At, Türk’ün kanadıdır

Eklenme Tarih 23 Eylül 2018
BUGÜN dünyadaki tüm at ırkları geçmişte yaşayan yabani atların evcilleştirilmesinden elde edilmiştir. Atın MÖ 6000 yıllarında ilk kez eş zamanlı olarak Orta Asya steplerinde ve Ukrayna çayırlarında evcilleştirildiği sanılmaktadır.
Bugün Orta Asya'da yaşayan Takhi veya Prezewalski Atı denen tür, yaban atının yaşayan tek at türüdür. Evcilleştirme öncesi atlar sadece eti için avlanıyordu.
Atın evcilleştirilmesi insanlık tarihinde dönüm noktalarından birisi oldu. At sayesinde insanlar bir yerden başka bir noktaya çok daha hızlı ve kolayca gitmişler, bu sayede de uzak toplumlar birbirini tanımış, aralarında kültür geçişleri ve ticaret doğmuştur. Kapitalizmin iki sembolü vardır: Demiryolu yani tren ve saat. Demiryolu nasıl uzak pazarlar imkanı yarattıysa at da zamanında aynı etkiyi doğurmuştur. Keşifler de at sayesinde başlamıştır.

COĞRAFYA KADERDİR
Coğrafya kaderdir ve kültürü doğuran başlıca etkendir. At için düz geniş ve otun bol olduğu topraklar uygundur. Bu tarz bir coğrafyada işgal kolay olduğundan dolayı güçlü yapılar, devletler oluşturmak için askeri nitelikli toplumlar ortaya çıkmıştır. At toprağı sürmekten çok, dayanıksız yapısıyla çabuk hastalanması ve öküze göre güçsüz olduğundan dolayı daha çok hızlı taşıma ve askeri amaçlarda kullanılmaya elverişliydi.
Akdeniz coğrafyasında yemin azlığı ve engebeli arazi nedeniyle, toprağı sürmede katır ile eşek ata göre daha önemli oldu; at kültürü daha sonra ortaya çıktı.
Demirin sabanda kullanılmasıyla çamurlu olan arazinin Orta ve Kuzey Avrupa'da öküzle daha rahat sürülmesi, böylelikle daha fazla nüfusun beslenilmesi Avrupa'nın dünya sahnesinde yer almasını doğurmuştur. Ekilen toprağın sürgülemesinde işe yarayan atın tarımda kullanılması çok daha sonra olmuştur. Batıda asıl olarak atın önemi Roma İmparatorluğu gibi geniş coğrafyaya hükmeden devlette askeri amaçla kullanıldığında ortaya çıktı.
Göçebe toplumlarda ise üretimden çok, hareket önemli olduğundan dolayı hız ve savaş için at, yük taşımak içinse eşek ve katır önemlidir.
Türkler hem göçer toplumsal yapı hem de coğrafya itibarıyla ata özel bir önem vermişlerdir.



(TAKHİ denen at türü yaban atının yaşayan tek at türüdür.)



(SÜLEYMAN Paşa Türbesi)



Türkçede at kökünden gelen ve atmaktan, atılmak, atılgan gibi sözcüklerin hepsinin bir hareketliliği, dinamizmi ifade etmesi kuşkusuz bir tesadüf değildir. Çünkü at bir hızı, ileri doğru bir atılmayı sembolize eder. Orta Asya Türkçesinde savaşa gitmeye bu yüzden atlanmak denirdi.

ATLARIYLA GÖMÜLÜR
Orta Asya Türklerine dair bazı efsanelerde, Türklerin Gök Tanrı tarafından atla birlikte yer yüzüne gönderildiği geçer. Türk savaşçılarının, atın öbür dünyada da yiğide hizmet edeceği inancıyla atlarıyla birlikte gömüldüğünden dolayı tepe biçimindeki mezar olan kurganlardan at iskeletleri de çıktığını biliyoruz.
Orhan Gazi'nin oğlu, Rumeli Fatihi olarak tarihe geçen Şehzade Süleyman Paşa 1357'de avlanırken atından düşüp ölünce Bolayır'daki türbesine atıyla birlikte gömüldü. Bir kültürün sürekliliğini coğrafya değişimi ve büyük zaman farkına rağmen bu örnekte görürüz.
Atla birlikte gömülme geleneği atın ekonomik değerinin artması nedeniyle zamanla, atın cenazede en önde yürütülmesine ve mezar taşlarına at sembolünün işlenmesine dönüştü. Atın Türk kültüründe yer almasına bir diğer örnek de 12 Hayvanlı Türk Takviminde bir yıla, at yılı denmesidir.
Türk atlarını ticarette takasla almaya çalışan veya zorla ele geçirmeye çalışan Çinlilerin kaynaklarında Türkler hakkında "hayatları ata bağlıdır" denmesi, atın Türklerde daha önce ehlilişetirilip kullanıldığına delil olup, Türklerin at ile özdeşleşmesi anlamına gelmektedir.

MİRAS CESURLARA
Ölen babadan kalan miras paylaşımında kız ya da erkek cinsiyet farkı olmaksızın atlar en zeki, en cesur evlada; koyunlar ise en pasif olana kalırdı. Bunun nedeni koyunun değersiz olması değil aksine ekonomik olarak değer ifade etmesine rağmen atın sahibi olanın zeka ve cesaretle hayatına devam edebileceği inancıydı. Kız çocukları da erkekler gibi ata binmeyi, at üstünde ok atmayı öğrenir, savaşa da kadın erkek birlikte girerlerdi. Kaşgarlı Mahmut tarafından 1072-1074 arası yazılan, Türkçenin en eski yazılı kaynakları arasında bulunan Divanü lügati't -Türk'te 200'e yakın at ile ilgili kelime, deyim bulunması ve bu deyimlerden birisinin de "At, Türkün kanadıdır" olması atın Türklerdeki toplumsal rolünü gösterir. Dedesi nalbant olan birisi olarak bir taydan yediği çifte izini alnında taşıyan babamdan atlara dair çok şey dinledim. Babaannemin, tek servetleri olan iki atının Çerkes Ethem tarafın alınmasına 50 yıl sonra bile kızgınlığının geçmediğini gördüm.

Bizdik o hücumun bütün aşkıyla kanatlı;
Bizdik o sabah ilk atılan safta yüz atlı.
***
Uçtuk Mohaç ufkunda görünmek hevesiyle,
Canlandı o meşhur ova at kişnemesiyle!

(Yahya Kemal)

DÖRT NALA ASALET 1 / TAYFUN ER

YARIN: İSLAMİYET VE SELÇUKLU DÖNEMİ