İstanbul'da uygulanan 'ses denetimi'nin sonucu bunlar… Sahnesinde yabancı ve yerli yıldızları ağırlayan Turkcell Kuruçeşme Arena gibi dev bir mekanda da geçerli aynı denetim, en küçük çay bahçesinde de!
Rihanna geliyor, saat 23.30'ta Boğaz'dan yükselen en ufak bir ses yok. Daha Arena sahnesine çıkacak birçok dünyaca ünlü yıldız var, onlar için de aynı kural geçerli olacak. Ses denetimi yapılmasının mutlaka haklı bir gerekçesi vardır. Ancak bu denetimin cezasını yine vatandaş çekiyor. Tek eğlencesi sevdiği şarkıcının konserine gitmek olan öğrenciler, gençler, yaşlılar, ev hanımları, çalışanlar… Ses denetimi yüzünden, hayranı olduğu şarkıcıyla buluşması yarım bırakılıyor… Konsere gidenlerin tadı damağında kalıyor. Ses denetiminin en büyük olumsuz etkisi bu… Turkcell Kuruçeşme Arena'nın sahnesine çıkan dünyaca ünlü yıldızların İstanbul'a bakışı da cabası… İstanbullular'ın coşkusu karşısında birkaç daha şarkı söylemek isteyen bir yıldız olursa, hemen emir geliyor; 'saat 23.30, konser bitirilsin!' Sonra da kalkıp İstanbul için 'Avrupa Kültür Başkenti' deniliyor. İstanbul'u tanıtmak için en güzel ve doğru yollardan birinin dünyaca ünlü yıldızların verdiği konserler olabileceği unutuluyor.
Ses denetimi, öyle sadece bangır bangır müziğin çaldığı konser alanı ya da mekanlarda da geçerli değil.
Örneğin; Bağdat Caddesi'nde saat 24.00'te kahve içmek istediniz.
Oturabileceğiniz yer var mı?
Neredeyse yok!
Müzik bile çalmayan mekanların bahçeleri, ses denetimi yüzünden belirli bir saatten sonra kapalı… Canınızın 24.00'ten sonra bir yerde oturup kahve isteme hakkı yok.
Avrupa Kültür Başkenti İstanbul'da bunlar yasak ama yerlere tükürmek, elinizi kornadan ayırmamak, bulduğunuz her yeşilliğin üzerine yayılıp mangal yakmak, yaptığınız pikniğin ardından ardınızda torbalarca çöp bırakmak, hastane ya da otobüs dinlemeden bağıra bağıra cep telefonuyla konuşmak ve bunun gibi daha nice örnek serbest… Canı müzik dinlemek isteyene saat 23.30'a kadar izin var, magandalık yapmak isteyene 24 saat İstanbul serbest… Sonra da kalkıp İstanbul Avrupa Kültür Başkenti deniliyor ya pes!
* * *
Canım babama...
Bu en zor yazdığım ikinci yazı… İlki annem için yazdığım Anneler Günü yazısıydı… Tıpkı o günkü gibi defalarca silip duruyorum sözcükleri… Nereden başlasam, nasıl anlatsam bulamıyorum babama olan sevgimi… Bir kızın babasına 'Babalar Günü' yazısı yazması meğer ne kadar zormuş… Meğer ne kadar zormuş, babamın hayattaki en büyük kahramanım olduğunu anlatmak… Ne kadar zormuş, babamın nasıl dünyanın en iyi babası olduğunu kaleme almak… 'Seni seviyorum' demek yeter mi bilmiyorum ama gerçekten 'babacığım seni çok seviyorum'.
Babamın, canım ağabeyimin ve kuşkusuz baba olan, baba olmaya aday olan tüm erkeklerin Babalar Günü kutlu olsun…