Hayat çok kısa. Ömrün saatleri sayılı. Nefesler de öyle aslında. Hayat ile ölüm arasındaki bağın ne zaman kopacağı belli değil. Hayata dair her zevki yaşamak istiyorsun. "Gün bugündür" diyorsun. "Bir daha mı geleceğim" diyorsun. Senin bu bakışına hak da veriyorum. Çünkü sen hep zevk, sefa, çal oyna gibi bir pencereden baktın. O pencereden panorama öyle işte. Gördüğün gibi. Sen her şeyini ötede bir hayat yok, varsa yoksa her şey bugüne dair diyerek kurguladın. Bir an için bile olsa yanılabileceğini düşünmedin. Hâlbuki en çok yanılanlar, hiç yanılmayacağını zannedenlerdir.
AHİRETTEKİ NİMETLERİ DÜŞÜN
Sana dikkatli olmanı, hesabını düzgün yapmanı, tedbirli olmanı, öldükten sonra hiç hesaba katmadığın bir âlemle karşılaşacağını söyleyenleri dinlemedin. Kısaca, bugüne kadar bildiğini yaptın. İçine doğana göre hareket ettin. Benliğin üzerinde bir ben varsa, o da benim dedin. Tamam anladık. Kendini merkeze koyuyor, her şeyi kendine göre yorumluyorsun. Sen hiç mi yanılabileceğini hesaba katmadın? Ya yanılıyorsan! Ya dediğin gibi değilse!
Gel biraz kendini kolla. Ahirette sana özel bir şeylerin hazırlandığını düşün. Düşünebileceğinden daha öte bir güzellik. Aklının alamayacağı kadar nimetler. Sevdiğin dostlar. Beraber olmak istediğin arkadaşlar. Hastalıksız, sınırsız, sonsuz, örselenmediğin, eleştirilmediğin bir hayat. Tiksinmeyeceğin, seni rahatsız edecek ve kabullenemeyeceğin hiçbir şeyin olmadığı bir gelecek. Hâlbuki sen birkaç günlük zevkin için o güzelliklerin tümünü siliyorsun.
Sahi sen kendini çok mu akıllı sanıyorsun? Kendi aklının üzerinde bir akıl kabul etmiyor musun? Hâlbuki sen yokken de şu gördüklerinin tümü vardı. Güneş, ay, rüzgâr, yeşillikler, su ve her şey. Sen tümünün ortasında var olan milyonlarca canlı gibi var oldun işte. Sana ne danışan oldu ne de senin için özel tören düzenlendi. Milyonlarca varlıktan birisin sadece. Bu kadar sıradan, bu kadar basit. Ama öte yandan da sanki her şey senin güzel, düzgün, temiz yaşaman için kurgulanmış. Başrol oyuncusu sensin. Senaryo senin etrafında dönüyor. Sahne, oyuncular, ışık, kostümler hep senin için. Ve sen bunların hiçbirini yapmadın. Geldin, buldun ve oynuyorsun.
ROTAYI SELAMETE KIR
Sence bunlar bir üstün aklın, büyük bir gücün ve kudretin eseri değil mi? Ne dersin? Bence geç kalıyorsun. Bak havada fırtına var. Denizdesin. Müthiş bir anafor ve dalga var. Siyah bulutlar geldi gelecek. Rüzgâr sert esiyor. Bu rüzgâr ve fırtına binlerce gemiyi yutar. Sahil ise ileride. Bekliyor. Gayret edersen fırtınadan önce sahile yanaşırsın. Hadi bakalım; rotayı sahile, selamete, esenliğe kır. Bütün günahından, aymazlıklarından, bohemliğinden, ısrarından, nefsinin histerik vurgunlarından kaç. En uygun yol budur. Yarın dönmek istesen de imkân olmayabilir. Geç kalabilirsin. Sen olmasan da yarın olacak. Ama sen ayarında olmayabilirsin. Gel, günahların seni tüketmeden, sen onları terk et.
GÜNAHLARDAN TÖVBE NASIL OLMALI?
İnsanoğlu günah işleyebilir. Belki işlememelidir. Ama kötülüğe meyleden nefis vardır ve nefsi kişiyi tuzağa düşürebilir. Böyle bir durumda, günahtan tövbe geciktirilmemelidir ve tövbe içten olmalıdır. Günahtan tövbe eden kişi şunlara dikkat etmeli:
- İşlediği günahı tamamen terk etmeli.
- İşlediği günahı dile getirmemeli, konuşmamalı, başkalarına anlatmamalı.
- Kendisini günaha iten ortamlardan uzaklaşmalı.
- İşlediği günaha benzer günahlardan da uzak kalmalı.
- Günahları konuşanları dinlemekten uzak durmalı.
- Yüreğinden günahı silmeli ve içinden böyle bir niyet geçirmemeli.
- Tövbesinde samimi olup olmadığını tartmalı.
- Tövbesinin yaşantısına yansıyıp yansımadığına bakmalı.
- Kalbinin, niyetinin, ihlasının düzgün olup olmadığını kontrol etmeli.
- Tövbe etmeli ama tövbeye de aldanmamalı. Sürekli tövbesine devam etmeli.
BİR SEVAP
"Kim yatsıyı cemaatle kılarsa yarım gece namaz kılmış gibi, kim sabahı da cemaatle kılarsa bütün bir gece namaz kılmış gibi olur."
BİR AYET
"EY iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı." (Bakara. 183)
BİR HADİS
"KARDEŞİNE güler yüz göstermen sadakadır. İyiliği emredip kötülükten sakındırman sadakadır. Yolunu kaybetmiş kimseye yol göstermen sadakadır." (Tirmizi)
BİR DUA
Mevlana'nın duası
Dua bir dua olmaz Rabbim, ruhum görmese seni yüz yüze, Ezanla çağrıldığı zaman, yüzüm dönük Kâbe'ye kılarım namazımı, Sadece senin güzelliğin için kılarım. Boş hareketler, boş sözler, bir ikiyüzlü namazı, ölgün ve sıradan... Utanırım namazımdan Rabbim, basbayağı utanç duyarım. Gözlerimi artık sana kaldıramam, o cesareti kendimde bulamam. Namaza cesaret için, melek olmak gerekirdi. Ben ise, sürgünüm, düşkünüm, sapkınım. Rabbim, namazım sana erişemiyor. Yine de kılıyorum, kılmalıyım; çünkü gönlümdeki acıyı dile getirmeliyim. Senden yoksun kalınca kalbimin nasıl acıdığını sana anlatmalıyım. Bana acı Rabbim, bana merhamet ve nazar eyle, Ey Rabbim! Bana lütfeyle...
BİR ESMA
El-Alîm: Gizli, açık, gelecek, her şeyi ezel ve ebedi en mükemmel bilen.
SORU - CEVAP
Migren hastasıyım, ağrı başladığında ilaç almak zorundayım. Nasıl oruç tutmalıyım?
Oruca başlamanızı tavsiye ediyorum. Migreniniz tuttuğunda sabredemezseniz, ilaç alıp orucunuzu bozarsınız. Ramazandan sonra orucunuzu bozduğunuz günler için bire bir oruç tutarsınız.
Kabirdekiler ziyaretimizi duyar mı?
Yüce Allah diledikten sonra ölüler ziyaretimizden haberdar olur. Kabir ziyareti sırasında konuşulanları, kabirdeki kişinin duyduğu ve verilen selamı aldığı hadislerle sabittir.
Peygamberimizin tercih ettiği özel bir şifa duası var mı?
Peygamberimiz şu şifa duasını kendisi için okurdu: "Ey insanların Rabbi; acıyı gider, şifa ver. Sen şafisin. Senin şifandan başka şifa yoktur. Senden bütün hastalıkları gideren bir şifa istiyoruz."