Ruhani hükümeti, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyinin 5 daimi üyesi (ABD, Çin, Rusya, Fransa, İngiltere) ve Almanya ile 2015'te imzaladığı nükleer anlaşmayla ekonomik yaptırımların kaldırılmasını ve Mahmud Ahmedinejad döneminde tavan yapan Batı'yla gerilimin nispeten düşmesini gerçekleştirerek ülkedeki muhafazakarlar karşısında önemli bir kazanım elde etmişti.
Anlaşma içerden ve dışardan bazılarının tepkilerine yol açmıştı. İsrail, Tahran yönetiminin bölgedeki gücünün artacağını öne sürerek, İran'daki muhafazakarlar da Batı'ya tavizler verildiği gerekçesiyle her fırsatta söz konusu anlaşmaya karşı durdu. Ruhani hükümeti ise ülkedeki muhafazakarları bu tavırlarıyla İsrail'le aynı safta durmakla eleştirdi.
NÜKLEER ANLAŞMAYA DÖNÜŞ UMUDU ZAYIFLADI
ABD yönetimi, Başkan Donald Trump'ın, Mayıs 2018'de nükleer anlaşmadan tek taraflı olarak çekildiğini duyurmasının ardından Tahran'a yönelik yaptırımları geri getirmişti. Yeniden gelen yaptırımlarla İran ekonomisi 2 yıldan fazla bir süredir derinden sarsıldı. Ruhani hükümetinin, Joe Biden'ın ABD seçimlerini kazanmasıyla Washington yönetiminin tekrar nükleer anlaşmaya döneceği umuduna kapıldığı bir dönemde Fahrizade suikastı yaşandı.
Fahrizade suikastından 2 gün sonra, muhafazakarların çoğunlukta olduğu İran Meclisi, Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması (NPT) kapsamında 2016'dan bu yana gönüllü olarak uygulanan Ek Protokol'den ayrılmayı ve nükleer faaliyetleri hızlandırmayı konu edinen yasa tasarısını kabul etti. Bir gün sonra da İranlı milletvekilleri "Kahrolsun Amerika" ve "Kahrolsun İsrail" sloganları eşliğinde tasarıyı onayladılar.
İranlı milletvekilleri dün Meclis içerisinde söz konusu tasarının onayı sonrası ABD ve İsrail karşıtı sloganlar atarken, aynı saatlerde bir grup muhafazakar üniversite öğrencisi de Meclis önünde toplanarak ellerinde "Halk NPT'den çıkmak istiyor" yazılı pankartlarla nükleer anlaşmayı protesto etti. Öğrencilere, Ruhani hükümetine karşı nükleer anlaşma ve diğer konularda sert eleştiriler yönelten muhafazakar milletvekillerinden Kerimi Kuddusi ve Mahmud Nebeviyan da eşlik etti.
Meclis Başkanı Muhammed Bakır Kalibaf, Mecliste milletvekillerine hitaben yaptığı konuşmada, "Batılı ülkeler nükleer anlaşmayla ilgili taahhütlerini yerine getirmedi. Meclis, aldığı kararla tek yönlü bu yolu kapatmıştır. Batılı ülkeler sözlerini yerine getirmediği müddetçe bizim bu tavrımız devam edecektir." ifadelerini kullandı.
Her ne kadar ülke lideri Ali Hamaney'in oluru ve Anayasayı Koruyucular Konseyi'nin onayı olmadan Meclisin aldığı bu tür kararların bir önemi olmasa da ülkedeki muhafazakarların tepkisini göstermesi açısından değerlendirilebilir.
Meclisin bu çıkışına Ruhani hükümeti kanadından cevap gecikmedi. Hükümet Sözcüsü Ali Rebii, Meclisin bu tür konularda karar alma yetkisinin olmadığını belirtirken, İran Atom Enerjisi Kurumu Sözcüsü Behruz Kemalvendi de Meclisteki söz konusu girişimin İran'ın nükleer programı hakkında şüphelere yol açacağı endişelerini dile getirdi.
"FAHRİZADE SUİKASTI, UAEA İLE İŞ BİRLİĞİNİ ENGELLEMEMELİ"
Reformistlere yakınlığıyla bilinen İranlı siyaset bilimci Prof. Dr. Sadık Zibakelam, konuyla ilgili açıklamasında, Fahrizade suikastının aşırılık yanlısı muhafazakarlar tarafından kullanılabileceğine dikkati çekti.
Zibakelam, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, "Fahrizade'ye yönelik terör eylemi, bir terör cinayeti olarak kınanmalıdır. Fakat bu terör olayı, aşırılık yanlılarının elinde; Ruhani hükümetine baskı, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'yla (UAEA) iş birliğini engelleme ve Batı'yla gerilime yol açacak bir siyasi araç olarak kullanılmamalıdır." ifadelerini kullandı.