Soykırımcı İsrail 7 Ekimden bu yana Gazze'de ölüm yağdırıyor. Çocuk, kadın demeden binlerce kişiyi katleden İsrail'e ise dünyada tepkiler yükselmeye devam ediyor.
Yerleşim yerlerine fosfor bombaları ile saldıran İsrail, dünyanın gözü önünde işlenmedik savaş suçu bırakmıyor.
HASTANELERİ VURDU
İsrail ordusu, Gazze'de on binlerce yaralı ile sivilin sığındığı onlarca hastaneyi zorla tahliye ettirmek için yerleşkelerini ya da ana binalarını vurdu. İşgal sırasında bazı hastaneleri bastı.
15 BİN KİŞİ ŞEHİT OLDU
Gazze'deki hükümete göre, 7 Ekim'den bu yana Gazze Şeridi'nde İsrail saldırılarında şehit olan Filistinlilerin sayısı 6 bin 150'den fazlası çocuk ve 4 binden fazlası kadın olmak üzere 15 bin 899'a yükseldi.
"SİYONİZM'DEN NASIL KURTULDUM?"
Tüm bu yaşananların gölgesinde Yahudi bir gencin sosyal medya hesabından paylaştığı video gündem oldu. Yahudi genç Siyonizm belasından nasıl kurtulduğunu ve küçüklükten itibaren Filistinliler hakkındaki uydurulan yalanları tek tek anlattı.
Yahudi genç şu ifadeleri kullandı:
Bu tabii ki çok daha uzun uzun anlatılacak, çok daha uzun bir hikaye. Ama kısaca anlatmaya çalışacağım. Chabad'ın ilk hahamı Alter Rebbe'nin dediği gibi, nasıl olduğunun kısa versiyonunu uzun uzadıya anlatmaya çalışacağım. 2018 yılında 20 yaşındayken, Kudüs'te dindar milliyetçi bir erkek ilahiyat fakültesinde okuyordum. Tam anlamıyla bir siyonist olarak yetiştirildim. Ben oradayken, bu duvarın ötesinde yaşayan insanlar hakkında sorular aklımı kurcalamaya başladı. Eğitim müfredatımda, inşaların Filistinlilerle yüz yüze tanıştığı ve onların bakış açısını dinlediği ilginç bir program vardı. Bu program hakkında iyi şeyler duymuştum. Söyledikleri bazı şeyler ilginç ve çekiciydi bu yüzden bu programa gitmeye karara verdim. Şabat önce bir Cuma günüydü ve Kudüs'te sabahın 9'unda oturuyordum ve Filistinli bir adam bizimle konuşmak için gelmişti.
Sabah 9'da Kudüs'te olmak için nasıl sabah 4.30'da kalkmak zorunda olduğunu anlatıyordu. Hem de sadece 11 km uzaklıktaki Ramallah'ta yaşıyor olmasına rağmen. Bu bana hiç mantıklı gelmedi. Şüphesiz 11 km yol, dört küsur saat sürmemeliydi. Sonra kontrol noktaları sisteminden bahsetti. Başka bir otobüse binmek zorunda kaldığını bir grup siyonist Yahudi ile konuşmak ve onları Filistinlilerin de insan olduğuna ikna etmek üzere zamanında buraya varmak için otobüste kalırsa kontrol noktasında otobüsten atılabileceğini ve sıranın arkasına gidebileceğini bilerek otobüste kalmanın mı daha mantıklı olduğunu yoksa kontrol noktasının yaya kısmında beklemenin mi daha mantıklı kafa yormak zorunda kaldığını anlattı.
Konuşmadan sonra yanına gittim ve dedik ki; Dostum bu b..ktan bir durum. Burada neler oluyor? Neden kimse bana bundan bahsetmedi? Dekim ki, Bilmiyorum bile. Daha fazlasını öğrenmek istiyorum. Anlatmaya devam et. Kimlik kartını çıkardı ve Asalında şimdi geri dönmem gerekiyor. Çünkü belli bir saate kadar dönmezsem geçici seyahat statüm iptal edilir ve bir daha Ramallah'tan ayrılamam. Ayrıca kontrol noktaları yüzünden gecikmemin de bir önemi yok ve kontrol noktalarından geçmek 3 ila 4 saat sürebiliyor. Şimdi geri dönmeliyim dedi. Bende dostum saat daha 10.30 ya da 11.00 dedim. O da bana işimi şansa bırakamam bunun iptal edilmesi riskini göze alamam dedi. Bende ona daha fazlasını öğrenmek istediğimi söyledim. Peki neden benimle Ramallah'a gelmiyorsun dedi.
Aklıma gelen ilk düşünceyi söyleyeyim kafamdaki ses bana diyor ki, eğer gelirsem beni öldüreceksiniz, çünkü böyle koşullandırılmıştım. Büyürken bana Filistinlilerin terörist olduğu öğretildi. Bir Filistinlinin insan olma ihtimali yoktu ve Filistinlilerin direnişinin Yahudilerle hiçbir ilgisi olmayıp, Filistinlileri topraklarından kovan, ayırımcılığı, etnik temizliği ve soykırımı destekleyen yerleşimciler olduğu gerçeğiyle ilgili olma ihtimali kesinlikle yoktu. Aklımda bunlar geçerken, içimde başka bir ses vardı. Bence bu ses daha derin, atalardan gelen bir sesti. Bugün bile tüm koşullandırılmalarıma bu ikinci sesle, daha derin bir sesle, daha derin bir bilgiyle meydan okuyabilmiş olmamam hayret ediyorum.
Ve o ses hemen dedi ki hayatın boyunca sana bu kişinin seni öldüreceği, bu kişinin bir terörist olduğu ve insan olmadığını söyledi ve işte tam karşınsa duruyor. Bu söylenenlerle hiç alakası yok. O anda, o düşüncemi dile getiremedim ve saçmalık deyip evet, geleceğim dedim. Kendi gözlerimle görmem gerekiyordu. Siyonist olarak büyütülmüş bir çocuk için bu duyulmamış bir şeydi.
Bir Filistin kasabasına gidip ceset torbasında dönmeyeceğimi düşünmek bile saçmaydı. Ama önümüzdeki birkaç gün içinde gelmem gerektiğini söyledi. Bir Cuma günü Yeruşalim'de Şabat yaptım. Pazar günü ise İsrail yerleşimci sömürgesinde iş günüydü. Ben de Yeşiva'ya gittim. Sabah Gemara'ya girdim. Sanırım Kiduşin kısmındaydık. Sonra öğle yemeği sırasında kipamı çıkardım, şapkamı taktım. Yeşiva'dayken Filistinlilerin beni öldüreceği korkusuyla gitmeme izin verilmeyen tek yer olan Şam Kaısı Shar Schem'e gittim. Şam Kapısı'ndan içeri adımımı attığım anda, aslında Filistinli oldum demek istemiyorum. Bu çok saçman bir yerleşimci olarak muazzam bir ayrıcalığa sahiptim.
Onlardan biri olmaktan ziyade yerleşimci bir sömürge rejimine tabi olmanın nasıl bir şey olduğunu bir nebze olsun deneyimledim diyelim ve bir Filistin otobüsüne bindim ve benim için, böyle, ilginç bir şeydi. Ve bu tamamen farklı bir otobüs sistemi. Ama bunun da ötesinde, sanki birdenbire beni öldürmesi gereken insanlara bir araya gelmiştim. ve aslında, Filistin otobüsünde bulunduğum sırada tam dersi oldu; güvenlik algım açısından, kimlik ve aidiyet duygum, nerede güvende olduğum noktasında birdenbire Filistinli olmaya evrildi ve tehdit aldım birdenbire şuna dönüştü: "Vay canına, bir Filistin otobüsündeyim bir soykırımcı, yerleşimci sömürgede Filistinli olarak görülüyorum. Birazdan, bu işgalci ordunun bana ne isterse yapabileceğini bilerek, bir buçuk saat boyunca askeri kontrol noktalarından geçeceğim. Ve sahip olduğum tek koruma Amerikan pasaportu ki bu herhangi bir Filistinlinin sahip olduğundan çok daha fazlası. Yine de çok korkuyordum. Filistinli bir babayı kızının nasıl teselli etmeye çalıştığına dair bir görüntü hatırlıyorum.
Bu adam muhtemelen 65 yaşındaydı ve ben o anda bu adamın katlanmak zorunda kaldığı derin aşağılanmanın farkında vardım ve üstelik o, Ramallah'tan Kudüs gidebilen ayrıcaklıklı biriydi. Ve Kalendiya kontrol noktasından geçtiğimiz esnada İsrail ordusu askerlerinin gelişini, bizi taciz eşini hatırlıyorum. Ve Kalendiye kontrol noktasından geçtiğimizdeduvarın iç kısmında güzel bir grafiti gördüğümü, elinde sapan tutan bir çocuk grafitisi gördüğümü hatırlıyorum.
O sırada Yahudi beynim bana şöyle dedi: "Vay canına, bu inanılmaz. Kuran ve Tevrat ne kadar da benziyor" Onlarda da sapanlı Kral Davut imgesi var.Sonra otobüs yolunda devam ettiğinde sapanın bir İsrail ordusu askerine doğrultulmuş olduğunu gördüm. İşte o zaman benim için her şey paramparça olmaya başladı, dedim ki: "Bir saniye! Burada kim kim? Bunlar atalarımın zulme direnmek için kullandıkları taşların aynısı. Ve şimdi Filistin'in bu taşları, Filistinliler tarafından da zulme direnmek için kullanılıyor ve bizler en büyük kabusumuza dönüştük. Ramallah'ta bir arada oturduğumu hatırlıyorum...
İsrail güvenlik aygıtı, kusura bakma; kim olduğunu hatırlamıyorum ama onu benim için bulabilirseniz çok sevinirim çünkü onu çok özlüyorum, ve o benim hayatımı değiştirdi. Ramallah'ta bir barda oturuyordum ve bu kişi bana anlattı, bu güzel Filistinli insan bana anlattı, siyonist yerleşimciyle, benimle konuştu urken o kadar sabırlıydı ki... Benimle konuştu ve buradaki pek çok kişinin Kudüs'ü hiç görmediğini anlattı.
Dedim ki; "Sen neden bahsediyorsun? Hemen şuracıkta."
Dedi ki; "Oraya gidebilmen için 65 yaş ve üzeri erkek veya 55 yaş ve üzeri kadın olman ya da çalışma izni için sana kefil olacak biri olması gerekiyor, ama sana kefil olacak kişinin İsrailli olması gerekiyor." duvarın arkasında olduğu için varlığından dahi haberdar olmayan bir İsrailli sana nasıl kefil olacak? Gerçi şimdi belki bu düzenleme değişmiştir. Bu, benim beş yıl önceki deneyimimdi. Muhtemelen şimdi daha da kötüleşmiştir. Bana şöyle dediğini hatırlıyorum: "Shlomo, sen olsan ne yapardın? Hayatın boyunca gördüğün tek şey işgalci ordu olsaydı ve etkileşim kurduğun Yahudiler sadece, gece yarısı gelip baskın yapan ve seni tutuklayan, idari gözetim altına alan, evine göz yaşartıcı gaz bombası atan, suyunu ve elektriğini kesen, arkadaşlarını tutuklayan, seni öldüren ve seni taciz eden İsrail ordusu askerleri olsaydı, ne yapardın?" "Kahretsin, sen ne yapardın?" dedi.
Ve ben de "Yaşadığım müddetçe varlığımın son damlasına kadar kendimi bu sömürgeci cehennemden kurtarmak için direneceğimi düşünmüyorsan, aklını kaçırmışsın demektir!" dedim.
"Bana ne cüretle ne yaparsın diye sorarsın" dedim. Dedim ki, "Ecdadım kim biliyor musun? Atalarım kim biliyor musun? Nesebim hakkında fikrin var mı? Benim büyükbabam Auschwitz'den sağ kurtulmuş. Haham Shimon Bar Yochai Hannukkah. Karşı koyamayacağımı mı sanıyorsun?" Bu noktaya sadece altı saatte gelmiştim. Buna 18 yıl, 30 yıl maruz kalmak birinin ruhuna neler yapar, hayal edebiliyor musunuz? Ve oturduğunuz yerden bakınca Filistinlilerin direnişi kafanızı mı karıştırıyor? Benimle dalga mı geçiyorsunuz?
Tüm bunlar sana şunu gösteriyor:
A) İsrail yerleşimci sömürgesi hakkında hiçbir fikriniz yok
B) Bu saygısızlık
Çünkü bana o durumda olsaydınız karşı koyamayacağınızı ve ölüme razı olacağınızı söylüyorsunuz. Ve bu da, eğer Auschwitz'de sizinle birlikte aynı hücrede olsaydık, bizi esir alan Nazilere direnmeyecektiniz demektir. Ve ben böyle bir insana güvenmem. Dolayısıyla kendimize gelelim, gerçekleri konuşmaya başlayalım ve bu işi ciddiye alalım. Herkes için Filistin'i özgürleştirelim tüm insanlar için, o topraklardaki herkes için.