ABD'nin önde gelen düşünce kuruluşlarından uzmanlar, İran'a yönelik böylesi bir saldırının gerçekleşme olasılığını ve ABD yönetiminin önümüzdeki dönemde İran'a yönelik tavrının ne yönde olacağını USA Sabah'a değerlendirdiler. 26. Ağustos.2010 Atlantic Monthly dergisi yazarlarından Jeffery Golberg'in derginin Eylül ayı kapak konusunu oluşturan "The Point of No Return-Geri Dönüşü Olmayan Nokta" başlıklı makalesi ABD'deki düşünce çevrelerinde yankı bulmaya devam ediyor. Goldberg makalesinde, İsrail Başbakanı Netenyahu'nun, İran'ın nükleer silah üretimini önlemeye yönelik batılı ülkelerin başlattıkları diplomatik sürecin sonuç vermesini bekleyeceğini ancak bu yıl sonunda İran'ın nükleer tesislerine karşı tek taraflı bir askeri saldırı için de hazırlıklı olduğunu öne sürmüştü. Makalesinde olası bir saldırının sebepleri, ne anlama geldiği ve ne şekilde olacağını açıklayan Goldberg, Nükleer İran'ın ABD için bir ulusal güvenlik sorunu, İsrail için ise varoluşunu tehdit eden bir unsur olduğunu vurgulamıştı. Parsi: "Saldırı tartışmaları politik bir taktik"
Öte yandan, görüşlerini aldığımız ABD'nin etkin düşünce kuruluşlarından uzmanlar, ABD'nin herhangi bir saldırı seçeneğini gözönünde bulundurulmadan önce diplomasi ve yaptırımların başarıya ulaşması için bekleyeceğini düşünüyorlar.
Ulusal İranlı Amerikan Konseyi Başkanı ve aynı zamanda merkezi Washington'da bulunan Orta Doğu Enstitüsü (Middle East İnstitute) uzmanlarından olan Trita Parsi, İran'a saldırı konusunda son dönemde artan tartışmaları, aşırı sağcılar tarafından Obama'ya zarar vermek adına yapılan bir politik taktik olarak gördüğünü belirtiyor. Goldberg'in makalesinde İran konusu kapsamlı olarak ortaya koydugunu ancak bunun halihazırda karmaşık olan mozaiğin tamamını temsil etmediğini ifade eden ABD Barış Enstitüsü (United States Institute of Peace) uzmanlarından Robin Wright ise "Jeffry Goldberg olabilecek en kötü senaryoyu gözler önüne seriyor ancak bu senaryo gerçekleşme olasılığı en mümkün senaryo değil" diyor.
Singh: "Saldırı seçeneği masada tutulmalı"
Öte yandan askeri bir seçeneğin caydırıcı unsur olarak masada tutulması gerektiğini dile getiren Washington Yakın Doğu Araştırmaları Enstitüsü'nden (The Washington Institute for Near East Policy) Michael Singh, ABD ve İsrail'in diplomasi ve yaptırımları işlemesine şans tanıyacaklarını ancak İran'ın mevcut tavrının ABD kamuoyunda artan bir güven kaybına yol açtığını ifade ediyor. Singh şunları aktarıyor: "İran'ın yaptırımlara karşı gelmeye devam etmesi halinde buna rıza gösterilmeyeceği yolunda ikna edilmesi açısından inandırıcı bir askeri güç seçeneği masanın üzerinde kalmalı. Eğer İran bunun mümkün olduğuna inanırsa 5+1 pazarlıkları daha ciddi bir şekilde ilerleyecektir."
Diplomasi kanalları tükenmeden saldırı ihtimali yok
"Aşırı sağcılar amaçlarında başarılı olurlar ve Obama'yı Beyaz Saray'dan çıkarmayı başarabilirlerse savaş konusu daha ciddi bir anlam kazanacak" diyen Parsi ise şu aşamada askeri bir seçeneğin kaçınılmaz olduğu fikrine katılmadığını söylüyor. Parsi, şöyle devam ediyor:
"İran ve ABD arasında yapılan birkaç mektup alışverişi tüm diplomasi kanallarının tükendiği anlamına gelmez. Şu anki problem diplomasiden çok yaptırımlara odaklanılıyor olması. Askeri bir saldırının kaçınılmaz olduğu fikrine katılmıyorum. Ancak diplomasinin devamı için ciddi bir kararlılık sergilenmemesi halinde gerçekleşme olasılığı daha kuvvetli. "
Wright: "ABD diplomasinin sonuç vermesini bekleyecek"
ABD ve diğer ülkelerin askeri bir saldırı ihtimalini değerlendirmeden önce en az bir yıl diplomatik çabaların sonuç verip vermeyeceğini görme niyetinde olduğunu kaydeden Wright ise, "Bu süreç bir yıldan daha uzun sürebilir" diyor ve ekliyor "Askeri saldırının seçeneğinin düşünülmesi de ancak tüm diplomatik çabaların çökmesi, İranlıların açıkca kusurlu bulunması ve güvenilir istihbarat kaynaklarının Tahran'ın kritik eşiği geçtiği yolundaki bilgileri ortaya koymaları halinde gerçekleşecektir."
Öte yandan, Birleşmiş Milletler tarafından alınan son yaptırım kararlarının İran üzerinde kısmen de olsa etkili olduğunu ancak İran yönetiminin mevcut politikalarında değişikliğe gitmesi yönünden yeterli olmadığını ifade eden Singh şunları söylüyor: "Doğrusu İran, nükleer silahlanma konusundaki çalışmalarını durdurması ve üzerine düşen görevleri yerine getirmesi yolunda yapılan uluslararası çağrıları reddetmeye devam etti. ABD ise İran konusunda iki kötü seçenek arasında kalıyor—ya İran'ın nükleer silahını kabul edecek ya da bu olası sonucu önlemek için İran'a saldıracak. Yaptırımları ve pazarlıkları içeren diplomasi seçeneği ile bunlardan daha iyi bir seçenek amaçlanıyor." Sighn, İran'ın meydan okumaya devam ettiğini ve bunun da ABD tarafında diplomasinin işlerliği konusunda güven kaybına yol açtığını belirtiyor.
Diğer yandan bu güven kaybının ABD ve İsrail'in saldırı seçeneğini düşünme ihtimalini artırdığını ifade eden Sighn, "Ancak her iki ülkenin de diplomasiye başarılı olması için her türlü şansı vereceklerdir" diyor. Sighn, ABD'li yetkililerin açıklamalarına göre, Washington'un bundan sonraki adım olarak yaptırımların işlerlik kazanmasını ve pazarlık tekliflerinin İran tarafından kabul edilmesini bekleyeceğini kaydediyor.
Diplomasinin canlandırılması konusunda eksiklikler var
Diğer yandan, hem İran'ın hem de ABD'nin güçlü yeni bir diplomatik girişimin arzulanması ve canlandırılması noktasında eksiklik sergilediğini dile getiren Parsi ise "Yaptırımların bu sorunu çözememesi kadar beklemek de endişe verici" diye ekliyor.
"Obama yönetimi Uluslararası Mutabakata önem veriyor"
Obama yönetiminin şimdilerde, İran'ın çağrısı ile Eylül ayı ortalarında başlayacak görüşmelere hazırlandığını ve İranlıları bu konuda ciddiye aldığını kaydeden Wright, "Görüşmelerin odak noktası ilk etapta, İran'ın nükleer programına yönelik kapsamlı bir görüşme sürecine kapıları açacak olan fasıla bir anlaşmanın sağlanabilmesi olacaktır. İran'ın da bu konuda ciddi olması halinde bu iki etaplı diplomatik süreç 2011 sonuna ya da daha da ilerisine gidebilir" diyor. Wright, BM'de en azından ikinci bir turu denemeyerek İran'a bombalarla saldırı emrini veren ya da İsrail'in atağına gözlerini kapayan bir Obama yönetimini görme ihtimalinin zor olduğunu belirtiyor. Wright, geçmiş yönetimin Irak konusundaki kararının aksine, Obama yönetiminin İran konusunda uluslararası bir konsensusu oluşturma çabasında olduğunu söylüyor.