Twitter ifşalarında 4. bölüm: Twitter'ın eski CEO'su Jack Dorsey ve eski First Lady Michelle Obama'nın baskısı

Twitter’ı satın alan Elon Musk, geçmişte uygulanan sansür politikasını ifşa etmeye devam ediyor. Son olarak Trump’ın sansürlenmesini ifşa edilirken 4. dalgada ne olduğu merak edilmişti. Bağımsız araştırmacı Michael Shellenberger, 6 Ocak olaylarının ardından Twitter'ın o dönemki Üst Yöneticisi (CEO) Jack Dorsey'e yönelik iç ve dış baskıların da arttığını savundu. Bu baskıların, eski First Lady Michelle Obama tarafından açıkça yapıldığını kaydetti.

Giriş Tarihi :11 Aralık 2022 , 17:08 Güncelleme Tarihi :11 Aralık 2022 , 17:14
Twitter ifşalarında 4. bölüm: Twitter’ın eski CEO’su Jack Dorsey ve eski First Lady Michelle Obama’nın baskısı

Bağımsız araştırmacı Shellenberger, Twitter'ın eski yönetimine yönelik dördüncü ifşaat dalgasında eski ABD Başkanı Donald Trump'ın Twitter hesabının kapatıldığı döneme ait dikkat çekici bazı hususları gündeme getirdi.

Kongre baskınının olduğu 6 Ocak'ın ardından Twitter'ın üst düzey yetkililerinin bir karar aldığını kaydeden Shellenberger, bu kararın Trump'ın hesabının askıya alınmasını "haklı gösterme" ve ifade özgürlüğüyle ilgili endişelerini ifade etmeme olduğunu duyurdu.

ESKİ FİRST LADY MİCHELLE OBAMA'DAN JACK DORSEY'E BASKI

Shellenberger, 6 Ocak olaylarının ardından Twitter'ın o dönemki Üst Yöneticisi (CEO) Jack Dorsey'e yönelik iç ve dış baskıların da arttığını savundu.

Bu baskıların, aralarında eski First Lady Michelle Obama, Gazeteci Kara Swisher ve Chris Sacca gibi tanınan isimlerin de bulunduğu kişilerce açıkça yapıldığını kaydeden Shellenberger, bu kişilerin, Trump'ın hesabının kapatılmasına yönelik taleplerini içeren açıklamalarının ekran görüntüsünü paylaştı.

Shellenberger, 4-8 Ocak 2021'de seyahatte olan ancak toplantılara telefonla katılan Jack Dorsey'nin durumun idaresine ilişkin yetkilerin büyük bir kısmını şirketin üst düzey yetkililerinden Yoel Roth ve Vijaya Gadde'ye devrettiğini ifade etti.

TWİTTER KADROSUNUN DEMOKRAT PARTİ'YE İLGİSİ

Shellenberger, Twitter çalışanları ve yöneticilerinin ezici çoğunluğunun "ileri görüşlü" olduklarını anlamanın önemli olduğunu belirtti.

Twitter çalışanlarının siyasi bağışlarının, 2018, 2020 ve 2022'de sırasıyla yüzde 96, 98, 99'luk bölümünün Demokratlara gittiğini öne süren Shellenberger, buna ilişkin bağımsız gazeteci Mark Taibbi'nin paylaşımını retweetledi.

Shellenberger, Twitter'ın üst düzey yetkililerinden Roth'un 2017'de attığı ve "Gerçek Naziler Beyaz Saray'da" ifadesinin yer aldığı tweetini paylaştı.

Roth'un 2017'de bir iş arkadaşıyla yazışmasında, "dünyada değişime yön verme amacıyla" öğretim görevlisi olmadığına yönelik ifadelerini aktaran Shellenberger, bu yazışmanın ekran görüntüsünü paylaştı.

Diğer yandan, Twitter'ın yeni sahibi Elon Musk da bu paylaşımları alıntıladı. Musk, devam eden ifşalar için yaptığı paylaşımda "Twitter, hem bir sosyal platform hem de suç mahalli." ifadesini kullandı.

3. DALGA TRUMP
Twitter'ın yeni sahibi Elon Musk'ın iki gazeteciyle paylaştığı ve Twitter Dosyaları olarak adlandırılan şirket içi belgelerde yeni bilgiler açıklandı.

Gazeteci Matt Taibbi, Trump'ın Başkent İsyanı olarak adlandırılan olaylardan 2 gün sonra, 8 Ocak'ta Twitter hesabının kapanmasıyla ilgili arka plan gerçekleri içeren yeni bir Tweet dizisi paylaştı.

TWITTER YÖNETCİLERİNİN ABD FEDERAL SORUŞTURMA KURUMLARIYLA YAKIN İLETİŞİMİ
Taibbi paylaşımlarında "Size neyin ifşa edilmediğini göstereceğiz" açıklaması yaparak "İlk bölüm, seçimden 6 Ocak'a kadar olan dönemi kapsıyor. Yarın, Michael Shellenberger 7 Ocak'ta Twitter'daki kaosu detaylandıracak. Pazar günü Bari Weiss, önemli bir tarih olan 8 Ocak'tan itibaren gizli (Twitter) iç iletişimleri açıklayacak" ifadelerini kullandı.

Taibbi, ABD'de başkanlık seçimi yaklaştıkça Twitter'ın üst düzey yöneticilerinin zamanla FBI ve Homeland Security gibi ABD soruşturma ve istihbarat kurumlarıyla daha sık görüştüklerini belirterek geçen günlerde işten çıkartılan Twitter yöneticisi Yoel Roth'un yazışma kayıtlarını paylaştı.
Gazeteci Taibbi, Twitter yöneticileriyle ABD soruşturma ve istihbarat kurumları arasındaki ilişkiyi şöyle tanımladı;

"Yöneticiler ayrıca, seçimle ilgili içeriğin denetlenmesi konusunda federal soruşturma ve istihbarat teşkilatlarıyla açık bir şekilde irtibat halindeydi. Henüz Twitter Dosyalarını incelemenin başındayken, her gün bu etkileşimler hakkında daha fazla bilgi ediniyoruz."

ABD ULUSAL İSTİHBARAT DİREKTÖRÜ OFİSİ İLE DE GÖRÜŞÜLÜYORMUŞ
Matt Taibbi bir başka paylaşımda ise "Hunter Biden dizüstü bilgisayarının durumuyla ilgili bu gönderi, Roth'un haftalık olarak yalnızca FBI ve DHS (Homeland Security) ile değil, Ulusal İstihbarat Direktörü Ofisi (DNI) ile de görüştüğünü gösteriyor" ifadelerini kullandı.

TRUMP TARAFINDAN TWITTER'A HİÇBİR SANSÜR TALEBİ GELMEMİŞ
Taibbi paylaşımını "Slack'in tüm seçim uygulamalarını incelediğimizde, Trump kampanyasından, Trump'ın Beyaz Sarayından veya genel olarak Cumhuriyetçilerden gelen moderasyon (içerik denetleme veya engelleme) taleplerine ilişkin tek bir referans görmedik. Baktık. Var olabilirler: Bize var oldukları söylendi. Ancak burada yoktu" ifadeleriyle tamamladı.

Taibbi, zaman geçtikçe daha fazla görüştükleri federal kurumların baskısı altında olabilecek üst düzey yöneticilerin kurallarla giderek daha fazla mücadele ettiğini ve zaten yapacakları şeyi yapmak için bahane olarak "ihlallerden" bahsetmeye başladıklarını söyledi.

YÖNETİCİLER, SANSÜRLERİ FEDERAL KURUMLARA RAPOR ETTİ
Gazeteci Taibbi, yöneticilerin, seçim sürecinde federal kurumlarla bağlantı içerisinde seçimle ilgili içeriklerin hangilerinin ihlal sayılabileceğini konuştuğuna ilişkin yazışmaları da paylaştı.

Twitter'ın ABD Başkanı Biden'ın oğlu Hunter Biden'ın bilgisayarındaki bilgileri ifşa eden haberlere sansür uygulaması sırasında da şirketin yöneticilerinin, haftalık olarak FBI, İç Güvenlik Bakanlığı ve Ulusal İstihbarat Direktörlüğü ile görüştüğünü, görüş aldığını anlatan Taibbi, yöneticilerin bu sansürü ilgili federal kurumlara rapor ettiğini ortaya koydu.

TAKVİM.COM.TR İFŞALARI YAZMIŞTI
Geçtiğimiz günlerde Elon Musk, ABD seçimleri sırasında şuanki başkan Joe Biden'ın oğlu Hunter Biden'ın skandallarıyla ilgili içeriklere uygulanan yasakları tek tek ifşalamıştı.

Musk, Biden'ın ekibinin Twitter çalışanlarıyla iletişime geçerek Hunter Biden'ın seks ve uyuşturucu skandallarıyla ilgili içerikleri sildirdiğini, bu paylaşımları yapan kullanıcıların hesaplarının da askıya alındığını açıklamıştı.

KARA LİSTE SİSTEMİYLE SANSÜR
"Dijital Diktatör"
Twitter ile ilgili yeni belgeler ortaya çıktı. Dönemin ABD Başkanı Trump'a dahi sansür uygulayabilecek derecede bir politika izleyen Twitter'ın "kara listeler" aracılığı ile birçok paylaşımın trend olmasını engellediği, hatta trend olan konuları bile sınırlandırarak "tümüyle gizlediği"ni ortaya koydu.

*Twitter'ın Hunter Biden haberlerini sansürlemesiyle ilgili haberimizi okumak için fotoğrafa tıklayın

ABD'li gazeteci Bari Weiss'ın Matt Taibbi'ye dayandırdığı belgelere göre Twitter'ın sansür sistemi şu şekilde işledi:
Kurulduğu dönem "Herkese fikir ve bilgi özgürlüğü" misyonu sunan Twitter, zamanla bu misyonunu terk ederek gizli otosansür uygulamalarını hayata geçirdi.

Stanford Üniversitesi'nde görevli Dr. Jay Bhattacharya'nın, koronavirüs kapanmalarının çocukların gelişimini olumsuz etkileyeceği ile ilgili paylaşımı "kara listeye" eklenerek trend olmasının önüne engel konuldu.

Yine sağ görüşlü talk show sunucusu Dan Bongino'da "arama kara listesi"ne eklenerek engellendi.

Muhafazakar aktivist kimliği ile tanınan Charlie Kirk'ün hesabı da "yükseltmeyin" olarak ayarlandı.

2018 yılında Twitter'da Hukuk Politikası ve Güven Başkanı olarak görev yapan Vijaya Gadde ve Ürün Başkanı olarak görev yapan Kayvon Beykpour tarafından "sansür" uygulamaları yalanlandı. Twitter yöneticileri o dönem "Biz gölge yasağı uygulamıyoruz. Siyasi bakış açılarına veya ideolojiye dayalı yasağı kesinlikle gölgelemiyoruz." ifadelerini kullandı. Ancak birden çok üst düzey kaynak tarafından Twitter'ın "Görünürlük Filtreleme" yasağı uyguladığı doğrulandı. Konuyla ilgili konuşan bir Twitter çalışanı, "Görünürlük filtrelemeyi, insanların gördüklerini farklı düzeylerde bastırmanın bir yolu olarak düşünün. Bu çok güçlü bir araç." diyerek açıkladı.

Twitter "VF" adını verdiği "görünürlük filtreleme" özelliği ile Twitter kullanıcılarının görünürlüğünü kontrol etti. Bazı paylaşımların keşfedilebilirliği sınırlandırılırken, bazı kullanıcılar da "hashtag" sayfalarına ve trend listelerine dahil edilmedi.


*Twitter'ın eski CEO'su Jack Dorsey

SANSÜRÜ "GÖLGE GRUP" YÖNETTİ
Bu sansür uygulaması kağıt üzerinde sıradan çalışanların ötesinde, üst düzey bir seviyede gerçekleştirildi. Sansür uygulamasının başındaki "gölge grup"un başında CEO'lar Jack Dorsey ve Parag Agrawal ile birlikte Hukuk, Politika ve Güven Başkanı Vijaya Gadde ve Küresel Güven ve Güvenlik Başkanı Yoel Roth yer aldı. Siyasi açıdan en büyük ve hassas sansür uygulamalarına bu gruptaki isimler karar verdi.

Bazı hesaplar sansür uygulamaları sonucu "nefret dolu davranış" suçlaması nedeniyle defalarca sebepsiz yere askıya alındı.

Aynı Twitter, bazı kullanıcıların hedef gösterilmesine ise sessiz kaldı. Kullanıcıların fotoğraflarının ve ev adreslerinin yayınlanmasıyla ilgili yapılan şikayete "Twitter kurallarını ihlal etmiyor." denilerek herhangi bir işlem yapılmadı.

Şirket içi konuşmalarda da Twitter çalışanlarının, uygulanan sansür sistemiyle ilgili açık açık konuştuğu ortaya çıktı.

MUSK BELGELERİ ONAYLADI
Belgelerin yayınlanması, Ekim ayında Twitter'ı devraldıktan sonra Gadde ve Roth da dahil olmak üzere birkaç üst düzey yöneticiyi kovan ve Twitter'ın önceki kararlarından bazılarını iptal eden, şirketin yeni CEO'su Elon Musk tarafından onaylandı.

Weiss sözlerini, "Haberciliğimize yeni başlıyoruz" diyerek bitirdi.

ELON MUSK BELGELERİ ORTAYA DÖKÜYOR
Elon Musk, Twitter'ı satın aldıktan sonra bu tarz hesapların sansüre uğradığını, ancak çocuk pornosu yayınlayan ve satışını yapan hesapların tüm şikayetlere rağmen en ufak bir kısıtlamaya tabi tutulmadan, tamamen serbest şekilde faaliyet gösterdiğini ifade etmişti. Elon Musk, Twitter'ı satın aldıktan sonra ilk iş olarak, çocuk pornosu ticareti yapan binlerce hesabı adli makamlara şikayet etmiş ve bu hesapları kapatmıştı.