Ridley Scott'un yönetmen koltuğuna oturduğu Oscar ödüllü Gladyatör'ün sayısız hayranı, 15 Kasım'da İngiltere'de ve 22 Kasım'da ABD'de vizyona girecek olan devam filmi Gladyatör II'yi merakla beklerken film, siyonist lobinin Hollywood'a yönelik baskısını bir kez daha gözler önüne serdi.
GLADYATÖR II'DE FİLİSTİNLİ OYUNCUYA SANSÜR
Filistin-Mısır kökenli aktvist Calamawy'nin Gladyetör II'de yer alacağı duyurulmuş ve kadroya dahil edildiğinde, yayın organları onun rolünü "önemli bir rol" olarak lanse etmişti. İlk duyurular onun önemli bir kadın başrolü oynayacağını gösteriyordu.
BAŞROL DİYE TANITTILAR REPLİKSİZ OYNATTILAR
Filmle ilgili ilk haberler Calamawy'nin başrolde yer alacağı ya da en azından karakterinin önemli ve vazgeçilmez bir rol oynayacağı izlenimini veriyor, hayranları da filmi sabırsızlıkla bekliyordu.
Tanıtım başlayıp ana oyuncu kadrosu listelendiğinde, görüntüler ve fragmanlar yayımlandığında ise Calamawy neredeyse hiçbir yerde görünmedi. Tam oyuncu listelerinde adı hâlâ yer alıyordu ama önemli bir rolü olacağına dair hiçbir işaret yoktu.
Gladyatör II'nin vizyona girmesinin ardından Calamawy'nin Denzel Washington'ın canlandırdığı Macrinus karakterinin arkadaşı olarak birkaç sahnede repliği dahi olmayan bir rolde ortaya çıkması şaşkınlık yarattı.
HOLLYWOOD'DA SİYONİST BASKI
Hollywood'un Filistinli ve Filistin yanlısı sanatçıları sistematik olarak susturduğu ya da susturmaya çalıştığı bilinirken Calamawy'nin başına gelenler de Hollywood'daki siyonist baskıyı bir kez daha gözler önüne serdi.
Projenin ilk duyurularıyla taban tabana zıt olan bu durum, oyuncunun sosyal medya paylaşımlarında İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarını eleştirmesiyle ilişkilendirildi.
HOLLYWOOD'A TEPKİ YAĞIYOR
Sosyal medyada, Hollywood'daki politik atmosferin ve stüdyo sahiplerinin İsrail yanlısı tutumlarının bu kararı etkilediği iddia edildi. Paramount Pictures ve bağlı yapımcıların İsrail'e verdiği finansal destek, yapılan değişikliklerin politik bir karar olduğu yönündeki tartışmaları daha da alevlendirdi.
Calamawy'nin yaşadığı durum, yalnızca bireysel bir sansür örneği değil, aynı zamanda Filistin'e destek veren sanatçıların Hollywood'da karşılaştığı sistematik baskının bir yansıması olarak değerlendiriliyor.