İspanya Sosyal Haklar Bakanı görevini vekaleten yürüten Ione Belarra İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun "savaş suçu" işlediği gerekçesiyle Uluslararası Ceza Mahkemesinde (UCM) yargılanması gerektiğini söyledi.
El Mundo'nun haberine göre Belarra, sosyal medya hesabından yayımladığı video mesajda "ABD ve Avrupa Birliği'ni (AB), İsrail'in işlediği savaş suçlarına ortak olmakla" suçladı.
Filistin'den gelen görüntülere içi parçalanarak baktığını belirten Belarra, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarına ilişkin, "İsrail devleti, Gazze'de planlı bir soykırım yürütüyor." dedi.
Belarra, İsrail'in sivillerin yaşadığı bölgeleri bombalamasının ve onları topluca cezalandırmasının, uluslararası hukuku ihlal ettiğini ve "savaş suçu" işlediğini dile getirerek, "Bu gerçeğe bakarsak ABD ve AB, sadece buna göz yummakla kalmayıp aynı zamanda İsrail devletini apartheid politikasında ve insan haklarını ihlal eden işgalinde destekliyor." görüşünü paylaştı.
Hamas'ın İsrailli sivillere yönelik saldırılarının, İsrail'in işlediği "suçların" mazereti olamayacağına dikkati çeken Belarra, hem İspanya hem de tüm Avrupa halkını sokaklara İsrail'i protestoya çağırdı.
Belarra, hükümeti kurmakla görevli Sosyalist İşçi Partisini (PSOE), Netanyahu'nun "savaş suçlarının soruşturulması" için UCM'ye dilekçe verme konusunda birlikte çalışmaya davet etti.
İSRAİLLİ AKTİVİSTLERE GÖRE YAŞANANLAR FİLİSTİN TOPRAKLARINDAKİ İŞGALİN BİR SONUCU
Başkent Tel Aviv'deki Savunma Bakanlığı önünde toplanan onlarca İsrailli, Filistinli silahlı grupların esir aldığı kişilerin serbest bırakılmasını sağlamak için hükümete müzakere yoluna başvurması çağrısında bulundu.
İsrail ordusu, abluka altındaki Gazze Şeridi'ni bombalamaya devam ederken, bir haftadır yaşananlar İsrail içinde de tartışma yarattı. Birçok İsrailli, 1300 kişinin hayatını kaybettiği Filistinli silahlı grupların saldırılarını önleyemediği için güvenlik güçlerine ve hükümete tepkili.
Toplumun bazı kesimlerinden ise tüm bu yaşananlara onlarca yıldır devam eden işgalin sebep olduğu yönünde sesler yükseliyor. Böyle düşünenlerden biri de insan hakları aktivisti Gale İsrael.
Yaklaşık bir yıldır her cumartesi Başbakan Binyamin Netanyahu'ya karşı düzenlenen gösterilere katıldığını belirten 68 yaşındaki İsrael, kendisi gibi düşünen İsraillilerin sayısının çok olmadığını söylüyor.
"BUNUN BİR GÜN BAŞIMIZA GELECEĞİNİ SÖYLÜYORDUM"
Tel Aviv'deki gösteride AA muhabirine konuşan İsrael, "(Filistin topraklarında) 75 yıldır devam eden bir işgal var. Netanyahu hükümeti çok radikal bir hükümet. İşgal altındaki Batı Şeria'da bulunan Yahudi yerleşimciler çok kötü şeyler yapıyor. Özellikle Nablus yakınındaki Huvara'da ve başka köylerde Filistinli çocukları öldürüyorlar. Ben bunun bir gün bizim de başımıza geleceğini söylüyordum. Sosyal medyada ve her hafta düzenlediğimiz cumartesi gösterilerinde sesimizi duyurmaya çalıştık ama bizi kimse dinlemedi." ifadelerini kullandı.
İsrail'de demokrasi olduğu yönündeki iddiaları da reddeden Bar, işgalin olduğu yerde demokrasinin olamayacağını vurguladı. İsrailli kadın aktivist, ne İsraillilerin ne Filistinlilerin çocuklarının ölmesini istemediklerini belirterek, "Çocuk çocuktur, kimin olduğu fark etmez." dedi.
"YETKİLİLERİN DERDİ ŞAHSİ POZİSYONLARINI MUHAFAZA ETMEK"
Tel Aviv'deki Savunma Bakanlığı önünde düzenlenen protestoya katılan diğer bir akitivist Katty Bar, Filistinli grupların elinde esir bulunan İsraillilerin serbest kalmasını sağlamak için hükümetin bombardımanı bırakıp müzakereye başlaması gerektiği görüşünde.
Şiddete karşı olduğunu dile getiren Bar, "Çocuklarımızı eve geri getirmeliyiz. Müzakere etmezsen, konuşmazsan hiçbir şey elde edemezsin. Şiddet çocuklarımızı geri getirmez." diye konuştu.
Hükümeti bu konuda bir şey yapmamakla suçlayan Bar, hükümet üyelerinin tek düşündüklerinin "şahsi pozisyonlarını muhafaza etmek" olduğunu söyledi.
İsrailliler olarak sürekli patlayan bir volkanın üzerinde yaşıyormuş gibi bir durumda olduklarını dile getiren Bar, "Çünkü Filistinlileri işgal altında tutuyoruz. Onlara ırkçı bir rejim gibi davranıyoruz. Ben de bir Yahudi'yim, ülkemi seviyorum ama bunlarla gurur duymuyorum. Bugünkü durumu ortaya çıkaran işgaldir." dedi.
İsraillilerin Filistinli gruplar tarafından esir alınmasının üzerinden bir hafta geçtiğini hatırlatan Bar, "Ne yaptıklarını bilmiyorum. Müzakere yapmalılar. Filistinli tüm mahkumları serbest bırakıp İsrailli esirlerin serbest kalmasını sağlamalılar." görüşünü dile getirdi.
İsrailli eski bir gazeteci Gad Harel ise Filistinli silahlı grupların saldırılarını önleyemedikleri için hükümeti, istihbaratı ve orduyu eleştirdi.
"BÜYÜK BİR HEZİMET"
Harel, "Bu saldırıya karşı hazırlıklı olmamaları büyük bir hezimet. Bu konuları düşündüler ancak o gün hazır değillerdi. Uyudular mı bilmiyoruz ama bu büyük bir ihmal. En azından bir çift helikopter ve bazı askerlerin sınırda olması gerekirdi. Orduda ve istihbaratta birileri uyudu anlaşılan. Bu çok rahatsız edici bir durum." diye konuştu.
Hükümet ve güvenlik güçlerinin yöneticilerinin bunun hesabını vermesi gerektiğini belirten Harel, "En azından şimdi mantıklı bir şey yapmalılar. Bu esirleri getirmek için müzakere etmeliler. Hükümet bu esirlerin serbest bırakılması için gerekeni yaptığını söylüyor ama ben böyle görmüyorum." dedi.
Tel Aviv sakini aktivisit Nili Geter de benzer görüşleri dile getirerek hükümeti esirlerin serbest bırakılması için gerekeni yapmamakla suçladı. Geter, İsrail hükümetinin rehineler konusunda aracı olması için başka ülkelerden yardım istemesi gerektiğini kaydetti.
Geter, hükümete Filistinli mahkumları serbest bırakarak İsrailli esirlerin serbest bırakılmasını sağlaması çağrısında bulundu.
İsrail'deki Diyalog Merkezi'nin (Dialog Center) ülke genelinde 620 Yahudi ile yaptığı ankete göre, katılımcıların yüzde 86'sı Gazze'deki Filistinli grupların saldırısından ülke yönetimini sorumlu tutuyor.
İŞGALCİ İSRAİL ORDUSUNUN SAVAŞ SUÇU İŞLEDİĞİ BELGELERLE KANITLANMIŞTI
Uluslararası Af Örgütünün, işgalci İsrail ordusunun Gazze'nin yoğun nüfuslu sivil bölgelerinde beyaz fosforlu top mermileri kullandığı belgelendi.
Uluslararası Af Örgütü açıklamasında, Örgütün Kriz Müdahale Programı'nın, İsrail'in Gazze'de, beyaz fosforlu top mermileri kullandığını belgeleyen ikna edici kanıtlar topladığını kaydetti.
Örgütün Kriz Kanıt Laboratuvarı'nın doğruladığı video ve fotoğraflar, İsrail'in 7 Ekim'den bu yana bombaladığı Gazze'de beyaz fosfor kullandığını gösteriyor.
BEYAZ FOSFOR ESASLI MÜHİMMAT
Toplanan kanıtlar arasında, AA foto muhabiri Mustafa Al-Kharouf'un 9 Ekim'de çektiği ABD Savunma Bakanlığı Tanımlama Kodu'nun "beyaz fosfor esaslı mühimmat" için kullandığı D528 etiketli M825 ve M825A1 top mermilerinin fotoğrafı da yer alıyor.
AA görsellerinde, İsrail'in Gazze'ye yönelik hava saldırılarında beyaz fosforun havadaki patlama anlarına yönelik 10 ve 11 Ekim'de çekilen görüntüler paylaşılmıştı.
BEYAZ FOSFOR
Uluslararası hukuka göre yoğun sivil nüfusun bulunduğu bölgelerde kullanımı yasak olan beyaz fosforun dumanı, teneffüs edildiğinde ciğerlerde ani yaraların oluşmasına ve nefessiz kalarak boğulmaya yol açabiliyor.
Ciltte ikinci ve üçüncü derece süregelen yanıklara neden olabilen beyaz fosfor, oksijenle temas ettiği anda kolayca alev alıyor, bomba olarak kullanıldığında da patlayıcı etkisinin yanı sıra yangınlara yol açıyor.
Beyaz fosfor bombası nedeniyle çıkan yangınlar geniş alanlara yayılabiliyor ve alandaki fosfor tükenene kadar bu yangınlar devam ediyor.
Solunum yoluyla, temas ya da sindirim yoluyla vücuda alınan, birçok yüzeye yapışarak bulaşan beyaz fosfora maruz kalanların tedavisi maddenin bulaşıcılığı nedeniyle oldukça zor. Bombanın neden olduğu yaralanmaları tedavi eden kişilerin de bu yüzden kendilerini korumak için özel eğitim almaları gerekiyor.
Söz konusu maddeye belli aralıklarla maruz kalmanın, çene kemiğinin ileri düzeyde deformasyonuna yol açarak kırılmasına neden olabildiği ifade ediliyor.
ULUSLARARASI HUKUKTA BEYAZ FOSFOR BOMBASI
Birleşmiş Milletler (BM) Konvansiyonel Silahlar Sözleşmesi (CCW) uyarınca sivil bölgelerde havadan yangın çıkarıcı silah saldırıları yasak.
Beyaz fosforun yaydığı dumanın açık alanlarda askeri birliklerin kamufle edilmesi gibi amaçlarla kullanılmasının önünde ise herhangi bir hukuki engel bulunmuyor.
Öte yandan, beyaz fosforun kullanıldığı anda insanların üzerinde yarattığı etki ve zarar nedeniyle savaş suçu kapsamında görülmesine ilişkin tartışmalar sürüyor.
İSRAİL, DAHA ÖNCE DE BEYAZ FOSFOR KULLANMIŞTI
İnsan Hakları İzleme Örgütü, Gazze'de savaş kuralları ihlallerinin cezasız kalmasına dair 2010'da yayımladığı raporda, İsrail'in, Aralık 2008-Ocak 2009 arasında Gazze Şeridi'nde düzenlediği "Dökme Kurşun Operasyonu"nda da beyaz fosfor içeren mühimmat kullandığını belirtmişti.
Raporda, İsrail'in nüfusun yoğun yerlerde beyaz fosfor içeren mühimmat kullanması, siyasi ve askeri liderlerin uyguladığı ve savaş kuralları ihlallerine yol açan politikalar arasında gösterilmişti.
İSRAİL-FİLİSTİN ÇATIŞMASI
Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, 7 Ekim sabahı İsrail'e "Aksa Tufanı" adıyla kapsamlı saldırı başlatmıştı.
Gazze'den İsrail yönüne binlerce roket atılırken, Filistinli silahlı gruplar Gazze-İsrail sınırındaki Beyt Hanun-Erez Sınır Kapısı'na baskın düzenleyerek burayı ele geçirmişti.
Silahlı gruplar daha sonra buradan İsrail içindeki yerleşim yerlerine girmiş, İsrail ordusu da onlarca savaş uçağıyla Gazze Şeridi'ne saldırı başlatmıştı.
Gazze'den düzenlenen saldırılarda 1300 İsraillinin öldüğü, 3 bin 436 İsraillinin yaralandığı aktarılmıştı.
Filistin Sağlık Bakanlığı, İsrail'in saldırılarında Gazze'de 724'ü çocuk, 458'i kadın 2 bin 329 kişinin öldüğünü, 9 bin 42 kişinin yaralandığını duyurmuştu.
Batı Şeria'da da İsrail güçlerinin ve Yahudi yerleşimcilerin saldırılarında 55 Filistinlinin öldüğü, yaklaşık 619 kişinin yaralandığı belirtilmişti.
İsrail'in saldırılarında ayrıca Gazze'de 9, Lübnan'da ise 1 gazeteci yaşamını yitirmişti.