olduğu halde, neden kenevirin bizde ve bazı ülkeler pariç olmak üzere nerdeyse bütün dünyada yok edildiği sorusu akla geliyor ister istemez.
1930'da ABD'de başlayıp giderek küreselleşen ve bu arada 50'li yıllarda ülkemizi de etkileyen kenevirin yasaklanma süreci, değme komplo teorilerine taş çıkartabilir.
Kenevirin dişi türünden elde edilebilen uyuşturucu madde (HTC) yasaklamanın bahanesi olarak kullanıldı. Ama, esas mesele başkaydı. Kenevirin kağıt üretiminde ağaca olan üstünlüğü, sahibi olduğu ormanlardan kağıt üreten medya patronu William R. Hearst'u rahatsız ediyordu.
O dönem dünyanın en zengin olan John D. Rockefeller ise kenevirden elde edilen bio-yakıtın petrol şirketine zarar vereceğini hesaplıyordu.
Dupont şirketinin ana hissedarı Andrew W. Mellon da, petrol ürünlerinden plastik üretme patentine sahipti ve kenevir ürünleri pazarını tehdit ediyordu.
Mellon, ABD Başkanı (1929-1933) Herbert C. Hoover'in hazine bakanı olunca kumpas kuruldu ve medyada başlatılan ürünü uyuşturucu ile eş tutan kampanyalar sonrası, kenevir önce ABD'de sonra da etkili olduğu ülkelerde yasaklandı…
Kenevirin yasaklanması ile birileri kasalarını doldururken insanlığın neler kaybettiği, uzun bir konu.
Türkiye'de tekrar kenevir yetiştiriciliğine başlanması, çok sevindirici bir gelişme… Umarız ana muhalefet de böyle değerlendirir…