Terör devleti İsrail 7 Ekim'den bu yana Gazze'ye ölüm yağdırırken bir yandan da sansürleri ile medyayı yönlendirmeye devam ediyor. ABD'li the Intercept ise soykırımcı İsrail'in basın kuruluşlarına daha önce görülmemiş bir sansür uyguladığını ve hatta birçok basın kuruluşunun ise soykırım ordusun IDF'nin intikamından korkarak otosansüre başvurduğunu belirtti.
İNGİLİZCE SANSÜR TALİMATI! BU KADARINI İSRAİL BİLE YAPMAMIŞTI
ABD yayın kuruluşu the Intercept, soykırımcı İsrail ordusunun Hamas'a karşı savaş kapsamında medyaya verdiği sansür emrini ortaya çıkardı ve ordu tarafından İngilizce yazılan notun IDF sansürü için bile alışılmadık bir hareket olduğuna dikkat çekti.
The Intercept'e göre soykırım ordusu IDF tarafından basın kuruluşlarına yasaklanan o sekiz konudan öne çıkanlar IDF'nin kullandığı silahlar, güvenlik kabinesindeki sızıntılar ve Hamas tarafından rehin tutulan insanlarla ilgili hikayeler…
İsrail'in +972 dergisinin eski genel yayın yönetmeni ve İsrail-Filistin araştırma direktörü Michael Omer Man, soykırımcı İsrail'in akılalmaz sansürü ile ilgili "Sansürcüden genel olarak basın kuruluşlarına uymaları gereken genel duyurular dışında bu tür talimatların gönderildiğini hiç görmedim ve o zaman bile bu talimatlar yalnızca belirli kişilere gönderiliyordu." dedi.
Soykırımcı İsrail'in açıkça bir liste olarak yayın kuruluşlarına gönderdiğin sansür emrinin ismi ise "'Demir Kılıçlar Operasyonu' İsrail'in Medyaya Baş Sansür Yönergesi". Hamas'ın İsrail'e düzenlediği Aksa Tufanı Operasyonu'nun ardından soykırımcı İsrail ise Demir Kılıçlar Operasyonu'nun başlatmıştı. Sansür yönergesinin ismi ise daha operasyonların ilk günlerinde basın kuruluşlarına sansür yönergesinin verildiğini belirtti.
SOYKIRIM ORDUSUNUN YASAKLADIĞI O SEKİZ KONU
Soykırımcı İsrail, medyaya tam sekiz konuda haber yapmanın yasak olduğunu belirten bir liste gönderdi. Soykırımcı İsrail'in onayı olmadan bu sekiz konu hakkında haber yapılmasına müsaade edilmiyor. Bunlar İsrail'in Gazze'de kullandığı silahlar, İsrail güvenlik kabinesi toplantılarına ilişkin tartışmalar, Gazze'deki İsrailli rehinelerin hikayeleri, yanlış yönetim, askeri operasyonun ayrıntıları, İsrail istihbaratı, İsrail'deki hassas yerleri vuran roket saldırıları, siber saldırılar ve üst düzey askeri yetkililerin savaş alanına ziyaretleri şeklinde sıralanıyor.
The Intercept, askeri sansürün siyasallaşmasına yönelik endişeleri belirtirken Netanyahu'nun medyaya baskı yapmakla suçlandığını fakat bunu reddettiğini belirtti.
SOYKIRIM ORDUSUNUN BAŞSANSÜRCÜSÜ
İsrail'de soykırım ordusu IDF'nin Askeri İstihbarat Müdürlüğü bünyesinde sansür birimi bulunuyor. Bu birimi ise savunma bakanı tarafından atanan bir askeri yetkili olan "başsansürcü" yönetiyor. Kudüs merkezli İsrail Demokrasi Enstitüsü'nde araştırma görevlisi olan Guy Lurie, the Intercept'e konuştu ve İsrail'in 7 Ekim'den bu yana 6 bin 500'den fazla yeni içeriği tamamen ya da kısmen sansürlediğini belirtti. Öte yandan sansürlenen içeriklerin sayısının asla tam olarak bilinemeyeceği belirtildi.
SON ÇARE OTOSANSÜR
Omar-Man ise "İnsanlar otosansür uyguluyor, aktarılmayacağını bildikleri hikayeleri aktarmaya çalışmıyorlar bile. Ve bu İsraillilerin Filistinlilere neler olduğunu, basında ne kadar az şey gösterildiğini ortaya koyuyor." dedi. Uzmanlara göre İsrail'de sansüre güç veren şey bu tür yani resmi olmayan sansür.
2022'de ABD Dışişleri Bakanlığı'nın İsrail ve işgal altındaki Filistin topraklarındaki insan haklarına ilişkin bir raporunda Doğu Kudüs'te Arapça yayımlanan iki gazetenin IDF sansürcüsü tarafından incelenmediği fakat "bu yayınların editörleri ve gazetecilerinin, İsrail yetkililerinin intikam alma korkusu nedeniyle otosansüre başvurdukları" belirtilmişti.
Terör devleti İsrail 7 Ekim'den sonra verdiği sansür talimatını ise İngilizce olarak gönderdi. The Intercept ise notun İngilizce olmasının talimatın Batı medyasına yönelik olduğunu gösterdiğini belirtiyor. İsrail'de görev yapan yabancı gazetecilerin, sansüre uyacaklarına dair bir beyan da dahil olmak üzere hükümetten izin almaları gerekiyor. Omar Man ise "Gazeteci olarak vize almak için Hükümet Basın Bürosu'ndan onay almanız gerekiyor ve bu nedenle sansüre uyacağınızı belirten bir belge imzalamanız gerekiyor. Bu muhtemelen bir grup gazetenin etik kurallarına aykırıdır." şeklinde konuştu. Öte yandan bu belgeyi pek çok gazeteci imzalıyor.
BATILI GAZETELER DE EMİR ALIYOR
The Intercept, uluslararası haber ajansı AP'nin sansürcü ile ilgili iş birliğine yönelik sorulara cevap vermediğini fakat geçmişte bu direktife bağlı kaldığını kabul ederek konu ile ilgili haber yaptığını belirtti. AP, 2006'da "AP diğer kuruluşlar gibi İsrail'de bir medya kuruluşu olarak faaliyet göstermek için izin almanın bir koşulu olan sansür kurallarına uymayı kabul etti. Muhabirlerden kendilerini sansürlemeleri ve yasaklı materyaller haber yapmamaları bekleniyor." ifadelerini kullanmıştı.
Washington Post'un iletişim direktörü Azhar AlFadl Miranda ise the Intercept'in "İsrail'in askeri sansürcüsünün rehberliğine uyup uymadığı ve savaşın başlangıcından bu yana bu uyumluluğun değişip değişmediğine yönelik" sorusuna "Paylaşamayız. Editör kararlarımızı kamuya açık olarak tartışmıyoruz." Cevabını verdi.
New York Times ise "New York Times bu karmaşık çatışmanın tüm yelpazesini bağımsız olarak rapor ediyor. Haberleri İsrail askeri sansürüne sunmuyoruz." İfadelerini kullandı.
Reuters'ın sorularına cevap vermediğini belirten the Intercept, sansürcü ile iş birliği yapan basının da aynı sisteme tabi olduğunu belirtti.
The Intercept, İsrail'de hassas olan konulardan birinin de ülkenin gizli nükleer cephaneliği olduğuna dikkat çekti. 2004 yılında BBC muhabiri Simon Wilson, nükleer program hakkında ihbarda bulunan ve hapishaneden yeni çıkmış olan Mordechai Vanunu ile röportaj yapmış, İsrailli sansürcüler röportajın kopyalarını talep ederken Wilson ise talebe karşılık vermemişti. Bu olayın ardından Wilson'ın ülkeye girmesi yasaklandı ve İsrail, BBC'den ise özür yazısı istedi. BBC başta özrü reddetse de daha sonra ise bir özür yazısı yayımladı ve gelecekte İsrail'in taahhütlerine uyacaklarını bildirdi.
Guardian'ın 2005 tarihli bir haberine göre sansür gibi özrün de gizli kalması gerekiyordu. BBC ise özür metnini önce yanlışlıkla kendi web sitesinde yayımlarken ardından hemen kaldırdı.