Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'ın himayesinde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından hayata geçirilen Sıfır Atık Projesi dünyadan övgü almaya devam ediyor.
30 Mart, Emine Erdoğan'ın BM Genel Sekreterliğinin özel davetlisi olarak geçen yıl eylül ayında katıldığı BM Genel Kurulu'nda "Uluslararası Sıfır Atık Günü" ilan edildi. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, Emine Erdoğan'a yazılı olarak BM Sıfır Atık Danışma Kurulu başkanlığı teklifinde bulundu ve Emine Erdoğan kurulun başkanlığını üstlendi.
"PAKETİ DEĞİL ÜRÜNÜ SATIN AL"
Sıfır Atık Danışma Kurulunun başkan yardımcılığını yapan Jose Manuel Moller, 2013'te 'Paketi değil ürünü satın al' isimli Algramo projesini geliştirdi. Proje kapsamında tüketiciler belirli noktalarda bulunan otomatlardan deterjan, yağ gibi ürünleri yanlarında getirdikleri paketlere doldurabiliyor. Böylece tüketiciler fazladan ödeme yapmaktan kurtulurken fazla atık oluşması da engelleniyor.
Algramo fikrini 13 yıl kadar önce Şili'nin Santiago şehrinde ekonomi okurken olgunlaştırdığını söyleyen Moller, bunda, öğrenci evindeki tecrübelerinin önemli bir etkisi olduğunu vurguladı. Üniversite yıllarında 3 arkadaşı ile birlikte yaşadığı evde yemek ve alışverişten kendisinin sorumlu olduğunu anlatan Moller, şöyle konuştu:
Ben çok kalabalık bir aileden geliyorum. Biz her şeyi beşer litre ya da koli ile alırdık. Ama öğrenciyken ay içerisinde az az alıyorsun. Bir gün öğrenci evinde daha az ürün almamıza rağmen parça parça aldığımız için neredeyse ortalama yüzde 60 oranında daha fazla para ödediğimizi hesapladım. Tüketicilerin tek seferde daha büyük miktarlarda ürün satın alamadıkları için aradaki bu rakamı ödemek zorunda olduklarını anladım. Hatta bu durumu 'fakirlik vergisi' olarak nitelendiriyorum.
Bu farka sebep olan faktörün ne olduğunu belirlemek üzere tedarik zincirini incelediğini söyleyen Moller, "Bu durumun arkasında paketleme maliyetinin olduğunu fark ettim ve bu maliyetten nasıl kurtulabileceğimiz üzerine düşündüm. Böylelikle Algramo'da uyguladığımız sürdürülebilir satın alma modelini oluşturduk." dedi. Moller kendi sistemlerinin tüketiciler kadar üretici firmaların da üretim masraflarını düşürdüğüne, verimliliği artırdığına ve bu şekilde ürünün çok daha uygun fiyata mal edildiğine dikkati çekti.
"TÜRKİYE'NİN BAŞLATMIŞ OLMASI İLHAM VERİCİ"
Moller, BM Sıfır Atık Kuruluna seçilmesinin kendisi için sürpriz olduğunu söyledi ve şöyle konuştu:
Benim için büyük bir onur oldu. Türkiye'nin First Lady'si başkanlık ediyor ve ben de başkan yardımcısıyım. Hükümetlerin, geri dönüşüm konusunda çalışanların, akademisyenlerin ve araştırmacıların karışımından oluşan oldukça ilginç bir kurul. Farklı geçmişlere sahip, farklı bölgelerden gelen bir grup. Bu da onu çok ilginç kılıyor. Bize doğru bir zamanlama da veriyor. Bence 3 yıl, bir şey oluşturmak için yeterli bir süre. Bir şeyleri değiştirebilmek için tüm çabalarımı ortaya koyacağım.
Türkiye'nin ve Emine Erdoğan'ın sıfır atık kurulunun oluşturulmasındaki çabalarına değinen Moller, "Bunu Türkiye'nin başlatmış olması ilham verici. Bu başlangıç noktası ama First Lady'nin ilk (yüz yüze) sunumunu dinleme ve bu grubun bir parçası olarak neler yapacağımızı görme konusunda heyecanlıyım." şeklinde konuştu.
"DOĞADA ATIK DİYE BİR ŞEY YOK"
Moller, doğada atık diye bir şey olmadığı, atığın insanlar tarafından çizgisel ekonomi modeli sonucunda oluşturulduğunu, döngüsel ekonominin en temel hedefinin ise materyalin yeniden kullanarak sistem içerisinde kalmasını sağlamak olduğunu söyledi ve şöyle konuştu:
Birçok kaynağı israf ediyoruz. Gıdadan başlayabiliriz, örneğin üretilen gıdanın yüzde 40'ını atıyoruz ki bu akıl almaz bir durum. Ayrıca moda sektöründe de ciddi miktarda karbon ayak izi var.
Sıfır atık alanında en iyi uygulamalarla başarı öykülerinin yaygınlaştırılması ve farkındalığın dünya çapında artırılması amacıyla faaliyet göstermeye başlayan kurul, ilk toplantısını temmuz ayında çevrim içi olarak gerçekleştirdi. Kurul üyelerinin ilk yüz yüze toplantısının ise 1 Kasım'da İstanbul'da yapılması planlanıyor.
"NE YAPACAĞIMIZA ODAKLANMALIYIZ"
Moller, israfın azaltılması için yapılması gerekenlere ilişkin şöyle konuştu:
İlk önce insanları kirlilik üzerine bilgilendirmemiz ve bilinçlendirmemiz, sonrasında ise konu üzerine yasal düzenlemelerin getirilmesi gerekiyor. Bu firmaların ya da kişilerin tercihine bırakılmaktansa bir zorunluluk haline gelmeli. Bu noktada şu an üzerine konuşulan BM Plastik Anlaşması oldukça önemli. Çünkü tüm ülkeleri, bunu yasa çerçevesinde yapmaya zorlayacak. Son adım ise inovasyon ve yaratıcılık. Çünkü ihtiyacımız olan çözümlerin birçoğu henüz geliştirilmiş değil. Bu noktada girişimcileri desteklemeliyiz.
Danışma Kurulundaki göreviyle artık sistematik değişikliğin gerçekleşmesi için de çalışmalar yürüteceğinin altını çizen Moller, "Bence artık ne yapacağımıza odaklanmalıyız, elimizde tonla rapor var. Kesin sonuca, atık çıkarmaktan nasıl kaçınacağımıza, atığı nasıl yöneteceğimize odaklanmalıyız." ifadelerini kullandı.