Rusya'nın 24 Şubat'ta başlattığı saldırı, başkent Kiev ile Harkov'da yoğunlaştı.
Rus güçleri Kiev'e yaklaşsa da şehri ele geçirmeyi hala başaramadı. Gece boyu sık sık patlama seslerinin duyulduğu Kiev'de zaman zaman şehir merkezinden silah sesleri de geldi.
Şehrin dört bir yanında binlerce kişi, yer altı otoparkları, metro istasyonları ve bodrum katlarına sığınarak geceyi geçirdi.
Sıcak Rusya-Ukrayna arasında çatışmalar sürerken konunun stratejik boyutları da tartışma konusu. Sabah yazarı Hilal Kaplan, "ABD'nin Rusya Büyükelçisinin itirafı" adlı köşe yazısında çarpıcı bilgiler aktardı. Olayın tek taraflı bakılacak kadar basit değil, çok boyutlu olduğunu gözler önüne serdi.
Kaplan'ın yazısı şu şekilde:
Mart 2021'den beri CIA Direktörü olan William Burns, 2008 yılında ABD'nin Rusya Büyükelçisi idi. Wikileaks, Burns'ün Moskova'dan "merkeze" geçtiği "Hayır, Hayır demektir: Rusya'nın NATO genişlemesine karşı kırmızı çizgileri" başlıklı raporunu ifşa etmişti. Raporda şöyle deniyordu:
"Ukrayna ve Gürcistan'ın NATO beklentileri sadece Rusya'nın canını sıkmakla kalmıyor, bölgedeki istikrarın sonuçları hakkında da ciddi endişeler doğuruyor. Rusya sadece çevresinin kuşatıldığını ve bölgedeki etkisinin zayıflatıldığını algılamakla kalmıyor, aynı zamanda güvenlik çıkarlarını ciddi şekilde etkileyecek öngörülemeyen ve kontrolsüz sonuçlardan da korkuyor. Uzmanların bize söylediğine göre Rusya'nın özellikle endişe duyduğu bir konu var. Bu da Ukrayna'nın NATO üyeliği konusundaki güçlü bölünmelerin ve Rus kökenli vatandaşların çoğunun üyeliğe karşı olmasının şiddeti ile en kötü ihtimalle iç savaşı çıkarması durumudur. Böyle olursa eğer Rusya müdahale edip etmeyeceğine karar vermek zorunda kalacak ki bu da Rusya'nın yüzleşmek istemediği bir karar."
Ayrıca Gürcistan veya Ukrayna gibi Rusya ile sınırı olan ülkelerin NATO'ya alınmasının o ülkeleri ikiye böleceği, şiddet ve hatta iç savaşa yol açacağı, Rusya'nın da müdahale edip etmemek kararı ile baş başa kalacağını da belirtiyordu. Yani ABD, başından beri Rusya'nın NATO ülkeleri tarafından çevrelenme politikasına vereceği yanıtı da, bunun doğuracağı sonuçları da, Rusya müdahalesine kapı aralayacağını da biliyordu. Gürcistan ve Ukrayna'ya NATO üyeliği vaadini tekrarlayan da hep Amerikan Başkanları oldu. 2004 yılında Rusya'nın sınır komşusu olan Estonya ve Letonya'yı Rusya henüz zayıf haldeyken üye yaptılar. Hatta Rusya, Ukrayna'ya girmeden haftalar önce sınırına sadece iki saat uzaklıkta İngiliz ve Fransız birliklerini de içeren NATO kuvvetleri Estonya'da askeri tatbikat bile yaptılar. Rus Dışişleri Bakanı Lavrov, işgalden bir hafta önce Ukrayna'nın NATO'ya üye kabul edilmeyeceğini ilan etmeye çağırdı ve çağrı karşılık bulmazsa sonuçları olacağına dair uyardı.
Gürcistan meselesi 2008'de patladı. Abhazya ve Güney Osetya koparıldı. Hikâyenin Ukrayna kısmıysa Gezi benzeri bir ayaklanma ile halkın seçtiği lider düşürüldükten sonra 2014'teki Rusya müdahalesi ile yazılmaya başlandı. Bugün o sürecin patlama zirvesini yaşıyoruz.
Diyeceğim o ki Ukrayna'nın hikâyesi anlatıldığı kadar tek taraflı değil. Rus yayılmacılığından bahsettiğimiz kadar ortada bir NATO yayılmacılığı olduğunu da görmeliyiz. Rusya'yı bilerek kışkırttılar. YPG'ye verdikleri ağır silahları vermedikleri Ukrayna'ya vaatler verdiler. Ortalık ateş yerine dönünce de dolaylı destek veriyorlar.
ABD, ekonomik yaptırımlar ve savaş maliyeti ile Rusya'yı zayıflatmak istiyor. Çin'e yönelmeden önce müttefikiyle işe başladı. Ayrıca NATO-AB uyumunu güçlendirmek istiyor. Bunu şimdilik elde etmiş de görünüyor.
Duygusal bir milletiz. Çabuk tepki veririz, çabuk sahipleniriz. Ama her şey bize gösterildiği kadar siyah-beyaz değil; onu da bilesiniz. Meseleye sadece Türkiye'nin menfaaleri çerçevesinde yaklaşmalıyız.