Ancak Ayşe Özyılmazel'i bir kenara bırakıp genel olarak söylüyorum:
Kimse yaptığımız işi, attığımız başlıkları, yayınladığımız fotoğrafları alkışlamak zorunda değil!
Herkesin ve herkesten önce gazetelerin habere bakışı farklıdır.
Takvim'in manşet yaptığı bir haberi Hürriyet yayınlamaz, Habertürk'ün görmediği bir haberi Milliyet manşetten duyurur. Buna kimse karışamaz. Haberin nasıl yayınlanacağına karar verirken meslektaşlarımızdan alkış almaktan önce okuyucularımızın isteklerine hitap etmeyi amaçlarız biz. Magazin dünyasından tanıdığımız ya da arkadaş olduğumuz ünlülerin kalbini kırmamaktan önce okuyucularımızdır önemli olan.
Bu yüzden, birileri bizi eleştirecekse o sadece okuyucularımız olabilir.
Yaptığımız işi beğenmeyen meslektaşlarımız da bizi takip etmez olur biter. Bu kadar basit!
* * *
BARİ KONUŞMAYIN!
Berrak Tüzünataç ile Şahan Gökbakar'ın olay görüntülerinden sonra konuyla ilgili yorum yapacaklarını hiç sanmıyordum açıkçası. "Her şey ortada, ne diyebilirler ki?" derken, iki taraf da şok etti beni. Önce Berrak konuştu: "Şahan'a karşı hiçbir şey hissetmiyorum. Sadece şakalaşıyorduk." Berrak Tüzünataç, neticede bir genç kız, kendini savunmak istemiş olabilir diye düşünürken Şahan'dan geldi bir açıklama: "Berrak'la birlikte değiliz.
Balkondan içeri girdikten 5 dakika sonra ben evime döndüm." Birincisi, zaten ikilinin balkondan içeri girdikten sonra ne yaptığını merak eden yok. Görüntüler fazlasıyla net! İkincisi, madem saçmalayacaksınız bari sussanız olmaz mı? Üçüncüsü, hadi diyelim konuşacaksınız, en azından politik olun, "O anın etkisiyle yakınlaştık, sonrası ne olur bilemeyiz" deyin sıyrılın işin içinden.
Ama yok, siz illa o görüntüleriniz için "Alkolün etkisiyle olmuştur", "Magazin alemi işte, kimin eli kimin cebinde belli değil", "Ünlüler aşkı böyle basit yaşar" dedirtmek istiyorsunuz, bu açıklamalara devam…